Top
Hakan Çelik

Hakan Çelik

hakan.celik@posta.com.tr

27/10/2011

İstanbul depremi için uyanma vakti

Amerikalı ve Fransız araştırmacıların tahminlerine göre önümüzdeki 20 yıl içinde İstanbul’da yıkıcı bir deprem yaşanma ihtimali yüzde 70 civarında. İstanbul’da beklenen büyük deprem, sarsıntı anında sağ kalan binlerce kişinin birkaç gün içinde hayatını kaybedeceği bir etki yaratacak! Van ve civarında yaşanan trajedinin belki yüz katına tanık olacağız. Yaşadığımızın yerin depreme dayanıklı olması da bir noktadan sonra pek bir anlam ifade etmeyecek.



Sebebini anlatayım: Doğalgaz, elektrik ve petrol kaçakları nedeniyle büyük yangınlar çıkacak. Yollar çökecek, ulaşım altyapısı felç olacağı için yakınlarından haber almak için yola koyulan insanlar büyük kazalara yol açacak. Kimyasal sızıntı yaşanacak, zehirli atıklar içme sularına karışacak. AVM, sinema salonu, okul, site, cami gibi geniş kitlelerin bir arada bulunduğu mekanların çokluğu nedeniyle sarsıntı anında büyük izdiham çıkacak ve ezilerek ölenler olacak.

Görülmemiş çapta yağmalama olayları yaşanacak. Büyük bir yıkım ortamında asayiş sağlanamayacağı için insanların can güvenliği bu anlamda da tehlikeye girecek. İstanbul’da önemli konut projelerine imza atan işadamı Ali Ağaoğlu’nun sürekli hatırlattığı gibi şiddetli bir depremde İstanbul’a ordu bile giremeyecek. Sağ kalanlar için ölmekten beter bir durum oluşacak.

İstanbul’da hayatını kaybedeceklerin sayısı 300 bin ile 1 milyon arasında tahmin ediliyor. Sadece oluşacak enkazı kaldırmak için harcanması gereken paranın 50 milyar doları geçebileceği konuşuluyor. Peki biz ne yapıyoruz? Oturmuş, kaderimize razı bekliyoruz! İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın dün Akşam Gazetesi’ndeki demecini üzülerek okudum. Topbaş, “İstanbul depreme ne kadar hazırsa biz de o kadar hazırız!” demiş.

Gelişmişlik kriteri nedir?


Hatalardan ve eksikliklerden ders çıkarıp tedbir almak önemli bir gelişmişlik göstergesidir. Ekonomimizde ne kadar önemli iyileşmeler yaşansa da konu ders almak olunca çok geri kaldığımızı kabul edelim. Türkiye’nin üzerinde bulunduğu toprak binlerce yıldır sürekli sarsılıyor. Yerkabuğunun en aktif kuşaklarından birinin üzerindeyiz.

Durup kendimize bir soralım; 1999’daki Marmara Depremi’nden sonra dişe dokunur ne yaptık? Birkaç kamu binası, okul, hastane ve bazı viyadükler dışında Türkiye bir master plan hazırlayabildi mi? Hayır! Afet ve acil yardım konusunda geniş kitleler eğitildi mi? Hayır! Deprem fonunda biriken milyarlarca dolar kaynak, olası depremlerde kullanılmak üzere rasyonel şekilde değerlendirildi mi? Hayır! Büyük şehirlerde meydana gelebilecek yıkıcı bir deprem anında ulaşım, iletişim ve koordinasyonun nasıl yapılacağı konusunda halk bilgilendirildi mi? Hayır!

İstanbul ve çevresinde çok yıkıcı bir deprem yaşanacağı gerçeğini bile bile şehri tıka basa doldurmaya devam ediyoruz. Bütün boşluklara konut ve AVM diktiğimiz için, şehirde sahra hastanesi ve deprem çadırı kuracak yer kalmadı. Van’daki korkunç depremden sonra, birkaç saat içinde sivil toplum, sosyal medyanın da müthiş katkısıyla örgütlendi ve yaraların sarılması için ilk kez bu kadar büyük oranda işbirliği yapıldı. Fakat Türkiye ekonomisinin yarısını üreten İstanbul yıkılırsa kim yardım elini uzatacak? Türkiye nasıl belini doğrultacak? Bu soruların yanıtını maalesef bilen yok. Afetlere hazırlık açısından en iyi durumda olduğunu sandığımız Kızılay bile Van gibi küçük bir yerleşim biriminin ihtiyaç duyduğu yeterli sayıda çadırı temin edemedi.

İlk 48 saatin karnesi


Afetten sonraki ilk iki gün hayati önem taşıyor. Bu nedenle Van’ı yıkan depremin ilk dakikalarında harekete geçen sivil toplum çok önemli bir iş başardı. Kurtarma ekipleri önceki depremlere göre daha organize bir görüntü verdi. Türk Hava Yolları çok iyi çalıştı. Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Topçu ekibini seferber etti ve karayoluyla 2 günde gidilebilen Van’a stratejik hava köprüsü kurdu.

Pek çok özel havayolu kuruluşu uçak tahsisi konusunda isteksiz davranırken Mehmet Nazif Günal’ın MNG Kargo’su ilk harekete geçen şirket oldu. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın terörün en şiddetli döneminde kabinenin yarısını toplayarak oraya gitmesi, güvenlik açısından büyük risk içeriyordu. Ancak Erdoğan doğru bir karar alarak derhal Van’a hareket etti, terör örgütünün bu durumu istismar etmesine izin vermedi.

Belediyelere Sarıgül dersi


Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül sınırlı imkanları olmasına rağmen tek başına 7-8 ilin büyükşehir belediye başkanından daha çok çalıştı. İnanılmaz bir hızla binlerce kişiyi örgütledi, dakikalar içinde onlarca TIR organize etti. Van’a çok erken ulaşıp halka moral verdi, Şişli’de yıllardır başarıyla sürdürdüğü belediyecilik hizmetini ulusal boyuta taşıyabildiğini kanıtladı.

Sarıgül, yarattığı seferberlik enerjisiyle samimi bir alkışı hak ediyor. İletişimin kesintiye uğramaması için GSM şirketleri bu kez daha hızlı davrandı. Takip edebildiğim kadarıyla Van’a ücretsiz ya da belli bir limite kadar bedava haberleşme imkanı sağlayan ilk şirket, Turkcell oldu. TTNET Genel Müdürü Tahsin Yılmaz aynı şekilde internet erişiminin kesintisiz çalışması için çok hızlı önlem aldı.

Bu iki kurum hemen müdahale etmeseydi Van’dan neredeyse hiç haber alamayacaktık. Türkiye’nin “Biz artık büyük devlet olduk. İşimizi kendimiz hallederiz” havasına girip dünyadan gelen yardım çağrılarına 3 gün sonra yanıt vermesi, bana göre bu depremin en büyük yanlışlarından biridir. İnsani yardımların kriteri; siyasi, dini ya da coğrafi yakınlık olamaz.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp