Top
Hakan Çelik

Hakan Çelik

hakan.celik@posta.com.tr

25/11/2011

İtibar inşa etmek

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün İngiltere ziyareti nedeniyle günlerdir gazetelerde ‘Türkiye’nin dünyada değişen algısı’ndan söz ediliyor. Osmanlı’nın son döneminde “Avrupa’nın hasta adamı” olarak görülüp dışlanan Türkiye, bugün Avrupa’nın önde gelen güçleri İngiltere, Fransa ve Almanya ile birçok alanda eşit koşullarda başı dik şekilde masaya oturuyor, pazarlık yapıyor.

Türkiye, Maastricht kriterleri başta olmak üzere pek çok somut veride Avrupa Birliği’ne üye ülkelerden daha iyi durumda. Türkiye’nin bu gücünü, büyük oranda, ekonomik performansı belirliyor. Mali disiplin bu kadar titizlikle uygulanmamış olsa, enflasyonda Latin Amerika ülkelerini andıran grafikler devam etse, Türkiye dış politikada bu kadar rahat edemezdi.



Burada birbirini besleyen ikili bir yapı var. Başarılı ekonomi yönetimi, cesur dış politikayı, dinamik ve kararlı dış politika adımları da ekonomik hareketliliği destekliyor. Bu ikisinin doğal bileşeni olarak ‘Türkiye en hızlı büyüme oranına kavuşan ve en çok doğrudan yabancı yatırımcı çeken ülkelerden biri’ durumunda. Cumhurbaşkanı Gül ve ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile birlikte bu başarının mimarları arasında öne çıkan iki isim, bana göre Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu. Babacan The Economist’ten Wall Street’e, Goldman Sachs’tan IMF’ya kadar dünya ekonomisine yön veren ciddi kurumlarda en çok sözü edilen insanlardan biri haline geldi.


Ali Babacan

Demokrasi cesaret ister

Türkiye’nin ulaştığı bu seviyede alın teriyle çalışan madencisinden öğretmenine, doktorundan mühendisine, turizmcisinden sinemacısına kadar herkesin payı var. Hatta son yasal düzenlemelerle “yıpranma hakkı” elinden alınan biz gazetecilerin de! Gelinen bu noktada iki konu daha öne çıkıyor: “Ekonomi ve dış politikada istikrarı sürdürebilir olmak” ve “demokrasi standartlarını yükseltmek”. Çünkü ekonomi-dış politika, çok kırılgan alanlar ve konjonktür şu anda olduğu gibi birçok cephede Türkiye’nin adım atmasını güçleştirebilir.


Ahmet Davutoğlu

Yüksek demokrasi standartları, çağdaş bir ekonomi ve itibarlı dış politikanın olmazsa olmaz parçası. Türkiye’nin demokratik reformlar konusunda hâlâ yapması gereken çok şey var. Bu alanda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ortaya koyacağı liderlik çok belirleyici. Erdoğan’ın Dersim konusundaki çıkışını cesur ve tutarlı buluyorum. Türkiye’nin netameli diğer meselelerinde de -Dersim olayında olduğu gibi- gerçekle ve tarihle yüzleşmek bize güç katar. Türkiye, azınlıklarla ilgili son yasal düzenlemeleriyle tabularını bir kenara itebileceğini herkese gösterdi. Hiç vakit kaybetmeden aynı kararlılıkla Kürt meselesinin de üzerine gitmek zorundayız.

Bu kadını tanıdınız mı?



Tunus’ta bir İtalyan ailenin kızı olarak dünyaya geldi. Girdiği güzellik yarışmasından sonra şansı açıldı, Venedik Film Festivali’ne girmeye hak kazandı. 1960’larda evlendiği Franco Cristaldi sayesinde ünü İtalya sınırlarını aştı ve dünyanın en beğenilen kadın yıldızlarından biri haline geldi. Pembe Panter, Profesyoneller ve Bir Zamanlar Batı’da gibi filmlerde rol aldı.

Bir taraftan da şarkıcı olarak kariyerine devam etti. Claudia Cardinale’den söz ediyorum. 1938 doğumlu sanatçı, sahne sanatlarının birçok alanında başarılara imza atmış bir efsane. Cardinale ile Londra’daki Mandarin Oriental Hotel’de Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile görüşmek üzere kahvemizi içerken karşılaştık.

Daha doğrusu önce Hürriyet Gazetesi’nden Sedat Ergin fark etti Cardinale olduğunu. Sonra yanına gittik, ayak üstü sohbet ettik, hatıra fotoğrafı çektirdik. Aradan geçen bunca yıldan sonra Cardinale fiziksel açıdan çok farklı ama sempatikliği ve enerjisinde hiçbir değişiklik yok.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp