Top
Fehim Taştekin

Fehim Taştekin

fehim.tastekin@radikal.com.tr

03/10/2015

Kaide ve dostlarına dokunma!

Ne naiflik! Şaşkın zevat Rusya’nın Suriye’de sadece IŞİD’i vuracağı zannına kapılmış.

Rusya’nın Lazkiye, Hama, Humus ve İdlib’teki operasyonları üzerine ‘Ruslar IŞİD’e operasyon adı altında Özgür Suriye Ordusu’nu (ÖSO) vuruyor’ diye şaşkınlık ifade eden çıkışlar sökün etti. Suriye’de ‘devrim katarı’na cihatçı selefileri dolduran tayfa endişeli. Türkiye, Katar, Suudi Arabistan, ABD, Fransa, Britanya ve Almanya’dan bir uyarı geldi:
“Rusya’ya, Suriye muhalefetine ve sivillere yönelik saldırılara derhal son vermesi ve IŞİD ile mücadeleye odaklanması çağrısında bulunuyoruz.”
Rusya IŞİD, Nusra ve diğer terör örgütleriyle mücadele ettiğini söylüyor. Bir örgüt değil örgütler listesi... Batı-Körfez destekli örgütler bu listeden muaf değil. Bunun böyle olacağını öngörmemek mümkün mü? Üstelik Rusya başından beri hedef olarak sadece IŞİD değil 'terör örgütleri'nden bahsediyor. En becerdikleri rol: Yalandan eşek olmak! ÖSO’yu ansalar Rusya’nın yanıtı hazır: “ÖSO mu kaldı, bunlar IŞİD ve Kaide’ye katılmadı mı?”
O yüzden hassasiyetin adı ‘Suriye muhalefeti’.
Peki, kim bu ‘Suriye muhalefeti’? Evet, ÖSO şemsiyesini hâlâ kullanan ufak tefek gruplar var ama sahanın lokomotif güçleri artık Nusra Cephesi, Ahrar el Şam ve İslam Ordusu gibi örgütler. Yani ‘cihadi selefiler’ ile selefiler. Asıl güç bunlar.
Rusya’ya ‘sadece IŞİD’e odaklan’ diyenlerin oyun planı nedir? ÖSO ya da ılımlılar efsanesi çöktüğüne göre sahada selefi cihatçı örgütlerden başka oynayacakları kart var mı?
Maalesef ellerinde Kaide ve Ortadoğu usulü yeni Talibanlardan başkası kalmadı.
Ortak açıklamaya imza atan yedi ülke de bunu gayet iyi biliyor. Ki o ülkelerden bazılarının müttefikler arası diplomatik nezakete binaen bu tepkiye eşlik ettiklerini sanıyorum.

TALİBANLAŞAN BÖLGE

Bir taraf, siyasi müzakerelerde muhaliflerin elini güçlendirmek için hedef tahtasına IŞİD’i koyup Kaide ve selefi müttefiklerinin oluşturduğu tehlikeyi önemsizleştiren yaklaşıma hâlâ prim veriyor. Buna paralel olarak Türkiye’nin ‘angajman kuralları’ ile fiilen koruma sağladığı bölge artan oranda Talibanlaşıyor.
Nusra ve Ahrar’ın dominant durumuna ilaveten son zamanlarda bu bölgeye Orta Asya’dan Taliban’la bağlantılı militanlar da girmeye başladı.
Syria Now’un iddiasına göre Türkistan İslami Parti’den (TİP) 3 bin 500 Uygur, Türk istihbaratının yardımıyla Cisr el Şuğur’a yerleştirildi. Bu iddia ne ölçüde doğru bilmiyoruz ama bildiğimiz şu: Taliban ya da Tehrik-i Taliban’ın kamplarında eğitilmiş Uygurlar, Nusra ve Ahrar’ın başını çektiği Fetih Ordusu koalisyonu içinde operasyonlara katılıyor.
Daha önce TİP üyesi Uygur savaşçılar, İdlib’te ele geçirilen Ebu Duhur hava üssünde poz vermişti. Pakistan’daki Tehrik-i Taliban da temmuzda Suriye’de şube açtığını ilan etmişti.
Doğruluğu şüphe götürse de örgütün liderlerinden Abdul Raşid Abbasi çıkıp CNN’e dedi ki, “Suriye’de komuta ve kontrol merkezi kurduk. Suriye’de halihazırda 150 savaşçımız var. Bu hafta 150 adam daha ulaşacak.” Başka bir Taliban yetkilisi de BBC’ye Suriye’de olduklarını söyledi. Uygurların dışında Orta Asya’dan Kazak, Özbek, Tacik ve Kırgızlar da IŞİD ve Nusra gibi örgütlerin saflarında savaşıyor.
Hatay’daki Operasyon Odası üzerinden maaş ödedikleri ılımlıların sahada esamisinin okunmadığını artık bilmeyen kalmadı. Bölgenin ve aktörlerin hali bu.

AHRAR’I PARLATMA AMELİYESİ

Zaten ellerinde ‘güvenilir’ bir malzeme kalmadığından umutsuzlar koalisyonu bir süredir selefi grupları yeniden yoğuruyordu, uluslararası topluma muhatap olabilecek kıvama gelsinler diye… Mesela Katar defalarca Nusra’ya, ‘Kaide ile bağını kopar, para ve silah bizden’ diye baskı yaptı. Geçenlerde El Cezire kanalı çalışanlarına talimat gönderip Nusra Cephesi’nden bundan sonra ‘El Kaide bağlantılı örgüt’ diye bahsedilmesini yasaklamış. Nusra ile ilgili algıyı değiştirme girişimi Katar’ın bu örgütle ilgili hesaplarından ayrı düşünülemez. Ancak makul bir örgüt olarak lanse etme gayretlerine rağmen Nusra, Kaide lideri Eyman el Zevahiri’ye biadını her daim sağlamlaştırıyor. “Hedeflerimiz Suriye ile sınırlı değil ama şu anki savaşımız Suriye ile sınırlı” diyen Nusra giderek küresel cihat ağına eklemlendi.
Buna karşın Ahrar’ı ılımlılaştırma hamleleri daha fazla sonuç vermiş gözüküyor. Ahrar ‘küresel cihat’ ağının parçası olduğu görüntüsünden uzaklaşıp hedefini Suriye ile sınırlayarak Türkiye ve Katar üzerinden gelen yardımları kolaylaştırdı.
Nusra, IŞİD’e militan kaptırmamak için Kaide’ye yaslanırken eski Kaidecilerin kurduğu Ahrar daha pragmatik bir yaklaşımla IŞİD ve Nusra’nın kuşatamadığı İslamcılar için çekim merkezi haline geldi.
Ahrar’ın kurucu kadrosunu tasfiye eden 2014’teki patlamadan sonra örgüt, Batı ile işbirliğine daha açık bir pozisyon aldı. Ahrar’ın yeni dış ilişkiler sorumlusu Lebib Nahhas 10 Temmuz’da Washington Post, 21 Temmuz’da Daily Telegraph’ta yazdığı makalelerde aşırılıkçı ve Kaideci olmadıklarını belirtip Batı’ya ‘bizi de görün’ mesajı verdi.
Ahrar’ı ılımlılaştırarak alternatif haline getirme planı çerçevesinde yaşanan lider değişikliği de kayda değer. 9 Eylül 2014’te Hasan Abbud’un öldürülmesinin ardından liderliği üstlenen Şeyh Haşim Ebu Cabir’in yerine geçen ay Ebu Yahya el Hamavi getirildi. Hamavi ihtiyaç duyulan ‘ılımlı selefi’ görüntüsüne daha uygun bir isim.
Lübnan’da yayımlanan El Sefir gazetesi, Hamavi’nin seçilmesini Suriye’de yeni oluşan şartlara uyum sağlama çabası olarak yorumlarken yeni liderin MİT’le bağlantılı olduğunu öne sürdü. Ahrar’ın Türkiye’nin kurmaya heveslendiği güvenli bölge planına destek vermesi de Ankara ile eşgüdümün bir diğer nişanesi. Nusra ile Ahrar’ın hakimiyet alanıyla Türkiye’nin 'güvenli bölge' diye çevirmeye çalıştığı alan örtüşüyor.
Ahrar’ın bu seyrinden birilerinin etkilendiği kesin. Mesela Suriye muhalefetinin şekillenmesinde epey mesai harcamış olan ABD’nin eski Şam Büyükelçisi Robert Ford bunlardan biri. Emektar diplomat, Obama yönetimine eğitilip donatıldıktan sonra Nusra’ya yem olan ılımlı ordu projesi çökünce kıymete binen Ahrar ile birlikte çalışmasını tavsiye etti. Ahrar ne kadar ılımlaşırsa ılımlılaşsın Nusra’nın en yakın müttefiki olmaya devam ediyor. Bunlar rakip ama birbirini tamamlayan iki örgüt. Nusra gibi Ahrar da Taliban’la dost. Ahrar temmuzda öldürüldüğü açıklanan Taliban lideri Molla Ömer’i, “Cihat ve takvanın gerçek anlamlarını bize hatırlatan örnek bir mümin” diye selamlamıştı.
Özetle IŞİD’in antidotu olarak İslamcı saflarda Kaideleşme ve Talibanlaşma eğilimi var. Bu süreç özellikle de Türkiye ile sınır olan bölgelerde yaşanıyor. Ilımlılaşma işin makyajı.
Şimdi Rusya, Türkiye’nin fiilen koruma sağladığı İdlib kırsalında kendi düzenini kuran Fetih Ordusu’nu da hedef alıyor.
Peki, angajman kuralları Rus uçakları için de geçerli mi?
Hani, “Ey Putin…” diye başlayan öfkeli nutuklar?
Dün çıkmış, “Putin’den yaptıklarını tekrar gözden geçirmelerini isteyeceğim. Rusya'nın Suriye'ye sınırı yok, Rusya niçin bu denli işin içine giriyor?” diyor, kontrollü bir ses tonuyla. ABD’nin Suriye’ye sınırı varmış gibi.
Seçeneklerini tüketmiş biçare!
ABD’nin kamuoyuyla bile paylaşma gereği duymadığı yedili açıklamayı mühim bir tepki organizasyonu gibi sunmak tükenmişliğin resmi değil mi?

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları