Top
02/02/2016

Asbaşkan Edemen: 'Amedspor Türkiye kulübüdür'

Simon Kuper’in kitabının adı olarak bildiğimiz ama asıl patenti o kitabı çeviren Yiğiter Uluğ’a ait meşhur “Futbol asla sadece futbol değildir” sözü, bu topraklarda son dönem hiç olmadığı kadar vücut buldu.
Bursaspor-Amedspor maçı, asla sadece bir futbol maçı değildi.
Sahadaki Bursaspor namına forma giyen ‘yabancı’ futbolcular için, (birileri kulaklarına bir şey fısıldamadıysa) bu sadece bir futbol maçıydı. Fakat Amedsporlular ve Bursaspor’un ‘yerliler’i için oynanan oyun, bir futbol maçı olmanın çok ötesindeydi. Bursa’nın elendiğinin belli olmaya başladığı dakikalarda Erdem’in, Amedli rakibine ‘kasti’ faule yeltenmesi de iddiayı destekleyen bir emareydi …
Bursaspor-Amedspor Ziraat Türkiye Kupası son 16 maçı, esasen 2009/10 sezonundaki iki maçın ikinci devresiydi.
Bursa’daki ilk maçta “PKK dışarı diye” protesto edilen Diyarbakırspor’un taraftarı da evindeki maçta rövanş almış ve sahayı taş yağmuruna tutmuştu. 15. Dakikada tatil edilen maç daha sonra Bursaspor lehine 3-0 hükmen galibiyet olarak tescil edilirken Diyarbakırspor’a ayrıca 3 maç seyircisiz oynama cezası verildi. Sezon sonunda Bursa tarihinde ilk kez şampiyon olurken Diyarbakır ise lağvedilme noktasına gidişin ilk adımı olarak ligden düşmüştü.

DİYARBAKIRSPOR: BİR SİYASİ PROJE

‘Kürt sorunu’nun çözümünde soluk olması düşünülen ve bu çerçevede bir kez daha Süper Lig’e iteklenen Diyarbakırspor, suni teneffüs olmanın ötesine geçememişti.
Diyarbakırspor, Diyarbakırlıların takımıydı. Ancak 90’lardan itibaren gençleri PKK’dan uzak tutmak maksadıyla sahaya sürülen futbol konseptinin as oyuncusu oldu kulüp. Bu ‘proje’ye belki de en samimi şekilde yaklaşan isim şehrin emniyet müdürü Gaffar Okkan, 24 Ocak 2001’de sukiaste kurban gitti.
Genel olarak bir devlet projesi olarak Diyarbakırspor, ne İsa’ya ne Musa’ya misali Diyarbakırlıya da yaranamıyordu memleketin diğer köşe bucaklarındakilere de… Deplasmanlarda “PKK dışarı” tezahüratlarına, evindeyse gol yemediği için bahisçilerin küfürlerine maruz kalıyordu…

AMEDSPOR'A GİDEN YOL

‘Barış süreci’yle birlikte ‘Diyarbakırsporlu çözüm’ pek konuşulmaz oldu. Onun yerine Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi destekli ve 1990’da kurulan Diskispor öne çıkmaya başladı.
Kulüp, yaptığı başvuru Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) tarafından kabul edilince ‘Amed Sportif Faaliyetler’, kısacaysa Amedspor adını aldı. ‘Süreç’in can çekiştiği tarihlerde nüfus cüzdanında yapılan bu değişikliğin gerçekleşmiş olması bugünden bakınca daha önemli görünüyor. Bir yandan da memleket futbol sahaları, tabir caizse, Cumhuriyet öncesine dönüyordu: Dersimspor, Osmanlıspor, Amedspor vs…
Yıllık 4 milyon lira bütçesi olan yeşil-beyaz-kırmızı renkli Amedspor çatısı altında erkek futbol takımının dışında kadın futbol takımı da bulunuyor. ‘Spor barış, dostluk ve kardeşliktir’ şiarına tüzüğünde de yer veren kulbün diğer branşları ise, kadın voleybol, halk oyunlar ve erkek tekerlekli basketbol takımı…
Amedspor’dan daha önce, ‘süreç’in bahar aylarında Doğu ve Güneydoğu bölgelerindeki bazı takımlar, ‘Mezopotomya Kulüpler Birliği’ ismiyle bir araya geldi. Ancak temel amaç olan ‘Mezopotamya Ligi’ne TFF cevaz vermedi. Yine de şeklen bir lig tesis edildi fakat çok dar bir çerçevede kaldı. Geçen mayısta da 25 kulüp ayrılma konusunu görüştükten sonra “TFF çatısında devam” kararıyla masadan kalktı.

EDEMEN: FARKLI BİR SÖYLEMİMİZ HİÇ OLMADI'

‘Mezopotomya Ligi’ ütopyasını gerçekleştiremeyenler, kulüp resmi olarak kendisine böyle bir rol biçmese de, Amedspor’a bir siyasal temsil kimliği de atfettiler ki, bu kulübü yuhalayanlar da ister istemez siyasal bir anlam atfetmiş oluyordu aynı zamanda…
Amedspor yönetimi ise, kendisine siyasal bir etiket yapıştırmıyor. Bunu ben değil, görüştüğüm asbaşkan Nurullah Edemen söylüyor: “Farklı bir talep ve söylemimiz hiç olmadı.”
Futbolla siyasetin en aktif ve güncel şekilde iç içe girdiği kulüp, Messi’li, Neymar’lı, Suarez’li ve nihayet Arda’lı Barcelona…

"BİZİ BAŞKA KILIFA SOKMAYIN"

Kendisini Katalanların milli takımı olarak tanımlayan Barcelona, İspanya’dan ayrılmak için referanduma hazırlanan Katalanlara yeşil sahalardan attığı paslarla destek veriyor.
Amedspor’a benzer manalar yüklendiğini hatırlattığım Edemen şu yanıtı veriyor: “Barcelona’ya sportif açıdan benzemekten mutluluk duyarız ama siyasal açıdan benzeme konusunda bir bakış açımız yok. Yakıştırmalara karşı yapacak bir şeyimiz de yok.”
Tam da bu noktada HDP’nin ortaya koyduğu “Türkiye partisi” iddiasını Amedspor’a evirip sorduğumda Edemen de, “Biz Türkiye kulübüyüz” diyor ve ekliyor: “Türkiye’de faaliyet gösteriyor ve Türkiye liglerinde mücadele ediyoruz. Amed olmaktan ötürü büyük oranda Kürtlerin sempati duyduğu bir takımız. Fakat Bursaspor maçından sonra sporseverlerin de sempati duyduğu bir takım olmaya başladık. Bizi başka bir kılıfa sokmayın.”
Bursaspor tribünleri ise, küfürlü tezahüratlar bir yana siyasal içeriği olan “Şehitler ölmez, vatan bölünmez” ve “Burası Türkiye” tezahüratlarıyla Amedspor’u başka bir ‘kılıf’a soktuğunu ayan beyan ortaya koydu.

"ŞEHİTLER, BİZİM DE ŞEHİDİMİZ"

Edemen, bu tezahüratlara karşılık ise, “Şehitler bizim de şehidimiz, vatan bizim de vatanımız” yanıtını veriyor.
Sözünü ettiğim Bursaspor-Diyarbakırspor maçlarındaki olaylar nedeniyle Amedspor, Bursa’ya taraftarını götüremedi. Bu, Bursa İl Spor Güvenlik Kurul kararıydı. Gerekçe elbet ‘güvenlik’ti. Maçta yüksek tansiyon bekleniyordu. Bu maçtan önceki Başakşehir-Amedspor maçında yaşananları da hatırlatma yarar var: Başakşehir maçında Semih Şentürk, attığı beraberlik golünü Amed tribünleri önünde asker selamıyla kutladı.
Semih Şentürk, “Neden” sorusuna “Çünkü İstiklal Marşı ıslıklandı” yanıtını, Amedliler ise, “Semih Şentürk askerliğini yapmadı” diyerek karşılık verdi. Son noktayı Şentürk, “Bedelli yaptım” diyerek koydu…
Geçen yılın flaş kupa ekibi Cizrespor’un maçlarında da İstiklal Marşı ıslıklanmış, PKK lehine de sloganlar atılmıştı…

"IRKÇI TEZAHÜRAT OLURSA SAHADAN ÇEKİLİRİZ"

Yine de yüksek tansiyonun beklendiği maç görece sakin bir atmosferde oynanıp tamamlandı. Son düdük çalıp Amedspor’un 2-1 kazandığı yazdığında tabelada, Bursasporlular çoktan “Ruhsuzlar” diye kendi oyuncularına bağırmaya başlamıştı. Maçın genelinde gerilimin düşük olmasını sağlayan temel unsursa tribünlerin de görmezden gelemeyeceği Amedspor’un oynadığı iyi futboldu. Yani tribün, bir yerde yiğidin hakkını teslim ediyordu.
Edemen, maç öncesi TFF gözlemcileriyle aralarında geçen önemli bir konuşmayı da aktarıyor: “Irkçı tezahürat olursa sahadan çekiliriz.”
Amedspor yönetimi de kendisini ne kadar siyasetin dışında tutmaya çalışsa da tribünleri bundan azade etmesi mümkün değil.
Nitekim Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu tarafından aldıkları bir çok ceza taraftarların attığı siyasi sloganlar yüzünden. Edemen, taraftarlar “Her yer Sur, her yer Cizre” diye bağırdığı için ceza aldıklarını söylerken Başakşehir maçında da “Çocuklar ölmesin, maça gelsin” tezahüratı nedeniyle 100 kişinin gözaltına alındığını söylüyor.
Amedspor’un Bursaspor’u eleyip çeyrek finale yükselmesiyle en büyük yarılma sosyal medyada yaşandı. Amedspor’a ait olduğu söylenenen adreslerden atılan mesajlar, bazı kesimlerde infial yarattı. Kulüp dün bir açıkklama yaparak “O adresler ve oralardan atılan mesajlarla ilgimiz yoktur” demek zorunda kaldı. Ancak, Amedspor’un ikinci golünü atan Deniz Naki’nin mesajları ‘resmi’ydi. Edemen, Deniz Naki’nin düşünce özgürlüğüne saygı duyduklarını ancak attığı mesajların kulübü bağlamayacağını söylüyor: “Deniz Naki’nin mesajından sonra tüm takıma her türlü sosyal dahil, medyaya açıklama yapma yasağı koyduk. Çünkü ortam yanlış ve farklı yerlere çekmeye çok müsait.”

Amedspor Kadın Futbol Takımı

HEDEF SPORTİF BAŞARIYLA BİR KİMLİK OLUŞTURMAK

Gördüldüğü kadarıyla kulüp, doğrudan siyaset yaparak kendine bir kimlik oluşturmaktan ziyade, futbolda başarılı olarak öne çıkmayı istiyor. Öte yandan yöre insanlarının kulübe yüklediği anlamlara da ambargo koyma niyetinde değil.
Devlet bile, bizzat dizayn ettiği Diyarbakırspor’a insanların bir kimlik atfetmesine mani olamazken, yerel yönetimin nüvelerini oluşturduğu Amedspor için “Şu şekilde sevin” demek ne kadar gerçekçi olur…
Arda Turan hakkında Hürriyet’te yazdığım portrede şöyle demiştim: “Kralın şehrinden ‘ayrılık rüzgârları’ esen Katalan şehri Barcelona’ya gitti Arda. Katalunya’nın yeni başbakanı Carles Puigdemont, Nazım’ın ‘En güzel deniz henüz gidilmemiş olandır’ dizelerini okuyup, 18 ay sonra bağımsızlık ilan edeceklerini duyurdu. Barçalı Arda’nın ‘Si’si burada, ‘No’su ise, orada yargılatır!
2012’de ‘Bu topraklarda hep beraber yaşadık. Ve barış içerisinde yaşadık. Kimse ölmesin istiyorum’ diyen Arda’ya ahval ve şeraitimiz bugün aynı çağrıyı yaptıracak cesareti verir mi, bilmiyorum...”
Arda Turan, cesur davrandı. Geçenlerde Katalan radyosunda bu minvaldeki siyasi soruya tıpkı çalımları gibi şık bir cevap verdi: “İspanya ve Türkiye'deki durumlar biraz farklı. Katalunya, sorunlarını demokrasi ile çözmeye çalışıyor. Ölümler ve savaş ile değil. Ülkemde de sorunların böyle çözülmesini dilerdim. Ülkem de bu sorunların eşitlik ve demokrasi ile çözülmesini çok isterdim.”
Şu günlerde sahalara futbolla birlikte siyaseti de taşıyanların yapacağı en iyi şey sanırım Arda Turan’ın yaptığı bu asisti gole çevirmek olacaktır…

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp