Top
Fatih Özatay

Fatih Özatay

fatih.ozatay@radikal.com.tr

18/12/2014

Durun yahu, biz votkacı değil kısmen rakıcı kısmen de şerbetçiyiz...(1)

Votkacıların başı bugünlerde fena halde dertte. Bir yıl önce bir dolar 32.6 ruble, altı ay önce ise 34 ruble düzeyindeydi. Bu yazıyı yazdığım çarşamba gününün sabah saatlerinde bir dolar 71 rubleye çıktı. Kısacası, altı aylık bir sürede dolar rubleye karşı yüzde 109 oranında değerlendi. Üstelik rubledeki bu değer kaybının önemli bir kısmı son üç haftada gerçekleşti. Arka planda, önce Ukrayna krizi ile Rusya’nın Kırım’a el koyması ve bu nedenle Batı’nın uyguladığı ekonomik ambargo var. Daha sonra ve daha belirgin olarak ise Rusya’nın bütçe gelirlerinin yarısını oluşturan petrolün fiyatındaki keskin düşüş geliyor.

Bu, Rusya için bir ilk değil elbette. 18 Ağustos 1998’de daha önce sattığı devlet tahvillerinden olan yükümlülüklerini yerine getiremeyeceğini açıkladı. Bu açıklama çok sayıda ülkenin başını belaya soktu. Başı belaya giren ülkelerin arasında Brezilya ve Türkiye gibi büyük ‘yükselen piyasa’ ekonomileri de vardı. Grafikte, 1998’in ikinci çeyreğinden başlayarak bu üç ülkenin milli gelirlerinin hareketleri yer alıyor.

Aslında Rusya’da iki çeyrek önce başlıyor düşüş; grafikte yok. Grafiği iki çeyrek önce başlatsaydım; Rusya’nın milli gelir düşüşü daha fazla görünecekti. Ama bu haliyle de grafiğin mesajı yeteri kadar açık: O dönemde Rusya’da yaşananlar hem Brezilya’yı hem de Türkiye’yi oldukça kötü etkilemiş.

Ama dikkat: Arka planda Brezilya’yı ve Türkiye’yi etkileyen başka unsurlar olabilir. Dolayısıyla, grafikte bu üç ülkenin milli gelir hareketleri arasında gözlenen ilişki o başka unsurlardan kaynaklanabilir. Bu durumda, “Rusya’da kriz olduğu için Brezilya ve Türkiye kötü etkilendiler” denilemez. Oysa tam olarak öyle değil. Krizler üzerine yapılan kuramsal katkılardan ve krizler hakkındaki uygulamalı çalışmalardan, ‘bulaşıcılık’ etkisi diye bir şey biliyoruz. Bir ülkede patlak veren kriz başka bir ülkeye de bulaşabiliyor. Bu arada 1997 ortasında Tayland’ın peşi sıra Kore, Filipinler, Endonezya ve Malezya’nın da krize girdiklerini hatırlamak gerekiyor: Hem bulaşıcılık etkisi açısından hem de grafikte ele aldığım ve 1998’in ikinci çeyreğinden başlayan dönemin Asya krizinden hemen sonra gelmesi açısından.

Bu yazı uzayacak. En iyisi birkaç yazı daha yazayım. Ama bitirmeden biraz ferahlık: Ne Brezilya o zamanki Brezilya ne de Türkiye o zamanki Türkiye. 1998-1999’daki kadar kötü etkilenmemiz beklenmez Rusya’da yaşananlardan. Fakat çok da rahatlamamak gerekiyor: “1998-1999’daki kadar kötü etkilenmemiz beklenmez” demek, kötü etkilenmeyeceğiz anlamına gelmiyor elbette. Bu arada Rusya’nın 1998’deki ‘borcumu ödeyemeyeceğim’ açıklamasından iki ay önce finansal piyasaların Rusya’nın kredi notunun artırılacağını beklediğini biliyor muydunuz? Bu beklenti bir yerlerden tanıdık geliyor mu? Yarın devam edeceğim.

Meraklısına not (ya da reklam): 1998-1999 Rusya krizinin hem bulaşıcılık özelliği hem de Türkiye’ye etkileri için Finansal Krizler ve Türkiye adlı kitabıma bakılabilir (Doğan Kitap, beşinci baskı: Eylül 2014).

Grafik 1. Gayri safi yurtiçi hasıla (mevsim hareketlerinden arındırılmış): 1998Ç2-2000Ç2 (Her ülke için 1998Ç2=100). Kaynak: OECD.

 

http://www.radikal.com.tr/125339712533970

YORUMLAR

Bu habere henüz yorum yazılmamış.