Top
Koray Çalışkan

Koray Çalışkan

koray.caliskan@radikal.com.tr

16/10/2010

İlk yazı

Beşiktaş’a gelmek üzereyiz. Arka koltukta Elif saniyede üç kere baba deme
rekorunu kırdı kıracak. (Üç yaşındaki kızlar ortalama bir Norveçli’den daha çok konuşur.) Birden sustu. Beşiktaş’ı onlarca dev balon kaplamış, üzerlerinde evet yazıyor. Sağda solda turuncusu bol evet ilanları. Meydan AKP’nin olmuş. Ortalık evete kesmiş, turuncu ilanlar havada kuşlanmış. Sileceğin üzerine de bir tane düştü. Demokrasi için evet.
Kırmızıda bekliyorduk. O sırada gözüme çarptı. Beyrut ve İzmir’de çok görülür onlar. Saçları sarı, kaşları kahverengidir. Edebiyat öğretmenlerini çağrıştıran tatlı kadınlardır.
Evet curcunasının içinde dimdik duruyor, yalnız başına, geçen arabalara üzerinde ‘hayır’ yazan ilanlar dağıtıyordu. Önümdeki iki araba, bu annemi andıran ve annem gibi hayır diyecek kadını sertçe tersledi. Öğretmen çocuğuyumdur, hem de İzmirli. Gelemem böyle şeylere.
Trafik açıldı. Ağırca kadının yanına yaklaştım. Boykot edecektim referandumu, ettim de. Hemen camı indirdim. Sırtı bana dönüktü. Diğer şeritteki araba hareket edince bizi fark etti. Yavaşça döndü. Sol elimi uzattım, broşürünü alıp bu sevimli CHP’li kadını mutlu etmek üzereydim.
Kadının üzerinde düğmeleri iliklenmemiş bir gömlek, içinde kırmızı bir tişört. Rüzgâr esti, gömlek açılıverdi. Tişörtün üzerinde üç beyaz hilal, elindeki broşürde kocaman MHP amblemi. Yüzümdeki müşfik tebessüm kayboldu. Elim de arada uzanmış duruyor. Çektim. Camı kapatırken arabayı çoktan hareket ettirmiştim. Dikiz aynasından baktım. Hâlâ bize bakıyordu. Alamazdım o kâğıdı.
Elif “Ne oldu baba?” diye sordu. 1976’da onun yaşındaydım. Bizimkiler Kepirtepe Öğretmen Okulu’nda sosyalist öğretmenler. MHP’liler de sürekli onlara saldırıyor. Bir eylemde annem ben olanları izlerken bağırmıştı. “Yemeğin altını kapattın mı?” Sonra MHP’liler saldırmış, iki öğrenci şişlenmişti. MHP böyle bir şey benim için. Değişti diyorlar ya. Onu bilemeyeceğim. 76’ya gitmeye gerek yok, MHP’nin sendikası olarak bilinen Türk Eğitim Sen Kayseri’de daha geçen sene İsrail’i protesto etmek için Hitler’in ruhuna helva dağıtmadı mı? 
Neyse, alamadım o kadından hayır broşürünü. Ama elim gitti... Elif’e de “Yeşil yandı kızım” dedim. Kadının şaşkın ve üzgün yüzü hâlâ gözümün önünde.
Türkiye’de garip şeyler oluyor. Aynı siyasi yerleri paylaştığımız insanlar referandumda kendilerini ayrı yerlerde buldular. Evet diyen sosyalist dostlarım BBP’yle, hayır diyen komünist arkadaşlarım MHP’yle, boykot diyen benim gibiler bazı Kürt milliyetçileriyle aynı yerde durdular. Evet diyen bazıları hayırcı solcuları faşistlikle (çok ayıp ettiler), hayır diyen bazıları evetçileri satılmışlıkla suçladı (onlar da). Tescilli faşistlerin bir bölümü evet bir bölümü hayır dedi. Neler oluyor bize?
Arkadaşım Eyüp Can Radikal’in başına geçince oturduk konuştuk uzun uzun. Eksikliğini duyduğumuz çok şey var, ama en elzemi “okuyacak bir gazete yok” meselesi. Çevreme soruyorum, kimse memnun değil. Ben biraz BirGün, biraz Radikal ve Taraf, üstüne az Hürriyet, Günlük ve Habertürk’le idare ediyordum. Hepsinden kendime bir gazete çıkarıyordum. Yetmiyor. “O zaman gel elini taşın altında sok” dedi Eyüp, “Tamam” dedim. Haftada iki gün bu çalkantılı zamanları yorumlamaya çalışan yazılarla karşınıza çıkacağım.
Kara Kitap’tan köşe yazarlarına öğütler kısmını yine okudum. Ahmet Hakan da geçen hafta Orhan Pamuk’a katkısını yaptı, güzel güzel anlatmış ne yapmalı, ne yapmamalı, nasıl klavye kralı olmamalı...
Burada yoldan çıkmış yazılarla karşınızda olacağım. Ezberleri zorlayan, burnu hayatta, kökleri sosyal bilimde, gözü sanatta, vicdanı solda, aklı fikri sokakta. Ama hatasız kul olmaz, istemeden sürçü lisan edeceğim, şimdiden affola.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp