Top
Şirin Sever

Şirin Sever

sirin.sever@milliyet.com.tr

05/12/2019

Abu Dabi’de Formula 1 izlemeye gittim dönücem!

Otomobillere, otomobil yarışlarına, hıza merakım sıfır ama sürekli bir Formula 1 pistinde buluyorum kendimi! Mesleğin güzellikleri diyelim. Formula 1 hikayem, 2011 yılında, Vodafone Mclaren Mercedes takımının ünlü pilotu Jenson Button’la pistlere çıktığımda başladı. Co-pilotu havasında yanına oturmuştum ve İstanbul Park’ta hız denemesi yapmıştık. Sonra bu işten anladığımı düşünmüş olmalılar; durmadan Formula 1’e davet ettiler beni!! Singapur Grand Prix’ine, geçen yıl da Abu Dabi’deki yarışlara gittim... Geçen hafta sonu yine Abu Dabi’de, Yas Marina’da buldum kendimi. 2019 Formula 1 Dünya Şampiyonası’nın son yarışı Abu Dabi Prix’sini izledim. Şampiyonayı altıncı kez Mercedes takımının pilotu Lewis Hamilton kazandı malum. 6’ncı kez dünya şampiyonu oldu. Müthiş coşkulu, adrenalin dolu anlardı; en çok da partileyenler işin tadını çıkardı. Şöyle diyeyim, bu memleket eğlenme işini çok iyi biliyor. Dünyanın en büyük otel zincirlerinden Accor markasının üç gün üç gece süren partisine de katıldık; eğlence sınırsızdı... Davetliler Yas Marina’nın terasında bir yandan barkovizyondan pistteki kutlamaları ve havai fişek gösterilerini izlerken; bir taraftan DJ’lerle coştu. Yarış öncesi başlayan müzik ve eğlence, dünyaca ünlü hiphop yıldızlarının performanslarıyla tavan yaptı. Dünyaca ünlü influencer’ların, ülkenin en ünlü şahsiyetlerinin ve dünya jet setinin katıldığı partiler sabaha kadar sürdü. Accor markasına ait Rixos Saadiyat Island da; lüks, görkemli, havalı bir otel olarak F1 yorgunlarına o kadar iyi geldi ki… Hizmet anlayışı süper. Kışın ortasında yazı yaşıyorsun, Türk kahvesi de dahil Türk yemekleri yiyorsun, beyaz kumlu uçsuz bucaksız bir plajı var. Türkiye’nin imajını yurt dışına anlatmak ve taşımak adına önemli bir yatırım. Yolunuz düşerse, aklınızda bulunsun.Böyle gece hayatı yok!Abu Dabi’ye gitmişken, Dubai’ye uğramadan olmazdı. Bir Arap şehri diye gittim Dubai’ye; ağzım açık kaldı. Resmen küçük bir Amerika! Gökdelenler, yollar, ultra manyak arabalar, zenginlik akıl uçuracak cinsten. Hele gece hayatı; fazla ihtişamlı. Burayı Arap Yarımadası diye düşünüp muhafazakâr ortamlar var sanmayın; gece hayatı son derece modern. Türkiye’den bile modern ve özgür hatta! Cipriani’sinden Nusret’ine o kadar çok lüks restoran var ki.. Ve her birinde dünyanın en iyi, en iddialı yemeklerini yiyorsunuz. E fiyatlar da o oranda elbette, altını çizeyim. Restoranlara en şık gece kıyafetleriyle gidiyor kadınlar; ışıl ışıl, pırıl pırıl, çok havalı, çok dekolteli, çok göz alıcı. Öyle bir an geliyor ki, “Allah Allah Dubai’de miyiz biz ya?” diyorsunuz. Ama işte, bunlar hep önyargı! Hele o gece kulüplerindeki kadınlar... Kim Kardashian özentisi bol ama dünyanın en ünlü top modellerine taş çıkaracak olanlar da az değil. Bacak boyları boyum kadar! Dansın sınırı yok, dekoltenin sınırı yok, patlatılan şampanyaların sınırı yok. Öyle bir çılgınlık...‘Black Coffee’yi Dubai’de dinlemek..Bol dekolteli, havalı kızların performansından, bir DJ performansına geçiyorum şimdi de... Base Dubai isimli gece kulübünden bildiriyorum: Müthiş bir mekan. Devasa ve çılgın. Dünyanın en ünlü DJ’leri çıkıyor; Tayga, Trey Songz gibi hiphopçular sahne alıyor. Dünyanın en iyi DJ’lerinden Black Coffee de programda ve bu bana denk geliyor. Şans değil de nedir bu? DJ Black Coffee adıyla tanınan Nkosinathi Maphumulo; elektronik müziği Afrika ritimleriyle zenginleştiren dünyanın en büyük house müzik sanatçılarından biri. Ünü, DJ Solomun’ı bile sollamış durumda. Güney Afrikalı bir yapımcı aslında. 13 yaşında kaza geçirip sol kolunu kullanamaz hale geliyor. 2003’te Redbull Müzik Akademi tarafından ‘En İyi Güney Afrikalı DJ’ seçilince de kariyerinde büyük patlama yaşıyor. İşte bu ünlü DJ’i ilk kez canlı dinlemek paha biçilmezdi, müthişti. O da Dubai’ye kısmetmiş!‘Biz’e uzaktan bakmak!An geliyor, bu Arap yarımadasındaki eğlencenin, şatafatın ortasından Türkiye’ye bakıyorsun ara ara… İçin daralıyor, ruhun sıkılıyor resmen. Yine bıçaklanan, öldürülen, koruma vermek yerine katiliyle uzlaşmaya yollanan kadınlar, hâlâ ‘ihmal var mı bakacağız’ diyen bakanlar, yine her mevzuya atlayan ahlak bekçileri, hiç durmadan ayar verenler, ‘içki içti, yok içmedi’ diye günler süren tartışmalar ve daha da fenası ‘içki içmedi ki’ diye yapılan savunmalar, muhafazakarların villaları... Offff. Gerçekten şaka gibi bir ülkeyiz. Uzakta olunca daha fena hissediyor, daha çok görüyorsun bu kısır döngüyü. Ruhumuzda açılan yaralar nasıl iyileşecek diye düşünüyorsun.
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp