Top
Hakan Çelik

Hakan Çelik

hakan.celik@posta.com.tr

10/11/2011

Konut hamlesi ve Dubai estetiği

Son dönemde Türkiye’de dar gelirlileri ev sahibi yapma yolunda önemli adımlar atıldı. Ev sahibi olmayı hayal edemeyenler kredi imkânlarıyla kira öder gibi başlarını sokacak yer buldu. Hükümetin sosyal adaleti sağlamaya yönelik bu adımları güzel. Zaten üçüncü dönem seçim kazanmasında bu politikanın rolü büyük. Ancak özellikle İstanbul’da “ölçünün kaçtığını, konut hamlesinin şehri intihara sürüklediğini” düşünüyorum.

Toplu konut mantığıyla çevrede hiç boşluk bırakmadan dizilen beton bloklar, İstanbul’da silüet adına ne varsa silip süpürdü. Böyle bir şehircilik mantığını, Polonya’nın Gdansk şehrinde uygulayabilirsiniz ya da ne bileyim, Belgrad’ın dış mahallerini bu şekilde dizayn edebilirsiniz. Ama İstanbul’da olmaz, nitekim olmuyor da. 6 bin yıllık tarihi olan bir şehir bunu kabul etmez. Denizden İstanbul’un son halini bir seyredin.

Kentlerimizin tarzı var mı?

Mimaride, dekorasyonda bir İsviçre, İngiliz, Fransız ya da Japon tarzından söz edilebilir. İstanbul’a baktığınızda bir Türk tarzı görebiliyor musunuz? Türk tarzından da geçtim, herhangi bir tarz çarpıyor mu gözünüze? Yugoslavya ve Sovyetler Birliği tarzı kalkınmacı, kaba toplu konut hamlesi son yıllarda “Dubai estetiği”yle birleşti ve anlamsız yerleşim birimleri ortaya çıktı. Üstelik ortaya çıkan ruhsuz siteler insanları ihtiyaçları olmadığı kadar çok sayıda konut almaya iten “rantçı bir pazarlama anlayışıyla” sunuluyor.

Taraf Gazetesi’nden Ertan Altan’ın 7 Kasım tarihinde yayınlanan “Mösyö Haussmann’ın Ruhuyla Yeni Türkiye Belediyesi” yazısı çok iyiydi. Altan, köşesinde toplu konut idaresi yönetilir gibi belediyecilik yapılamayacağını anlatıyordu. Haklı. İstanbul’da yapılmaya çalışılan budur: Doğal kaynakları hiçe sayan, park ve bahçeleri ortadan kaldıran, bütün arsalara bina diken bir anlayış...

Sonunda İstanbul’un trafiği bitti, iklimi değişti. Saygın çalışmaları olan Prof. Dr. Miktad Kadıoğlu yeni gökdelenlerin şehrin rüzgâr ve yağış rejimini nasıl değiştirdiğini çarpıcı bir dille anlatıyor. Sedat Ergin’in dün Hürriyet’te yazdığı gibi, dünyada ilk 20 ekonomi arasında yer alan ve G-20 zirvelerine katılan Türkiye’nin ‘insani gelişim endeksi’ söz konusu olduğu zaman neden 95’inci sırada kaldığını anlamak için şehirlerimize bakmak yeterli.

BAYRAM NOTLARI

Bu bayram da felç olan trafik nedeniyle her gün 6 saatim yollarda geçti. Ama fırsat bu fırsat diyerek görmek istediğim üç yere gittim. Cem Yılmaz Gösterisi: Daha önce sahnede izleme şansım olmamıştı. Nissan’dan İlkim Sancaktaroğlu’nun davetiyle birkaç gün önce TİM Maslak Show Center’daki gösterisine gittim. Sahnede 2 saati aşkın kaldı ve salonu resmen yıktı! Ne kadar kıvrak zekâsı olduğunu hepimiz biliyoruz; ancak büyük birikimi ve muhteşem gözlem yeteneği olmasaydı bu kadar başarılı olamazdı. Dünyada bu işi Cem Yılmaz kadar iyi yapan insan çok azdır. Kazandığı her lirayı fazlasıyla hak ediyor.

Cipriani: Dünyanın en iyi İtalyan restoranları arasında gösterilen Cipriani geçen sene İstanbul’a gelmişti. Dünya yıldızlarının da tercih ettiği Cipriani, gazetelerde yüksek menü fiyatlarıyla yer almıştı. Önceki akşam, dostum Hasan Surözü ve eşi Ayşim’le birlikte Cipriani’deydik. Papermoon’dan oraya geçen Erol Usta ve Sabri Apatarkan’a kendimizi emanet ettik. Çok güzel bir yemek yedik. Kişi başı fiyat, içki dahil 150-200 TL arasında değişiyor. Fiyatlar geçen yıla oranla yüzde 50 düşürülmüş.

Kebapçıdan bile en az 100 TL’ye kalkılabildiği düşünülecek olursa böyle marka bir mekân çok pahalı sayılmaz. Azeri işadamı Mübariz Mansimov’un sahibi olduğu Cipriani, Levent’teki The Edition Otel’in girişinde. Otelin lobisine girer girmez bir koku dikkatinizi çekecek. “Le Labo” markalı bu muhteşem parfümün adını vereyim: Black Cent. Balıkçıköy Fahri: Ankara’da balık yenebilecek yerlerinde başında Balıkçıköy gelir.

Tunalı ve Filistin’den sonra, başkentin yeni ve gözde semti Çayyolu’nda şube açtılar. Geçen gün bir grup arkadaşımızla gittik. Mekânın sahibi Fahri Çer her zamanki beyefendiliği ve titizliğiyle işinin başındaydı. “Lezzetli balık Ankara’da yenir” kanaatini doğrulayan çok güzel bir yer. Her an bir bakan ya da milletvekili ile karşılaşabileceğiniz bir mekân. Mutlaka denemenizi öneririm.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp