Top
Bağiş Erten

Bağiş Erten

bagis.erten@gmail.com

14/01/2014

Ne Aslı mutlu ne de biz...

Aslı Nemutlu...
Yaşasaydı birkaç ay sonra 20 yaşını bitirecekti. Olmadı... İyi sporcuydu Aslı, iyi eğitimliydi, iyi bir gelecek vardı önünde. Hukuk okuyacaktı, belki de olimpiyata gidecekti... Erzurum’da bundan tam iki sene önce, Universiade’den bir yıl sonra ‘talihsiz bir kaza’ sonucu hayata veda etti. ,
Kaza... Öyle dediler! İhmal değil, hata değil, kusur değil! Kaza... Takdir-i ilahi! 

Ailesi işin peşini bırakmadı. Davalar, iddialar... Sonunda yetkililer dedi ki, gerekli önlemler alınmış, olayda şansızlık varmış ve Aslı da dikkatsizlik yapmış. Mış mış da mış mış... Bakan üzüldüğünü söyledi, ne kadar yetkili varsa hepsi taziyelerini sundular. Kimse hapse girmedi. Kimse ceza almadı. Federasyon başkanına verilen üç aylık disiplin cezası da bir süre sonra kaldırıldı. İl Spor Müdürü de bir süre sonra Atletizm Federasyonu başkanı oldu. Bir koltuktan öbürüne...
Ailesi unutmadı Aslı’yı. Güzel bir internet sitesi hazırladılar (http://www.aslinemutlu.net) Adına burslar verdiler. En son olarak da geçen hafta Kadıköy Belediyesi ile birlikte Kalamış’a onun güzel bir heykelini diktiler. Unutmadık dercesine... 

Erzurum Universiade 2011 için 700 milyon lira civarı para harcandı. Beş buz sporları salonu, üç kayak merkezi, bir de kayakla atlama tesisi yapıldı. 52 ülkeden 3 bin insanı ağırladık diye böbürlenildi. Türkiye gene tüm dünyaya ne muazzam bir ülke olduğunu gösterdi. Sonra...
Bir yıl içinde önce Aslı’yı kaybettik. Sonra da yavaş yavaş o güzelim tesislerin işlerliğini. Milyonlarca liralık yatırımlar giderek değerini kaybetmeye başladı. Kayakla Atlama Kulesi artık çalışmıyor. O günden beri bir tane üst düzey uluslararası müsabaka göremedik. Universiade’nin hatırına alınan iki büyük turnuva vardı. Birini (23 Yaş Altı Kuzey Disiplinleri Dünya Şampiyonası-2012) zar zor tamamladık, diğeri yani Kuzey Kombine Dünya Kupası ise altyapı eksikliğinden geri verildi. Kendi kendimize gelin güvey olduğumuz birkaç turnuva dışında Erzurum’un Avrupa’da esamisi okunmuyor. Hatta asansör çalışmadığı için (yetkililerin açıklamasına göre kablolarını fareler yemiş) kayakla atlama sporcularımız Slovenya’da antrenman yapıyordu yakın zamana kadar. 

Velhasıl, Universiade sayesinde patlaması gereken kış sporlarında da aynı yerde sayıyoruz. 8 sene önce Eurosport’ta yayın yönetmenliğine başladığımda bir heyecan Kış Olimpiyat Oyunları’na hazırlanıyorduk. Türkiye’den kim katılacak diye merak ettik. Üçte ikisi altı ay kar altındaki ülkeden sadece altı sporcu gidecekti 2006 Torino’ya. Aradan 8 yıl geçti. Spor bakanları geldi geçti, çıraklık, kalfalık geçti, krizler teğet geçti... Spora milyonlarca lira aktı... Yapılmadık tesis, atılmadık temel kalmadı... Hatta memleketi de aştı boyumuz. Bir ay önce şöyle bir haber vardı gazetelerde: “Soçi Olimpiyatları’nda ilk zafer Türklerin.” Türk müteahhitler bölgede 700 bin metrekare inşaat yapıp, 1.6 milyar dolarlık iş çıkarmış.
Peki, bu yıl Soçi’deki Kış Olimpiyatları’na kaç kişiyle katılacağız biliyor musunuz? Şu ana dek katılmayı garantileyen isim sayısı 7. Yazıyla yedi. Onlar da madalya değil yarışmak için gidecekler. N’apsınlar? Ellerinden gelen bu… Türkiye’den koca olimpiyatları izlemeye gidecek akredite gazeteci sayısı da şimdilik ‘bir’: Murat Ağca. Onun da gidip gidemeyeceği belli değil. 

O artık bir simge 

Aslı Nemutlu gencecik bir sporcuydu. Ailesi, sevenleri onu hiç unutmadı. Simge oldu Aslı. Yaptığı spor için bir dönüm noktası olabilirdi. Olmadı. Onlar bol bol inşaat yapmaya devam etti. Mersin’de Akdeniz Oyunları’nda ‘tarih yazdılar’! Tesis yapmakla sporu kurtarmaya çalıştılar... Olmadı. Olmazdı da zaten...
Biz mutsuzuz. Genç sporcular mutsuz. Aileler mutsuz.
Artık Aslı da ne mutlu, ne de umutlu! Çünkü onun son olmayacağını hepimiz çok iyi biliyoruz.

İstersen hiç başlamasın... 

Bu memlekette hiçbir zaman mahkemeler bu kadar konuşulmadı. Hukukçular konuşuyor... Siyasetçiler konuşuyor... Askerler konuşuyor... Gençler konuşuyor, yaşlılar konuşuyor... Ve neredeyse üç senedir taraftarlar da konuşuyor... 

3 Temmuz’dan bu yana herkes savcı, herkes hakim, herkes avukat... Rakip takımın kadrosundan çok iddianame ya da iddianameler okuduk. Hepimiz kafamızda bir içtihadı birleştirme derdindeyiz. İlk derece mahkemesi kalanımız da var, temyizden dönenimiz de. Şimdi diyorsunuz ki yeniden yargılayalım. Olmadı, yapamadık, bir daha başlayalım. Zedelenmedik tek eklemi kalmamış adalet duygumuzu onaracakmışsınız. Ergenekon, Balyoz, KCK, Şike... Sanırım kaydetmeden çıkıp yeniden başlayacağınız bir oyun sanıyorsunuz adaleti. Bu oyunda kaç hakkınız var acaba? Büyük konuşmayalım. Kim bilir belki de başarırsınız.
Ergenekon’da, Balyoz’da, KCK’da mağdurları suçlulardan ayıklarsınız. Hileleri hukuktan, hınçları adaletten, siyaseti mahkemeden tereyağından kıl çeker gibi ayırırsınız. Ustalık/’hizmet’ bunu gerektirir. Ama sıra 3 Temmuz’a geldiğinde bilin ki işiniz zor beyler. Tamam, yeniden yargılayalım. Gelin görün ki bu davada tek dert, tek yol, tek çözüm yok... 

Mağdur tek taraflı değil 

Daha ilk günden itibaren doğruyla yanlışı ayırt edemememiz için ortalığa her şeyi saçtınız. Ne duysak o yana savrulduk. Ama en kötüsü neydi biliyor musunuz? Herkesin kendini haklı görebileceği bir süreç işlettiniz. Adalet diye yola çıktınız, sadece safları sıklaştırmayı başardınız. Zaten insanların akıllarını duygularına feda ettikleri bir alandı futbol. Artık hukuku da buna alet ettiniz. Şimdi pirinçten taşı ayıklayabileceğinizi sanıyorsunuz. 

Pöh... Bu bataklığı siz yarattınız. Şunu iyi bilin. Kimi çıkarmaya çalışırsanız bir diğeri batacak. Çünkü burada mağdur tek taraflı değil. Herkesin mutlu olacağı bir senaryo yok. Adaleti bir kere renklerine göre ayırdıktan sonra beyaz sayfa açma şansınız kalmadı. Yeniden yargılasanız da, yargılamasanız da... 

Başlıktaki Murathan Mungan şiiri nasıl biterdi bir hatırlayalım:
“İstersen hiç başlamasın/ Bu hikâye eksik kalsın / Onca yaşananların ardından / Yeni bir aşk yaratamazsın.”

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp