Top
Hakan Çelik

Hakan Çelik

hakan.celik@posta.com.tr

04/11/2011

Avrupa'da lider var mı?

Avrupa yakın tarihin hiçbir döneminde bu kadar büyük ölçekte lider sorununu bir arada yaşamamıştı. Bugün karşılaşılan ekonomik ve siyasi krizlerin temelinde, önemli oranda, kötü yönetim meselesi var. Avrupa ülkeleri karizmatik olmayan, düşük profilli, daha da önemlisi beceriksiz hükümet başkanlarıyla yönetiliyor.

Liderler küresel gelişmeleri okumakta zorlanıyor, ayrıca partilerine ve hükümetlerine hâkim değiller. “Karizmanın yerleşik Avrupa siyasi kültüründe yeri yok” diye düşünmeyin. Ülkelerin ekonomik-politik hedeflere kenetlenebilmesi için ve motivasyon açısından buna ihtiyaç var. Şimdiki Avrupa liderlerinin çoğunda bir odaklanma sorunu gözlemliyorum.



Bu kaypak duruş “rüzgâr kuvvetlenince kırılan dal misali” olumsuz etki yaratıyor. Avrupa liderleri arasındaki tek karizmatik politikacı, Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy. Fakat o da güven vermiyor ve sevilmiyor. Zaten cumhurbaşkanlığı seçimine az bir zaman kala popülaritesi dibe vurdu. İngiltere Başbakanı David Cameron son derece etkisiz bir isim. İngiltere gibi dünya sahnesinde iddialı bir ülkenin Tony Blair’den sonra iki dönemdir etkili bir başbakanının olmaması ciddi handikap.

İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi’nin hali ortada: Sadece seks skandallarıyla gündeme geliyor. Ayrıca İtalyan ekonomisi iflasın eşiğinde. Berlusconi şu ana kadar durumu idare etti. Ancak birkaç ay içinde görevi bırakacağına kesin gözüyle bakılıyor. Uçuruma sürüklediler Hollanda ve Avusturya gibi orta ölçekli Avrupa ülkelerinde belli bir ekonomik istikrar sağlanmış olmasına rağmen yükselen ırkçılık ve yabancı düşmanlığı, bu ülkelerin geleceğini belirsiz bir yere sürüklüyor.

Yunanistan ise pratik olarak iflas etmiş bir ülke ve Başbakan Yorgo Papandreu ülke tarihinin en büyük hezimetine tanıklık ediyor. Bana göre bugünün Avrupa sahnesinde “lider” diyebileceğimiz iki isim var. Biri Almanya Başbakanı Angela Merkel, diğeri ise Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan. Bu tespitimi politik kanaatler çerçevesine oturtmuyorum.

Merkel ekonomik anlamda Almanya’nın hakimiyetini ıspatladı ve tartışmasız üstünlüğünü ilan etti. Ülke içinde bunun kendisine ağır faturası olsa da Almanya, Avrupa’nın doğal patronu haline geldi. Almanya ve Merkel’in en büyük sorunu, ülkesini “ekonomik anlamda dev, siyasi anlamda ise cüce” konumundan kurtaramaması. Türkiye’nin AB’ye tam üyeliği konusunda sürekli bocalayan Almanya, Libya konusunda da kötü sınav verdi. Başbakan Erdoğan’ın Almanya’da yaptığı konuşmada Merkel’in gözünün içine baka baka seslendirdiği ‘vizyonsuz liderler’ vurgusu ve “Yük olmaya değil, yük almaya geliyoruz” açıklaması not edilmeli. Türkiye’de AB konusundaki büyük inanç ve moral kaybına rağmen Erdoğan’ın üyelik söylemini diri tutmuş olmasını çok önemsiyorum.


Angela Merkel ve Recep Tayyip Erdoğan

Bir tek Ömer Çelik mi?



Ömer Çelik

13 yaşında 26 kişinin tecavüzüne uğrayan N.Ç. olayının ardından iktidar partisinden dişe dokunur tek açıklama, Genel Başkan Yardımcısı ve Adana Milletvekili Ömer Çelik’ten geldi. Başbakan’ın kadın-erkek eşitsizliğini aşmak için siyasi kararlılığını ortaya koyduğu ve “İmkânlar seferber edilsin” diye talimat verdiği bir dönemde ben, AK Partililerin bu konuda daha cesur çıkışlar yapmasını beklerdim.

Bu sessizliğin sebebi ne? Mağdur bir kadına sahip çıkınca muhafazakâr tabanı kızdıracaklarını mı sanıyorlar? Tam tersine, bu haksızlığa en çok o kesim tepki gösteriyor. Terörle mücadele konusunda Başbakan’ın söylediği kritik bir şey vardı. “Susmak onaylamaktır” diyordu Erdoğan. Çocuk yaştaki bir genç kıza yapılan şiddet karşısında suskun kalmak ya da yeterli tepkiyi ortaya koymamak, bence bundan farklı değil.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları