Top
Eyüp Can

Eyüp Can

eyup.can@radikal.com.tr

10/07/2014

IŞİD'in Türkiye şubesi mi iş başında?

Nasıl bir ülke burası?
Ne çok insan rahmetli Hrant’ın tabiriyle ‘güvercin tedirginliğiyle’ yaşıyor…
Müslüman, Hristiyan, Yahudi, Süryani, Kürt, Türk, Alevi, Sünni fark etmiyor…
Baksanıza kilise, sinagog ve cemevlerinden sonra şimdi de Caferi Camileri saldırı altında…
Hem de Ramazan ayında…
Esenyurt’ta Caferi vatandaşların gittiği Muhammediye Camii önceki gün resmen kundaklandı caminin içi ve kütüphanesi alevler içinde yandı. Camiinin imamı ve ailesi canını zor kurtardı.
Daha o yangının külleri sönmemişken dün sabaha karşı aynı camiye ikinci saldırı oldu.
Peki kim bu saldırganlar?
Hangi zihniyet işi Ramazan’da camilere saldırmaya kadar vardırdı?
Yoksa Suriye ve Irak’ı kana bulayan İŞİD’in Türkiye şubesi iş başında mı?

***

Yetkililer suskun.
Emniyet kaç gündür doğru dürüst bir açıklama yapmadı.
Ama saldırganlar adeta alay edercesine bir gün önce yaktıkları camiye ertesi gün sabahın erken saatlerinde arkadan merdiven dayayarak tekrar girebiliyor…
Belli ki ne hükümet ne de emniyet bu alçak saldırıların ciddiyetini kavrayabilmiş değil. Bu ülkede yıllardır sessiz sedasız yaşayan Caferiler ilk defa ciddi anlamda tedirgin.
Türkiye’de 300 üzerinde Caferi Camii var.
İstanbul, Kars, Ardahan ve Iğdır başta olmak üzere Türkiye’ni bir çok yerinde 1 milyonun üzerine Caferi vatandaşımız yaşıyor.
Ama cehalet öylesine diz boyu ki, camide alınlarını toprağa sürmek gerektiğine inandıkları için secdede topraktan yapılmış minik bir secde taşı (mühür) kullanan Caferiler bugün her önüne geleni tekfirle suçlayan bir güruh tarafından ‘taşa tapmakla’ suçlanabiliyor. 

***

Alevilere yıllarca ‘mum söndü’ iftirasını atanlar, Süryaniler’i ‘şeytan tapmakla’ suçlayanlar, Ortadoğu’da kaynayan mezhep savaşını önce Aleviler ardında da Caferiler üzerinden Türkiye’ye sıçratmaya çalışıyorlar.
Ve Ak Parti Hükümeti bu mezhep yangınını söndürmek yerine kimi zaman şuursuzca, kimi zaman siyasi hesaplarla yangına benzin dökülmesini adeta izliyor.
Kaç gündür bekliyorum, her gün bir ilde miting yapan defalarca kameraların karşısına geçen Başbakan bu saldırılardan sonra Caferi vatandaşlarımızı rahatlatan bir açıklama yapar diye…
Ama nafile, onun için varsa yoksa paralel!

***
Esenyurt’ta bu ilk saldırı değil.
Geçen ay da bir başka Caferi camisine saldırı oldu.
Ne yetkililerden, ne Diyanet’ten çıt yok.
Oysa sorsalar yanı başlarında duran her seçimde AK Partiye oy veren Caferilere tedirginliğin boyutunu anlayacaklar.
Geçen hafta AK Parti’de aktif görev yapan Caferi bir arkadaşım ‘hayatımda ilk defa bu ülkede artık kendimi mezhebimden dolayı güvende hissetmiyorum’ dedi.
‘Niye sana ne oluyor ki?’ diye sordum…
Düşünün saldırı işaretleri var ama henüz Esenyurt’ta cami kundaklaması olmamış…
Bir iç çekti ve aynen şunları söyledi…
‘Kuzenimle iftardan sonra akşam namazı için İstanbul’un meşhur bir camiine gittik, ne zaman ki kuzenim secdeye etmek için cebinden mührünü (secde taşını) çıkardı, bütün bakışlar üzerimize çevrildi. Yıllardır her camide hiç tedirginlik duymadan namaz kılarım, Caferi olmaktan dolayı hiç sıkıntı duymadım, ama Ortadoğu’da yaşanan son gelişmelerden ve hükümetimizi duyarsızlığından dolayı artık her camide inandığım şekilde rahat namaz kılamıyorum!’ Buyurun AK Parti karşıtı biri değil AK Parti’de görevli bir Caferi saldırılardan önce anlatıyor bunları…
Bir de saldırılardan sonra Caferilerin yaşadığı tedirginliği düşünün…
Nasıl bir ülke bu…
Müslüman, Hristiyan, Yahudi, Süryani, Kürt, Türk, Sünni, Alevi, Caferi…
Güvercin tedirginliği neden bu ülkenin kaderi? 

Bir Caferi'nin mektubu...

Olayın ciddiyetinin hala farkına varamayanlara, bir Caferi öğrencinin gönderdiği şu mektubu okumalarını tavsiye ederim:

Merhaba,
Ben 28 yaşında İstanbul doğumlu, İstanbul’da yaşayan Caferi – Alevi mezhebine bağlı, üniversite – yükseklisans öğrencisiyim. Yıllardır bu ülkede mezhebimizden ve Ehl-i Beyt sevgimizden dolayı bedeller ödedik, hala da ödüyoruz. Daha ilköğretim çağında, din kültürü ve ahlak bilgisi dersinde namaz kılarken alnımızın Kerbela toprağı olan “mühür”e temas etmesinden rahatsız olan öğretmenimizin “Siz taşa mı tapıyor sunuz?” gibi çirkin sorusuna maruz kalmış ve bunu hayatımın geriye kalan tüm aşamalarında yaşamış bir vatandaşım. Hak mezhep dışında tutulmamızdan, bizi Müslümanlık dışı görenler, çeşitli ülkelere bizi bağlamak isteyenler, şucu-bucu diye karalamak isteyenler de cabası... Tüm bunlara rağmen, ülkemizde benim gibi kendini Caferi, Alevi ya da Şii olarak tanımlayan vatandaşların hiçbir şekilde mezhep kavgası içerisine girmediğini hatta bundan uzak durduğunu, amacı bu olanları da lanetlediğini belirtmek isterim. Biz müslümanım diyen herkese geçmişten bu güne dek “kardeş” dedik, hala da öyle görüyoruz. Son zamanlarda ülkemizin Ortadoğu'daki politikalarından dolayı, dün Suriye’deki çeşitli sapkın guruplar, bu gün Irak’taki cani insanların zihniyeti ülkemize de nihayet taşınmış durumdadır. Sıradan bir vatandaş olarak, bu sözde Müslüman, insan eti yiyen teröristlerin Gaziantep, Kahramanmaraş, Rize ve son olarak İstanbul’un bir çok semtinde farklı dernekler altında çeşitli yardım kampanyaları ile eli kanlı IŞİD terör örgütüne çeşitli desteklerin verildiğini hayretler içerisinde izliyoruz. Sınır ülkelerimizde çeşitli oyunlar ile yaratılmak istenilen bu mezhep savaşlarına maalesef ülkemizin yöneticileri ve din adamlarının sessiz kalması, önünü almaması sonucunda Esenyurt’taki iki farklı camimize farklı zamanlarda saldırılar olmuş, son olay iki gün önce camimiz kundaklanmış, ateşe verilmiştir. Olay meydana gelmeden on gün önce cami imamına sözlü sataşan zanlılar, imamı ve Caferi cemaati İslam dışı olarak tanımlamış ve burayı (camiyi) ateşe vereceğini bizzat imamın kendisine söylemiştir. Bunun üzerine imam ilçedeki emniyet müdürlüğüne giderek durumu anlatmış, ancak buna rağmen cami etrafında ve içerisinde herhangi bir önlem alınmamış sonucunda da camimiz maalesef kullanılamaz hale gelmiş, yakılmıştır. Dün basına yansıyan bu olayın hemen ardından bu gün ise yine aynı kişiler camiye bu sefer kubbesinden girerek içeriyi darmadağın etmişler “sizi burada yaşatmayacağız” diye bağırarak olay yerinden uzaklaşmışlardır. Hal böyle iken, sizin gibi sesimizi daha yüksek çıkarmamızda büyük önem arz eden önde gelenlerimizden konuya duyarlılık ile yaklaşmanızı, durumun önemini yazılarınızda, programlarınızda dillendirmenizi, anlatmanızı, yanlışa yanlış demenizi, aksi halde bu olayların sonunun hiç iyi yerlere gitmeyeceğini belirtir, yardımlarınızı bekleriz.

Saygılarımla,
ALİ ASKER ATAM

http://www.radikal.com.tr/120104812010480

YORUMLAR

Bu habere henüz yorum yazılmamış.