Top
30/04/2023

Diyarbakır İstanbul, İzmit Adıyaman olamaz mı?

 

“Deprem bize; hep konuştuğumuz şeylerden, bildiklerimizden, doğrularımızdan çok daha önemli bir şey olduğunu gösterdi. Bugüne kadar yok saydığımız bir şeyi… Yatırımlarımızı, hesaplarımızı yaparken hep göz ardı ettiğimiz o gerçeği…” diyor Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası (DTSO) Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Kaya. Bahsettiği şey ilk bakışta, bugüne kadar yatırımlarda tabiatı, deprem gerçeğini yok saymış olmamız.

Diyarbakır İstanbul, İzmit Adıyaman olamaz mı

 

Mehmet Bey’in asıl kastettiği şey ise aslında çok daha derin: Toprak bize kendini depremle yeniden hatırlatana kadar, aslımızı yok sayarak yaşayageldik uzunca bir süredir. Hiç ölmeyecekmişiz gibi hoyratça dünyayı sömürerek yaşayıp, binaları bu anlayışla yapıp, sonra deprem olunca da toprağı suçlayan bir insanoğlu olduk hepimiz. Oysaki en baştan bu gerçeğe göre bir düzen kursak böyle sarsılır mıydık?

Tam da bu yüzden hesabımıza kitabımıza artık depremi yani toprağı katarak yaşamak ve düzenimizi buna göre yeniden kurgulamak zorundayız. Ama peki nereden başlayacağız, nasıl yapacağız?

TÜM YÜK İSTANBUL’DA

Bugüne kadar üretimi-sanayiyi-ticareti hep Batı’ya, ama özellikle İstanbul’a yığdık. Düşünün ki bugün koskoca Türkiye’nin ihracatının yüzde 50’den fazlasını İstanbul tek başına yapıyor. Tekstilde istihdam sıralamasında İstanbul 1’inci sırada geliyor.

Ama buna mukabil, ihracatın en ağır topu olan tekstilde kullanılan pamuğun yüzde 60’ından fazlası deprem bölgesinde üretiliyor! Sizce burada devasa bir sorun yok mu?

“Sorun çok büyük. Bugüne kadar tam anlamıyla tüm yumurtaları aynı sepete koyduk. Dahası; deprem bölgesinden gelen göçle birlikte, İstanbul’daki yük daha da arttı. Şehrin bu yükü, yani Türkiye’nin ekonomisini kaldırması beklenemez. Kaldı ki buna bu şehirdeki yüksek deprem riskini eklersek, bu ülke için hayati bir hata” diyor Mehmet Kaya. “2’ncisi; deprem gösterdi ki, yumurtaları farklı sepetlere bölerseniz, çarkın dönmeye devam etmesi çok daha kolay olur. Buna deprem bölgesinde bizzat şahit olduk. Bu nedenle yatırımın Anadolu’nun farklı şehirlerine dağıtılmasında fayda var” diye ekliyor.

*

Kaldı ki İstanbul hammaddeye uzak. Tekstil-pamuk örneğindeki gibi, hep uzun mesafeli tedarik zinciri kullanıyor. Bu da maliyetleri yükseltiyor ve gıda-ürün güvenliğinde risk yaratıyor. Ayrıca Türkiye’de yaş ortalaması 33 iken, deprem bölgesinde 23. Yani (genç) iş gücüne ulaşmak çok daha kolay. Kısacası üretimin İstanbul’da yoğunlaşmasının böyle ciddi dezavantajları da var.

Diyarbakır İstanbul, İzmit Adıyaman olamaz mı

 

GEÇİŞ SÜRECİ ŞART

İyi peki de yatırım, üretim, sanayi nasıl büyük oranda İstanbul’dan tahliye edilip Anadolu’ya dağıtılacak? “Hadi gel kardeşim fabrikanı kapat ve Güneydoğu’da aç” demekle bu iş olmuyor. Zira yatırımcının her şeyden önce o bölgede yaşam standardı ve insan kaynağına ulaşım endişesi var. Havaalanı-limana yakınlık, alışılmış bir üretim sistemi, nitelikli elemana kolay ulaşım, üreticilere yakınlık, tamirat vs. için teknik desteğin kolaylığı gibi konularda İstanbul’u tercih ediyor.

“Ki bunlar aslında üretim maliyetine çok yansımayan, konfor eksenli tercihler. Tam da bu yüzden bir geçiş süreci, kuluçka dönemi olmalı. İstanbul’daki bu avantajlar Anadolu’da oluşana ve yatırımcı buraya gelmek isteyene kadar 1000-1500 metrekarelik ‘hızlı işlik’ denilen, Organize Sanayi Bölgesi’nde üretim yapılabilecek geçici yerler sağlanmalı. Bu bölgenin avantajlarını görüp yaşayan yatırımcı zaten bir süre sonra buraya fabrika kurmak isteyecektir” diyor DTSO Başkanı.

MISIR YERİNE ADIYAMAN

Geçiş süreci için bir diğer çözüm de; iş gücünün çok olduğu yerlerde “örnek yatırım alanları” kurmak. Avantajlı büyük üretim üsleri yaratmak. “Örneğin birçok üretici firma, iş gücü ve elektrik gibi masraflarında yüzde 20 tasarruf ettiği için Mısır ya da Bangladeş’i tercih ediyor. Biz bu üretim üslerinde sağlanan teşviklerle, enerjide verilecek destekle ve işgücü üzerindeki yükü kaldırarak (işçiye çıplak ücret vererek) aynı avantajları yaratabiliriz. Böylelikle üretici Mısır yerine bu bölgeye gelir” diyor Mehmet Kaya.

Enerji desteğinden kastı ise hem ihracatta lojistik destek sağlanması (bu bölgenin limanlara uzaklığı gibi dezavantajlarını telafi etmek için). Hem de üreten firmaların enerji giderlerine muafiyet getirilmesi.

Diyarbakır İstanbul, İzmit Adıyaman olamaz mı

 

“Yani tekstil, hazır giyim, çağrı merkezi gibi emek-yoğun işletmelerin bazı giderlerini sadece bu bölgede yatırım yapmaları için azaltırsak; hızla İstanbul’dan bu bölgeye taşınırlar. Evet teşvikler önemli ama bizim artık kısa vadeli teşvik-desteği aşan bir sisteme ihtiyacımız var, Verda Hanım. Yaptırımları devreye sokarak da bazı sektörlerin İstanbul’da kalmasını artık cezalandırabiliriz. Kısacası Konya’dan Hakkari’ye kadar insanların kendi kentlerinde iş bulacak ve bölgede kalmak isteyecek hale gelmeleri lazım” diyerek sözlerini bitiriyor Mehmet Kaya.

Bir diğer deyişle; Batı’yı Güneydoğu’ya, İstanbul’u Diyarbakır’a, İzmit’i Adıyaman’a tercih etmeyecek duruma gelmemiz lazım yeniden. Geçmişte olduysa, şimdi yine neden olmasın?

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp