Top
Ceylan Adanalı Kabadayıoğlu

Ceylan Adanalı Kabadayıoğlu

ceylan@ceylanadanali.com

16/07/2014

Koruncuk Vakfı'nın yaşattıkları ve kattıkları

Eğitim yılının sonuna doğru birçok okulun yıl sonu şenlikleri gerçekleşir. Ben de bu sene 8 Haziran Pazar günü çok anlamlı bir şenliğe; Türkiye Korunmaya Muhtaç Çocuklar Vakfı- Koruncuk Vakfı’nın düzenlediği “Geleneksel Koruncuk Şenliği” ne katıldım. Oraya vardığımda “keşke birkaç öğrencimi de yanımda götürseydim” dedim. “Keşke gelselerdi de, başka hayatları yaşasalar, anlasalar ve anlatsalardı.”

1979 yılında çocuk köyleri kurmayı ve yaşatmayı amaç edinmiş gönüllü kişiler tarafından kurulan Türkiye Korunmaya Muhtaç Çocuklar Vakfı; Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu'ndan himaye altına aldığı çocuklara, insan haysiyetine yakışır bir şekilde yaşama hakkı sunuyor.

Hepimiz biliriz ki ne kadar lezzetli olursa olsun bir yemeğin özel ve itinalı sunumu o yemeğe farklı güzellikler, hoşluklar ve değerler katar. O tabak önünüze öyle bir sunumla gelir ki kendinizi çok daha değerli, çok daha özel hissedersiniz. Yemeğin lezzeti bile damağınıza daha farklı izler bırakır. Aslında burada da durum bundan farklı değil. Özellikle bir yardım kuruluşuysanız hassas dengeleri korumak zorundasınız. Bugüne dek pek çok dernek, vakıf çalışmalarını yakından takip ettim ve bizzat içinde oldum. Ancak burada çocuklara verilen hizmetin sunumu öylesine farklı, öylesine özel, özenli ve sevgi dolu ki, kimsesiz bir çocuğun burada kendini önemli ve değerli hissetmemesi ve kendine sunulan bu imkanların hakkını vermemesi mümkün değil.

ÇOCUKLAR İÇİN HERŞEY VAR

10 aile evi, 2 gençlik evi, çocuk yuvası, kültür merkezi, kütüphane, oyun parkı ve spor sahaları gibi şahane tesislerden oluşan Çocuk Köyü'ne adımınızı attığınız ilk andan itibaren sizi sarmalayan en yoğun his sevgi. Şenlik nedeniyle rengarenk balonlarla süslenmiş yollardan geçerek piknik alanına ulaştığınızda vakfın bağışçıları tarafından sağlanan oyunlar, çocukların bakıcı anneleri tarafından hazırlanan birbirinden leziz yemekler, her tarafta neşeli çığlıklarla koşup oynayan çocuklar sizi bambaşka büyülü bir dünyaya götürüyor.

Çocukların yaşadıkları evleri merak ediyorum. Elimden tutup beni evlerine davet ediyorlar. İçeri girdiğimde beni mis gibi bir kek kokusu karşılıyor. Her evde 8 çocuk ve bir anne var. Haliyle evin en hareketli alanı mutfak . O evin çocukları en çok üzümlü kek seviyorlarmış. Arzu Anne bazen günde 2 kez kek yapmak zorunda kaldığını anlatıyor gülerek. Anneler; çocuklar köye geldiklerinden itibaren her türlü ihtiyaçlarıyla gerçek bir “anne” özeni ve şefkatiyle ilgileniyor. Onları büyütüp yetiştirip üniversiteye veya askere göndermek bu annelerin en büyük gurur kaynağı. Macide Annenin en büyük oğlu geçen hafta evlenmiş. Hararetle gelininin ne kadar güzel olduğundan bahsediyor. Çevreme baktığımda son derece özgüvenli ve mutlu çocuklar görüyorum. Bunda hem sevgi dolu aile ortamının hem de vakfın onlara sosyal beceriler kazandırmaya çalışmasının payı büyük.

Tıpkı her ailede olduğu gibi aile evleri mevcut. Her ailenin kendine ait müstakil bir evi var ve günler, her normal ailede olduğu gibi yaşanıyor. Anne, evin alışverişini ve yemeğini yapıyor, çocuklarının beslenmesi, çamaşırı, temizliği ve dersleriyle ilgileniyor. Çocuklar, annelerinin uygun gördüğü zamanlarda oyun oynuyor, kardeşleri ve Çocuk Köyü'ndeki arkadaşlarıyla vakit geçiriyor ve derslerine çalışıyor.

Zaman zaman anneleri ile beraber sinemaya, tiyatroya bile giden çocuklar hafta sonları ihtiyacı varsa özel ders bile alıyorlar. İsteyen çocuklar müzik, folklor, modern dans, spor vs. gibi özel etkinlik derslerinden de faydalanıyorlar.

BÜYÜYENLER GENÇLİK EVİNE GEÇİYOR

Çocuk Köyü'nde büyüyen, ergenlik çağına gelmiş çocuklar, köyün devamı niteliğindeki “Gençlik evine geçiyorlar. Çocuk, Çocuk Köyü'nden gençlik evine geçiş öncesinde en az 1 yıl boyunca, annesi, köy psikoloğu, Köy Müdürü, Gençlik Lideri ve Gençlik Lideri Sorumlusu tarafından bu geçişe hazırlanıyor. Pedagoji eğitimi almış, yol gösterebilecek, sorunlara eğilebilecek, gençleri derslerinde ve boş vakitlerini değerlendirmede yönlendirebilecek, onlara olumlu bir genç insan modeli oluşturabilecek kişiler arasından seçilen gençlik liderleri, maaşlı ve sözleşmeli olarak Çocuk Köyü'nde yaşıyorlar.

Çocuklar öğrenim dönemlerinin sonuna kadar gençlik evinde kalıyor ve meslek sahibi olunca kendi yetişkin hayatlarını kurmak üzere ayrılıyorlar. Gençlik evinde eğitim hayatını tamamlayıp meslek sahibi olan 2-4 genç bir araya gelerek kiraladıkları bir eve geçiyorlar. “Yarı bağımsız yaşam” aşamasına geçen gençlere Vakfın maddi desteği bir müddet daha devam ediyor. Manevi desteği ise hayat boyu sürüyor.

Zaten ölene dek süren o manevi bağı bu güzel vakıfta büyüyen çocuk kendi kuruyor. Meslek sahibi olmuş, kendini geçindirebilir hale gelen ve örnek bir birey olarak yuvadan uçan genç “Bağımsız” oluyor ve annesi, kardeşleri ve vakıfla kurduğu uzun yıllara dayalı ilişkisi yaşamı boyunca devam ediyor.

Geleneksel Koruncuk Şenliği’nde; aileleriyle birlikte şenliğe katılan vakıf destekçilerinin Koruncuklar'la keyifli bir gün geçirirkenki mutluluğunu gördüğümde anladım ki;
Çocuk Köyü, sadece Koruncuklar için değil, herkes için sıcak bir yuva ve güven demek.

İçimiz sıcacık sevgiyle dolu, bu ülkede güzel işler yapılıyor olmasının huzuruyla köyden ayrılıyorum. Biliyorum ki bu çocuklar; içinde pek çok insanı değeri barındıran ve ülkeye faydalı işler yapan bireyler olacaklar. Onlara bu sıcak yuvayı, bu sevgi dolu güvenli ortamı sunan ve bu derneğin kuruluşundan bugüne emeği geçen ve hayatta olan olmayan herkese aslında bu ülkenin vatandaşı olarak teşekkür ve minnet borçluyuz.

Esasen ben kendi adıma en büyük teşekkürü vakfın Genel Müdür’ü Erhan Ongun’a borçluyum. Onunla tanıştığım gün bana Koruncuk’da yapılanları ve yapılması planlananları anlatırken, gözleriyle öylesi bir enerji ve ışıltı saçtı ve o enerjiyi bana öylesine geçirdi ki o görüşmeyi yapmasaydım belki de Koruncuklar'ı tanıyamayacaktım. Yakın zamanda düğününün olacak olması bile Erhan Bey’in vakfa duyduğu heyecan ve konsantrasyonu etkilemiyordu. Koruncuk Vakfı’nın kendi hayatına uğur getirdiğine inanacak kadar bu vakfa bağlı olan ve hayatının kadını Leyla hanımı tanımasını da vakfa bağlayan Erhan Bey’in duygu yoğunluğunu paylaşmamak elde değildi.

“Erhan Bey, düğün hazırlıkları nasıl gidiyor? Kimbilir nasıl heyecanlısınızdır?”
“Ceylan Hanım, Koruncuk’un bu seneki bahar şenliği beni çok heyecanlandırıyor. Umarım şenliğimize bu yıl da geleceksiniz değil mi?”

Yüzümde yine bir tebessüm belirmişti. “Şey Erhan Bey, ben düğünü sormuştum.”

Buradan bilinçli anne babalara sesleniyorum. “Sosyal sorumluluk duygusunun bir arada yaşamakla oluşacağı“ bilincini ve “kendilerininkinden farklı hayatlar da olduğu” gerçeğini çocuklarımıza ne kadar erken aşılarsak gelecekte daha sağlıklı bir toplumun oluşumuna o denli katkıda bulunuruz. Bu yüzden hem çocuklarımızın kişisel ve ruhsal gelişimleri, hem de toplumsal gelişimimiz için lütfen dezavantajlı hayatları değiştirmeye kendini böylesine adamış olan bu tarz Sivil Toplum Kuruluşlarını yakından tanımaya, kendimize fırsatlar ve ortamlar yaratalım.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp