Top
Yaman Törüner

Yaman Törüner

yaman.toruner@milliyet.com.tr

19/04/2008

Troya ve Atlantis

İngiltere’de birkaç ay önce piyasaya sürülen Atlantis Atlası (The Atlas of Atlantis), şimdiye kadar Atlantis konusunda yazılan en kapsamlı kitap. Kitaba göre, Atlantis milattan önce 9500 yıllarında var olan büyük bir imparatorluk. O dönemde dünya, taş devrini yaşarken, Atlantis’te gelişmiş bir bronz çağı uygarlığı vardı.
Antik Mısır’ın da, milattan önce 9000 yıllarında Atlantis İmparatorluğu tarafından fethedildiği öne sürülüyor. Zaten, Atlantis’le ilgili temel bilgiler, ilk kez, Mısır’da Nil Deltası’ndaki Sais şehrindeki Neith Tapınağı rahipleri tarafından, milattan önce 590 yıllarında Atina’nın 7 akıllı adamından biri sayılan Solon’a veriliyor. Daha sonra, bu bilgiler Solon’un akrabası Critias III tarafından, milattan önce 350 yıllarında Sokrates ve Platon’a aktarılıyor. Platon da Timaeus Diyalogları ve Critias Diyalogları isimli kitaplarında, Atlantis İmparatorluğu’ndan bahsediyor.
Kitaba göre, Mısır medeniyetinin gelişmişlik sırları, Atlantis medeniyetinden elde edilen bilgilere dayanıyor. Hatta, Mısır medeniyetinin Atlantis’in çöküşünden kurtulanlar tarafından oluşturulduğu düşünülüyor. Atlantisliler, kristalden enerji elde etmeyi, piramitler, sfenksler gibi büyük mühendislik eserleri inşa etmeyi ve uzak denizlere yolculuk yapmayı biliyorlardı.
Aztek, Maya ve İnka medeniyetlerinin de Atlantis İmparatorluğu ile ticaret yaptıkları ve oradan bilgi aktarımı yaptıkları anlaşılıyor. Piri Reis haritası da bunu doğruluyor. Aztek, Maya, İnka medeniyetlerine Atlantis’in kardeş medeniyetleri gözüyle bakılıyor.
Atlantik Okyanusu’ndaki Küba dahil diğer adalarda yaşayanların da Atlantis İmparatorluğu ile ticaret yaptıkları ve Kuzey Afrika’nın Atlantis İmparatorluğu tarafından işgal edildiği anlaşılıyor. Antik Yunan’daki bilgi birikimi de tamamen Mısır’dan ve dolayısıyla Atlantis medeniyetinden devşirilmiş bulunuyor.

Övünebiliriz...
Kitapta, Atlantis İmparatorluğu’nun olası başşehri olarak Truva’nın da adı geçmekle birlikte, Truva dışındaki diğer olasılıklardan da bahsediliyor. Truva’nın, Atlantis İmparatorluğu’nun başşehri olmasa bile, en yakın ticari ortağı olduğu anlaşılıyor. Kitapta, İlyada ve Odise (the Iliad and the Odyssey) destanında sözü edilen Truva şehrinin kalıntılarının, halen Anadolu’da Hisarlık adıyla anılan şehirde bulunduğu anlatılıyor. Özellikle, arkeolog Eberhard Zangger, Truva’nın Atlantis İmparatorluğu’nun merkezi olduğu yolundaki iddiaları ispat edici tespitlerde bulunmuş. Zangger, Truva’nın o çağda deniz kenarında olduğunu ve Atlantis’le aynı çağda ve aynı medeniyet seviyesinde bulunduğunu anlatıyor.
Ne ilginç rastlantı ki, muhteşem Troya Müzikali’nin ilk gösterileri de yukarıdaki kitabın yayımını takip eden aylara rast geldi. Anadolu Ateşi’nden de güzel diyebileceğim Troya Müzikali, her taraftan darbe aldığımız bu dönemde, ruhumuzu dinlendirecek ve yeniden kendimizle övünebilmemizi sağlayacak kalitede. Yukarıdaki kitabı okuyunca, Anadolu folklorunun Truva ile olan ilgisini daha iyi anlayabildim.
Yapımcıları, dansçıları ve emeği geçen herkesi tebrik ediyorum.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları