Top
Yaman Törüner

Yaman Törüner

yaman.toruner@milliyet.com.tr

31/03/2008

Robot istilası geliyor mu?

İmal ettiğimiz robotlarla, Dünya’yı işgal etmek istediğimizi düşünelim. İnsanlarla başa çıkabilmeleri için, bunlardan milyonlarca, hatta milyarlarca  imal etmek zorunda kalırız. Üstelik, bunların belli aralıklarla bakımını yapmak, zaman zaman robotları geri çağırıp gerekli yenilikleri eklemek durumundayız. Yani, işimiz kolay değil.
Bunun yerine, bir biçimde insanların düşüncelerini yönlendirip, bizim istediğimiz gibi davranmalarını sağlayabilirsek, masrafsız robotlar yaratabiliyoruz, demektir. Bu yeni robotlar, hem kendi kendilerine bakımlarını yapacaklar, hem de çoğalacaklardır.
Onlara, istediğiniz kadar çocuk sahibi olma emri de verebilir; robotlarınızı arttırabilirsiniz. Üstelik, bu yeni robotları, robot olmayan insanlardan ayırmak mümkün olmayacağı için, istila çok kolay biçimde tamamlanacaktır.
İşte, gelişmiş ülkeler, birçok filme de konu olan bu proje üzerinde çalışıyorlar. Amaç, “sorgulama yapmayan”, “denileni yapan” insan ordusu yetiştirmek; daha sonra da, bu insanların yaptığı seçimler doğrultusunda seçilmiş olan “tabi politikacılar”la dünyayı yönetmek. “Demokrasi” denilen yönetim biçimi, oy verenlerin çoğunluğunun robotlardan olması halinde, her zaman istilacıların emellerine hizmet edecek sonuçları veriyor.
Bir toplumun % 60-70’i robotlardan oluştuğu sürece, o ülkede “demokrasi” rejimi varsa, geri kalan % 30-40’lık bir nüfusun düşünebilen insanlardan oluşmasının da önemi kalmıyor. Çünkü, her uygulamada ve her özgür seçimde, robotlar, robotları seçeceklerdir. Aslında, seçilenler her zaman “robotları yönlendirebilenler” olacaktır. 
Düşünebilen insanların, analiz kabiliyetlerinin, kuvvetli şahsiyetlerinin, sorgulama yeteneklerinin bulunması ve devam ettirilmesi sayesinde, “insan hakları” kavramı da yerine getirilmiş oluyor.
Bunlar, yönetici ve karar alıcı olamadıkları sürece, istilacılar için önemli değiller. Robotların, Müslüman, Hıristiyan veya Musevi olmaları veya Türkçe, Arapça, İngilizce konuşmaları da önemli değil. Ama, İngilizce bilmelerinin tercih edileceği söylenebilir.

Sıra kime geliyor?
Şimdi, “sorgulama yapmaksızın, denileni yapanlar”ın kimler olduğunu düşünmeye çalışalım. Bunların neden, kendi ülkeleri kadar “dünyanın çıkarı”nı da düşündüklerini, sorgulayalım. “Sorgulama” yapmadan, hayatlarını sürdürenler arasında, dinleri ne olursa olsun tarikat mensupları, tahmin edilebilen cemaatler, localar, aşiretler, harekâtlar v.s. gibi oluşumlar yok mu? Bu oluşumları, istilacıların en kolay robotlaştırabilecekleri kesimler arasında sayamaz mıyız?
Bu noktada, istilacıların, operasyon için iki temel başlama noktası olabileceğini düşünebiliriz. Bunlardan birincisi, yukarıdaki cemaat liderlerini elde etme çabası; ikincisi medya gücünü ele geçirme çalışmaları olacaktır. Etrafınıza iyi bakın. Bu çabaları görüyor musunuz? Görüyorsanız, bundan sonra sıranın kime geleceğini de görebilirsiniz?
 “Robotları yönlendirebilenlerin”, yani, istilacıların ve bunların işbirlikçilerinin kimler olabileceğini tahmin edebiliyorum.

* * *

Üç inek birbirleriyle konuşuyorlarmış.
Birincisi, “İnsanlar bizi çok seviyorlar. Bol bol yemek veriyorlar.” Demiş.
İkincisi, “Ama, bazıları diyorlar ki, insanlar bizi yeterince semirdiğimiz zaman kesip, yemek için besliyorlarmış” diye cevap vermiş.
Üçüncüsü, “İnsanlar hakkındaki kötü söylentilere inanmayın. Bunların hepsi birer komplo teorisi” diyerek ötekilerini susturmuş.

 

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları