Top
Koray Çalışkan

Koray Çalışkan

koray.caliskan@radikal.com.tr

25/03/2014

Oy vereceğim partiyi nasıl seçtim?

AK Parti elini attığı her demokrasi nüvesini güve yemiş tişörte çevirdi. Yargı bağımsızlığını sıfırladı, basın özgürlüğünü sıfırladı, güçler ayırımını yok etti. Erdoğan hızla Mübarekleşirken Twitter’ı kapattırdı, sıra Facebook, YouTube ve Google’a geldi.

Kentleri cumhuriyet meydanı estetiğiyle beton alanlara çevirdi, yeşili bir tek floresanda sevdi, ağacı-çiçeği duble yol ayracı sandı, parkı-bahçeyi ise AVM arsası. Karşı çıkanı yıktı geçti. Biri polis sekiz çocuğun canını esirgemedi, mahalleleri yaktı, gazladı...

Yani

“Yeni bir şey söyle, CHP’yle ne alakası var?” diye merak ediyorsunuz. Anlatayım. AK Parti’nin ilk yok ettiği demokrasi kendi evindeki oldu. 1930’lar CHP’sini mumla arayacağınız AK Parti’nin ampulü parladıkça delege iradesi söndü. Sonunda geldiği yer Aslantepe Arena’da, gazetecilere köpek benzetmesi yapan 'usta' şovu oldu. Basın mensuplarına “Tasmanızı ben çıkardım” diye haykırırken, aslen delegelere “Tek tasmanızı ben taktım” diyordu.

Parti içi demokrasi gitti. Yerine parti içi rant geldi. Aşağıdan yukarıya biatı (Mehmet Metiner buna itaat da diyor) yukarıdan aşağıya rant akışıyla sağladı. Tamam da nasıl yaptı bunu? İstanbul’da çöp tutan parmağını yalayarak...

İstanbulsuz, Ankarasız Erdoğan, parası olmayan despot bir babadan farksızdır. Şimdi paniğe kapılmasının esas nedeni bu oyunun bütün açıklığıyla görülmesi. İstanbul’u ve Ankara’yı kaybederse gazetecilere bağıramayacak, Kürtlere atarlanamayacak, TV kanalı yöneticilerini arayıp muhalefet liderlerini sansürletemeyecek, hâkime tahkim kuramayacak, muhalifi tahkir edemeyecek, savcıya tazyik işlemeyecek.

Ve elbette en büyük korkusu da bu, çünkü biliyor ki gün gelecek, devran dönecek, sıra ona da gelecek. Onurlu bir savcı soracak, onurlu hâkimler yargılayacak, iyiler her zaman olduğu gibi yine kazanacak.

Büyük resim

CHP bu resmin merkezinde. Çünkü Erdoğan’ın kurduğu biat zincirinin en güçlü halkaları İstanbul ve Ankara’da CHP, AK Parti hegemonyasını zorluyor. Kılıçdaroğlu parti içi dengeleri değil, başarı kriterini merkeze yerleştirdi, güçlü ve kendine güvenen bir lider olduğunu kanıtladı.

Bu arada Mansur Yavaş’ın arayı açarak ilerlediğini Erdoğan gördü. Dört gün önce Yavaş’ın seçim şarkısına atıf yapıp dalga geçmesi, İlyas Başsoy’un da söylediği gibi aslen Yavaş’ın kazandığının tasdiki oldu.

İstanbul’da ise Topbaş ve Sarıgül baş başa. Seçim 100.000 kişinin arasında gidip gelinen bir seçime dönüşmüş durumda. Bunu gören Kılıçdaroğlu tüm programlarını revize ederek İstanbul’a kamp kurdu. Beş gün sonra İstanbul’da 20 yıllık Ak Parti iktidarı bitebilir.
Bu yüzden ilk Ahmet İnsel’in yazdığı gibi aslen iki turlu bir seçime girecek gibiyiz, ikinci turunda olduğumuz...

AK Parti mi, CHP mi? Otoriterlik mi demokrasi mi? Cidde mi Brüksel mi? Cidden, sizce?

Azdan seçmeli soru
Yerel seçimden sonra çoktan seçmeli bir Türkiye geliyor. Ama bu seçim yerel seçim olduğu için azdan seçmeli. Ve evet, maalesef ya da şans eseri...

Bu nedenle oyumu CHP’ye vereceğim. Yalnızca Mustafa Sarıgül’ün projelerinin tamamına imzamı atacağımdan değil. AK Parti böyle giderse ileride Türkiye’de demokratik siyaset yapma imkânı kalmayacak. Ama ondan da değil.

İstanbul’dan hiç ayrılmayacağım, çocuklarım ve ilerde torunlarım da buralı olsun, özgür bir ülkeye gidip orada yaşamak zorunda kalmasınlar diye.

Samimi söylüyorum. Sırf bundan...

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp