Top
Eyüp Can

Eyüp Can

eyup.can@radikal.com.tr

21/05/2014

Ne pahasına olursa olsun!

Büyümeye karşı mıyım? Hayır.

Kalkınmaya? Asla!

E o zaman ne diye köşemde Ayşe Kadıoğlu’ndan ödünç aldığım ‘Merhametsiz Büyüme’ kavramından bahsediyorum?

Çünkü AK Parti iktidarının ikinci beş yılında orta gelir tuzağına düşmüş Türkiye ekonomisinin ‘merhametsiz büyüme’ dışında bir alternatif ortaya koyamadığını ve asıl bu yapısal sorunu tartışmamız gerektiğini düşünüyorum.

Yaralar sarılmasın mı? Sarılsın…

Acılar paylaşılmasın mı? Paylaşılsın…

İş güvenliğinden taşeronlaşmaya tedbirler alınmasın mı?

Alınsın, hem de hiç vakit kaybetmeden…

Çünkü geciktik, çok ağır bedel ödedik, 301 canı toprağa gömdük!

Peki ya hesap sorulmasın mı?

Elbette sorulsun…

Sorulsun ama depremden sonra yaptığımız gibi yeni bir Veli Göçer yaratarak, sadece maden sahibi ve yöneticilerini ‘günah keçisi’ ilan ederek değil…

Hükümet ve medyası facianın ilk üç günü maden sahibini adeta korumaya aldı.

Fakat baktılar iş üstlerine kalacak, siyasi fatura kendilerine çıkacak; bu kez de acımasız ve alakasız bir biçimde saldırdılar.

Ne adamın masonluğu kaldı ne de damadının Yahudiliği…

Damadı Müslüman, kendisi Menzil tarikatına mensup olsa hatası, kusuru, sorumluluğu ortadan kalkacak mı?

Bu nasıl çarpık bir mantık, ne zalim bir zihniyet!

Sanki son 9 yılda 60 milyar TL’lik ihaleyi bu şirkete bu hükümet vermedi!

Hükümeti savunacaklar ya hayasızca vur abalıya…

Aslında bu durum ‘merhametsiz büyüme’ anlayışının en karikatür hali.

Lafa gelince en dindar odur.

Ama pozisyonunu güçlendirmek için gerekirse ne din tanır ne ahlak ne de vicdan.

Büyümektir önemli olan, güçlenmek…

Kimileri incinmiş, bazıları ezilmiş ne önemi var!

Adında ‘adalet’ ve ‘kalkınma’ olan AK Parti "3Y ile mücadele edeceğim" diyerek geldi iktidara.

Yolsuzluk, yoksulluk ve yasak!

2002-2008 yılında öyle ya da böyle kısmen de olsa başardı bunu.

Kişi başına milli gelir her ne kadar hesaplama sistemiyle artmış olsa da 10 bin dolarlara çıktı. Görece bir demokratikleşme, refah ve kalkınma dönemi yaşandı. Ama oraya kadar, sonraki 5 yıl adeta bozuk plak gibi takılıp kaldı. Yeni anayasa yapma işini de reform sürecini de askıya aldı.

Aldı ama 2023 yılında Türkiye’yi dünyanın 10 büyük ekonomisinden biri yapma iddiasından da vazgeçmedi.

Geçsin diyenlerden değilim, geçmesin de nasıl yapacak anlatsın dinleyelim.

Ekonomimizi ve demokrasimizi orta gelir tuzağından kurtaracak yapısal reformlardan, yeni bir anayasadan, şeffaf bir hukuk sisteminden, inovasyondan bahseden yok. O halde…

Başkanlık sistemiyle mi?

Her şeyi tek elden kontrol etme arzusuyla mı?

Madenlerimizde yaşanan facianın önemli sebeplerinden biri de her türlü ruhsat ve izin mekanizmasının Başbakanlık'a bağlanmış olması değil mi?

Hedefi bir kişi koyacak.

Hedefe giden yolda kupon arsaların da madenlerin de kime gideceğine bir kişi karar verecek ve Türkiye 2023’te dünyanın 10. büyük ekonomisi olacak?

Mümkün mü?

Ekonomistler "Yılda ortalama %7-8 büyümeden mümkün değil" diyorlar.

Bu hukuk sistemi ve ekonomi politikalarıyla Türkiye’nin büyüyemeyeceğini de ayrıca belirtiyorlar. O zaman geriye ne kalıyor?

Ne pahasına olursa olsun yürü!

Merhametsiz de olsa büyü!

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp