Top
Uzay Gökerman

Uzay Gökerman

uzaygokerman@yahoo.com

22/12/2010

Aykut Kocaman futbolu bilgisayar oyunu sanıyor!

Fenerbahçe Acıbadem’in dünya şampiyonluğu spor dünyamızın en önemli olaylarından bir tanesidir. Hangi spor branşında mücadele ediliyorsa orada zirveye çıkmış olmanın anlamı çok büyüktür. Bu müthiş başarı öyküsünün genellikle günün çalışma saatlerine yansımış olması belki beklenen etkinin yakalanmasında zorluk ve gecikme yaratmış olsa da özellikle yarı final karşılaşmasından sonra finale çıkan bayanlarımızın kupayı ülkemize getireceğine hemen herkes inanmaya başlamıştı. Fenerbahçe Acıbadem’in turnuva boyunca hiç set kaybetmemesi gücünün, inanmışlığının ve başarısının derecesini bize göstermiştir.

Sarı melekler dünyanın en büyüğü olmanın yanında en güzeli olma unvanı ile de çoktan yüreklerimizde yerleştiler.

Aykut Kocaman menajerlik oyunu oynamak isterse…

Fenerbahçe camiası Katar’dan gelen bu sevindirici haberler havaya girmişken futbol takımı dün yeni meşe palamudu yeşili ile taraftarının önüne Aykut Kocaman’ın uzun yıllardır hiç denememiş bir dizilişi ve taktiği ile sahaya çıktılar.

Bilgisayarda menajerlik oyunu oynayanlar iyi bilirler özellikle kupa maçlarında hele oynadığınız rakip zayıfsa ilginç oyuncu tercihleri ve dizilişi ile yepyeni taktikler denersiniz. Bazen bu değişikliklerin çok başarılı olduğunu tecrübe edersiniz. Ancak eğer sezonun başından itibaren belirli bir şablon ve taktikle oynuyor, bunda öyle ya da böyle bir başarı yakalanmışsa yaptığınız değişiklik ters teper.

Maç boyu Aykut Kocaman’ın Şükrü Saraçoğlu’nu bilgisayar yapıp, menajerlik oyunu oynadığını düşündüm durdum.

Alex’in olmadığı bir kurguda genç Gökay serbest adam olarak oynamak üzere Selçuk ve Baroni’den oluşmuş bir üçlü orta saha; kanatlarda geriye hiç gelmeyen, savunmaya yardımları olmayan Stoch ve Dia, santraforda da Semih Şentürk’ün oynadığı, defans hattının ideal dörtlüden kurarak, kalesini bu sezon neredeyse hiç forma şansı bulamamış Serkan’a teslim ederek sahaya çıktı Fenerbahçe.

Bu dizilişin yüzde yüz yanlış olduğunu iddia etmek maçın sonucuna göre yorum yapmaktır.

Dia ve Stoch’un defansta hiç olmamaları nedeniyle orta sahası ön libero özellikli oyunculardan kurulu bir takımla çıkma düşüncesini taktiksel olarak anlamak gerekir.

Maçın hemen başında özellikle Dia’nın oynadığı sağ kanattan çok etkili ataklar geliştirirken, gol pozisyonlarının hiçbirini değerlendiremedi. Ya doğru yere pas çıkaramadı ya da pası alan futbolcu gereken özeni gösteremedi. Fenerbahçe oyunun bu bölümünde golü bulmuş olsa maçın havası da seyri de bambaşka olurdu.

Ancak birkaç yıldır Fenerbahçe’nin atamadığı şekilde gol yeme akut rahatsızlığının bu maçta tekrardan ortaya çıkması, üstelik bir büyük takıma yakışmayacak türden gol yemesi Aykut Kocaman’ın bilgisayar oyununu berbat etti. Buna rağmen, temelde kanat organizasyonlarına bağlı futbol oynamak düşüncesiyle sahaya çıkan Fenerbahçe peşi sıra hemen golü buldu.

Şimdi burada önemli bir ayrıntının üzerine fosforlu kalemle işaret yapmamız gerekiyor.

Musa’nın golü öncesinde Manucho’nun iki defa Yobo, birer defa da Selçuk ve Lugano’ya çalım atması günümüz modern futbolunda olmayan bir görüntüdür. Böylesi çalımları genellikle Messi’den izlemeye alıştığımız için hele Bucaspor’daki bir oyuncunun Fenerbahçe defansını darmadağın eden bu hareketlerinin çok normal olduğunu söylemek kolay değildir. Fenerbahçe en son Servet’in oynadığı dönemde böyle goller yiyordu. Servet’in Fenerbahçe’den gönderilmesindeki sebeplerden bir tanesi de bu görüntülerin tekrar etmemesiydi. Bu defansın Ankaragücü’nden de benzer, belki daha beter bir gol yemiş olması bütün dikkatleri üzerinde toplamaktadır.

Bu defansı oluşturan oyuncular bir şekilde kendi ülkelerinin milli takım düzeyindeki futbolcularıdır. Tek bir kişi ile baş edemiyor olmaları ne takımın orta sahasındaki yerleşim, ne Alex’in oynuyor olması, ne de Aykut Kocaman’ın menajerlik hevesinden kaynaklanmaktadır. Bu tamamen bu futbolcuların kendi sorumluluklarıdır ya da daha doğru ifadesiyle sorumsuzluklarıdır.

Fenerbahçe’nin yediği üç golde de başrol oyuncuları kaleci dahil bu futbolculardır.

Peki, Aykut Kocaman’ın hiç mi sorumluluğu yoktur?

Elbette şu soru yöneltilebilir; bu taktiği denemek için kupanın en önemli bu ayağını mı seçmek gerekirdi?

Bunun cevabını hoca kendisi versin.

Ancak ikinci yarıda yaptığı değişiklikler sonrasında ortaya ciddi bir kaos çıktı. Dia tükenmiş bir haldeydi, Stoch için aynı şeyleri söylemek biraz zor. Çabalıyor, takımı ileri itiyordu. Aykut Kocaman ikisini alıp içeri Niang ve Alex’i sokunca çift santraforlu, kanatları hiç olmayan Alex’le birlikte oyunu iyice orta sahaya gömen bir takım ortaya çıktı. Öyle ki Semih ve Niang birkaç pozisyonda çarpıştılar veya birbirlerinin topuna girdiler.

Bucaspor’un bu dakikalar içinde gol bulmamış olması da düşündürücüdür.

Rakipleri çok daha sınırlı kadro ile yakaladıkları her pozisyonu verimli kullanmaya gayret gösterirken Fenerbahçe forvetlerinin bu kadar dağınık ve laubali şekilde golü bir sonraki pozisyona erteler oyun anlayışları çok önemli bir ayrıntıdır.

Zaten Fenerbahçe için bir lanete dönüşmüş bu kupa sürecinin final yerine gruplarda bitmesi belki de çok daha hayırlıdır.

Avrupa Birliği’nin faşist üyesi

Avrupa birliğinin içine dahil ettiği ve kendi kriterlerine uyum sağladığını düşündüğü Kıbrıs’ın güney tarafındaki faşist üyesinin basketbol takımımıza yaptığı eylem anlayışla, bir iki maçlık ceza ile geçiştirilecek türden değildir.

Pınar Karşıyaka takımı göğsünde Türkiye’nin bayrağını taşıdığı için bu saldırıya uğramıştır. Üstelik taşlı, sopalı ve gaz bombalı her halinden planlı olduğu belli bir eylemdir bu. Basketbolcularımızın Barış Gücü’nün koruması altında canlarını kurtarmış olmaları da Avrupa Birliği’nin bu üyesi ve Birliğin genel tavrı hakkında bizlere çok önemli fikirler vermektedir.

http://twitter.com/uzaygokerman

uzaygokerman@gmail.com

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp