Top
Murat Yetkin

Murat Yetkin

murat.yetkin@radikal.com.tr

14/03/2016

Dokunulmazlık konusuna yapıcı çözüm önerisi

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan aylardır dile getiriyor HDP’li vekillerin dokunulmazlıklarının kaldırılıp yargılanması talebini.

Sonunda Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun onayıyla AK Parti grubundan teklif verildi beş HDP’li vekilin milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılması için.

HDP eş başkanları Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, milletvekilleri Selma Irmak, Sırrı Süreyya Önder ve Ertuğrul Kürkçü’nün Demokratik Toplum Kongresi’nde, PKK’nın “özyönetim” çağrısını destekledikleri için yargılanmaları isteniyor.

***

Erdoğan da, Davutoğlu da “diğer muhalefet partilerinin” de tavır almasını istiyor.

Oysa AK Parti grubunun oyları -gerçi grup kararı alınamıyor bu konuda ama- eğer gruptan fire verilmezse, HDP’lilerin dokunulmazlığının kaldırılması için yeterli.

Ayrıca MHP’nin tavrı da belli; Genel Başkan Devlet Bahçeli her fırsatta Davutoğlu’na “Getirin kaldıralım” çağısı yapıyor.

Dolayısıyla amacın CHP’yi sıkıştırmak olduğu anlaşılıyor. Peki, neden?

***

Çünkü 1994 örneği var ortada.

O zaman (CHP olmasa da sonra içinde eriyen) SHP milletvekili olarak seçildikten sonra ayrılan dört DEP milletvekilinin dokunulmazlıklarının kaldırılması Türkiye’nin yakın siyasi tarihinde hala bir leke olarak duruyor.

Leyla Zana, Hatip Dicle, Orhan Doğan ve Selim Sadak Meclis’ten itilip kakılarak polis arabasına bindirilerek mahkemeye çıkarılmış, mahkum edilip hapse atılmıştı.

Dava Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden dönüp yeniden yargılama ve tahliye ile sonuçlansa da Zana, Dicle ve Sadak dokuz yıl cezaevinde kaldılar.

CHP ise o tarihten bu yana Kürt seçmeniyle aradaki buzları eritemedi.

***

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, AK Parti’nin “seç tarafını” zorlamasına gelmedi şimdilik, “O zaman herkesin dokunulmazlığı kaldırılsın, herkesin dosyası gelsin” diyor; AK Partili MHP’li vekillerin hakkındaki dosyaları da işaret ederek.

HDP’nin tutumu da “herkesin kaldırılsın” yönünde.

Oysa milletvekilliği dokunulmazlığının bu koşullarda kaldırılmasının başka sakıncaları var.

***

Mesela, Türkiye’de yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı Cumhurbaşkanı'ndan sokaktaki vatandaşa kadar herkesin şikayet ve tartışma konusu.

Erdoğan, gazeteci Can Dündar ve Erdem Gül’ün tahliyelerini sağlayan kararı nedeniyle Anayasa Mahkemesi’ni topa tutuyor, kararını tanımadığını söylüyor ve mahkemeye gazetecileri yeniden hapse gönderecek kararda ısrar etmesi çağrısında bulunuyor.

Şirket yönetimlerine siyasi görünümlü “terör” suçlamasıyla yargı kararıyla el konulması, artık yabancı yatırımcıları da endişeye sevk etmeye başladı. Adalet Bakanlığı'nın yargıdaki Cemaat sempatizanlarını “Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ)/Paralel Devlet Yapılanması (PDY)” soruşturmalarıyla tasfiye hazırlığı manşetlere yansıyor.

Özetle milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılmasıyla her bir milletvekili aleyhine olmadık yeni davaların açılması, belki de her birinin mahkum edilmesi gibi bir sonuç dahi çıkabilir.

Başbakan Davutoğlu’nun Meclis Başkanı İsmail Kahraman ile bir daha görüşüp yeni önerileri değerlendirmek istemesi ardında bu endişe de var, çünkü neticede AK Parti milletvekilleri de benzeri siyasi sebeplerle açılmış davalara muhatap olabilir; yargıya güven bir kez sarsılmaya görsün.

***

İşte bu noktada hem herhangi bir suç işlenmişse cezasız kalmaması, hem de halkın oyuyla seçilmiş milletvekilinin temsil ve yasama görevini yerine getirmesi için bir öneri var.

Önerinin sahibi Sedat Aloğlu. Sanayici Aloğlu, Türkiye’nin AB ile ilişkileri üzerine çalışan İktisadi Kalkınma Vakfı Başkanlığı, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Türk-Amerikan İş Konseyi başkanlığı gibi etkili konumlarda bulunduktan sonra Doğru Yol Partisi’nden (DYP) Meclis’e girdi. Dışişleri Komisyonu Başkanlığı yaptı, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nde Türk Grubu içinde yer aldı.

Milletvekilliği sonrasında da “AB’ne Geçiş Sürecinde Türkiye’de Devlet Yönetiminin Yeniden Yapılandırılması (Bir Model Önerisi)” başlıklı teziyle İstanbul Üniversitesi’nde doktorasını tamamladı.

Yani bu konular üzerine Avrupa standartlarıyla da karşılaştırarak kafa yoran bir isim...

***

Aloğlu diyor ki:

·         “Mevcut sistem Meclis’te oy çoğunluğu olan partinin, ya da grubun siyasi gerekçelerle istediği milletvekilinin dokunulmazlığını kaldırmasına izin veriyor. Geçmişte bunun üzücü örneklerini yaşadık. Bunun önüne geçmek için bu konularda özel bir komisyon kurulması daha uygun.

·         “Bu komisyon tıpkı Anayasa Uzlaşma Komisyonu gibi, bütün partilerden eşit üye alarak, Genel Kurul çoğunluğunun baskın güç olmasının önüne geçer. Suç üstü durumları dışında, fezlekeler bu komisyona gelir.

·         “Komisyonun kararı ile soruşturma açılabilmesi mümkün olur, milletvekilinin dosyası ayrıca Genel Kurul’da oya sunulmasına gerek kalmaz. Böylece soruşturma ve gerekirse yargılama devam ederken bir dönem için seçilmiş milletvekilinin dokunulmazlığı kalkmaz temsil ve yasama görevine devam eder.

·         “Milletvekili –suç üstü durumları dışında- mahkum olsa dahi, seçildiği dönem sona erene kadar Meclis’teki görevine devam eder. Böylece AB’deki uygulamalarda da olduğu üzere, seçmenin temsil hakkı zarar görmemiş olur, ama vekilliği sona erer ermez ceza infaz edilir, sistemin istismar edilmemesi için de o vekilin sonraki dönemde aday olmasına izin verilmez.”

***

Aloğlu’nun önerisi basit ve makul görünüyor.

Hem suçun cezasız kalmaması, adaletin herkes için sağlanması, hem kürsü doknulumazlığına halel gelmemesi, hem de Meclis’teki siyasi çoğunluğun, muhalefet vekilleri aleyhine istismar edilmemesi bakımlarından güncel tartışmalarda dikkate alınmasında yarar var.

Adalet gün gelir herkese lazım olur çünkü.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp