Top
Hakan Çelik

Hakan Çelik

hakan.celik@posta.com.tr

23/11/2011

Gül: Avrupa 'sefil' duruma düştü

Cumhurbaşkanı Gül, fasıl açılamamasının Avrupa Birliği için büyük itibarsızlık olduğunu söyledi. Adanın yarısını temsilen tam üye kabul edilen Rumların 2012’de AB dönem başkanı olmaya hazırlanmasını sert bir dille eleştiren Gül, AB’nin sefil duruma düştüğünü ifade etti.


Hakan Çelik Kraliçe’nin merasim kıtasının önünde...


Resmi ziyaret için Londra’da bulunan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Mandarin Otel’de bir araya geldik. Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın da katıldığı sohbet toplantısında Suriye, PKK, İngiltere ve Avrupa Birliği ile ilişkiler konularında konuştuk. Cumhurbaşkanı Gül sorularımıza şu yanıtları verdi:

Türkiye’ye yoğun ilgi var burada...

Heybemiz dolu olunca burada da rahat oluyorsunuz. Gittiğim yerlerde herkes özellikle Suriye’yi soruyor. The Guardian Gazetesi yazı işleri toplantısına girdik, onlar da aynı şeyleri sordular. Bizim hiçbir gizli gündemimiz yok Suriye ile ilgili. Güvenlik olsun, ekonomik istikrar olsun, refah olsun istiyoruz. Refah olursa herkes bundan payını alır. Artık tek parti rejiminin, otoriter rejimlerin, baskıcı rejimlerin hayatını sürdürmesi mümkün değil. Korku duvarları yıkılmış artık. Mısır’da olan şey buydu. Suriye’de olan şey de bu. O bakımdan biz bu geçiş ve değişim sürecinin Suriye’ye zarar vermeden, Suriye’yi zayıflatmadan, halkına acılar çektirmeden gerçekleşmesini arzu ediyoruz. Dışarıdan askeri müdahaleler filan... Bunların da doğru olmadığı kanaatindeyiz. İnşallah o noktalara gelmez.



Türk hacılar dönüş yolunda saldırıya uğradı...

Hemen bilgi aldım. Söylenen; otobüs biraz da yanlış istikamete girmiş orda, “Biraz problem çıkmış, çok büyütülecek bir konu değil” dediler. Bunların olmaması gerekir.

Türkiye’nin bir askeri operasyonu arzulamadığını söylediniz. Fakat uluslararası basında ve Suriye muhalefetinde ‘bir operasyon yapılacaksa Türkiye öncülüğünde olmalı’ görüşü dillendiriliyor.

Tabii ki bir devletin, hemen yanıbaşında çok büyük, önemli olaylar oluyorsa, en iyi senaryodan en kötü senaryoya kadar kendini hazırlaması gerekir. Bu en kötü senaryoyu arzu etmek için değil aslında. Ama devlet dediğin budur. Biz hiçbir zaman dış müdahalenin doğru olduğu kanaatinde değiliz. Hele hele ‘başkaları istiyor’ diye olmaz. Türkiye başkalarının baskısıyla veya telkiniyle hareket eden bir ülke değildir. Kendi kararımızı kendimiz veririz.

Türkiye’nin siyasi ve ekonomik istikrarına imreniliyor. Ama bunu gölgeleyen PKK terörü var. Burada yaptığınız görüşmelerde gündeme geliyor mu PKK?

Bugün yaptığımız görüşmelerde gündeme geldi. Ben de açıkça söylüyorum: Türkiye’de terörü maruz kılacak bir durum yoktur. Siyasi olarak en aykırı fikirler savunulabilir. Oturumlarda neler konuşuyorlar!.. Yeter ki arkasında şiddet olmasın. Ama şiddet içinde olanlara karşı da kararlı mücadele sürecek.

Yatırımcılarda endişe var mı?

Ben görmedim. Ortadoğu’daki ülkelerin gündemleriyle karşılaştırınca bizim sorunlarımız kıyas kabul etmez.

Avrupa Birliği’nde ekonomik kriz yüzünden soğuk rüzgarlar esiyor. Bizde ise fasıllar tıkandı. Bu durum üyelik sürecini uzatır mı?

Burada çok soruluyor “Türkiye’nin gücü nereden geliyor?” diye. Türkiye’nin kazandığı “soft power”ından (yumuşak gücünden) geliyor. Türkiye’nin askeri her zaman vardı. Nüfusumuz yine aynı büyüklükteydi. Bizim için müzakere sürecinin başarıyla bitmesi çok daha önemli. Bu sürecin bitmesi demek, resmen ve fiilen herhangi bir AB ülkesi sınıfına girmek demek. O sınıfa girdikten sonra AB’de kimse Türkiye’ye “Hayır” diyemez. O gün belki Türk halkı Norveç gibi olmayı tercih edebilir. Bu süreç Türkiye’ye güç veriyor. Müzakere sürecinin büyük katkısı var. O bakımdan biz bunu gözardı etmeden kararlı şekilde devam etmeliyiz. AB içinde, euro zone ve dışında olan ülkeler zaten büyük problem. Bizi de ilgilendirmiyor. Euro Zone’a girmek gibi bir niyetimiz de yok zaten. Esas egemenlik o zaman gidiyor.

Türkiye mevcut krizi yararına kullanabilir. Ama bu AB’yi de taktik ya da stratejik olarak rahatlığa itmiyor mu, onlar da bu fırsattan istifade müzakare performansını soğutmuş olmuyorlar mı?

Kesinlikle haklısınız. Ama biz bütün AB üyesi ülkelerle yaptığımız görüşmelerde “Bu bizim stratejik tercihimizdir, ayrıca sizin de namus borcunuz” deriz. Muhakkak kullanırız, o baskımızı da hissettiririz. Neredeyse şu anda hiçbir fasıl açılamaz hale geldi. Bunun Avrupa Birliği için en büyük itibarsızlık olduğunu söylüyoruz. Düşünebiliyor musunuz? Rum kesimi AB’nin tüm ilkelerini çiğneyerek Kıbrıs’ı AB’ye kattı. Yarım bir şekilde. Bu, ailenin standartlarını çiğneme örneğiydi. Şimdi de bu yarım ülke AB’ye başkanlık yapacak. Böyle ‘miserable’ (sefil) bir birliğe, böyle yarım bir başkanlık olacak... Biz onları yokluğa mahkum edeceğiz. Komisyonda sorun yok. Fakat Rumlar’ın başkanlık yapacağı toplantılara katılmayacağız.

Erivan’da Türk ve Ermeni iş adamlarını bir araya getiren toplantı yapılıyor bugün. Ermeni sorununda bir fırsat kaçırıldı mı? Hayal kırıklığı yaşıyor musunuz?

Zor konular bir atımda halledilmiyor. O kadar donmuş ki, üfürünce erimiyor. Anlaşılan birkaç teşebbüs gerek. O iyi bir dönemdi tabii ama tam anlaşılamadığı kanaatindeyim. Bölgede aslında herkesin çıkarı vardı bu işte.


Türkiye’nin şartları mı zorlaştırdı, Ermenistan’ın mı?

Zorlukları vardı ama tamamen de ölmüş denemez.

Suriye’den Türkiye’ye yönelik askeri tehdit olursa NATO’dan, 5. maddenin işletilmesini isteme ihtimalimiz var mı?


Her türlü senaryoya çalışırız. “Terör örgütünün, aynı Kandil gibi, orayı da bir nevi kendisine serbest alan yapıp Türkiye’yi tehdit ederse...” dediler. Böyle bir hatayı Suriye’yi yönetenlerin yapmayacağı kanaatindeyim. Böyle bir şeye asla tahammül etmeyiz, buna fırsat vermeyiz.

Kürt sorununun çözümünde kafanızda bir model var mı?

”Memleketin en önemli konusudur” dedim. Kafamda var tabii ki. Şöyle bir şey ortaya çıkıyor: Sanki ‘bunlar terörle, terör sayesinde oluyormuş’ gibi algılanıyor. Son aylardaki terörün muhakkak kırılması lazım.

Türk şirketleri enerji alanında önemli anlaşmalar yaptı.

Biz hep boru hatlarının üzerinde durduk, bu iyi bir şey tabii. Büyüyen bir ülkenin bazı temel hammaddelerini garanti etmesi lazım. Bunların başında da petrol gelir. Sadece üstünden petrol boru hatları geçen bir ülke, bizi tatmin etmez. Petrol ve gaz üretim sahalarında şirketlerimizin olması lazım. Petrolün olduğu yere Kanadalı gelecek, Çinli gelecek, Norveçli gelecek, siz olmayacaksınız... Olmaz.


Abdullah Gül-  Kraliçe II. Elizabeth

1976-1977’de buradaydınız. Buckingham Palace’ın önünden geçerken bir gün Cumhurbaşkanı olarak buraya geleceğinizi düşünmüş müydünüz?..

Kader getirdi, beni böyle bir pozisyona oturtturdu. Tabii ki çok heyecan verici, gurur verici. Bugün programlarımıza geçerken sarayın önünden gittik. Her iki taraf Türk ve İngiliz bayraklarıyla süslenmiş. Benim için ayrı bir kıvanç, onur, sorumluluk şüphesiz ki. Bu, şunu gösteriyor: Memleketimizde eksiklerimiz var. Ama nihayet bütün kanallar öyle ya da böyle herkese açık. Burada krallık var. Türkiye’de ise demokratik yolla herhangi bir aile geçmişinize bakmadan seçiliyorsunuz. Ben Kayseri’den gelen bir ailenin çocuğu olarak Türkiye’nin Cumhurbaşkanı’yım.

 

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp