Top
Uzay Gökerman

Uzay Gökerman

uzaygokerman@yahoo.com

19/12/2010

Fenerbahçe'de futbol Alex'e eşitlendi.

Alex, özellikle Türkiye’nin pedagojik formasyonu en yüksek derece ile aldığından faul, penaltı gibi pozisyonları en objektif yorumuyla değerlendirip karar veren hakem Yunus Yıldırım’ın saç baş yolduran kararlarından sonra öylesine dolmuştu ki, zaten bu takımda kendisinden başka gol atacağına inanan başka oyuncu olmadığından hırsla pozisyonları kovalar olmuştu.

Golle sonuçlanan serbest vuruşu öncesinde, topu alıp hakemin büyük bir hassasiyetle gösterdiği yere yerleştirdikten, hakemin vuruş izni veren düdüğüne kadar son derece konsantre bir şekilde biraz sonra yapacağı eylemi bekliyordu. Sivasspor’un başarılı kurtarışlarla ön plana çıkan kalecisi kendisine göre kalesinin sol tarafını kapatacak şekilde barajı kurdurmuş, sağ tarafta da topu karşılamak üzere konumlanmıştı. Alex solak olduğuna göre topu en iyi ihtimalle kalecinin kapattığı tarafa gönderebilir ya da çok daha zorunu denemek üzere barajın üzerinden aşırarak boş olan tarafa topun gitmesini sağlayabilirdi. Birincisinin gol olabilmesi için sert bir şut gerekiyordu. İkincisi için topun barajı aşması yetiyordu.

Alex benzerini en son Galatasaray’la oynanan kupa ayağında attığı golün prensip olarak bir benzerini Sivasspor kalesine göndermeden önce sanırım bu maçı izleyen tüm futbolseverler bunun gol olacağını hissetmişti.

Fenerbahçe’nin şekilsel anlamda bu tarzda uzaktan atılan ve kaleyi isabet bulan ilk şutu Alex’in büyük ustalığı sayesinde gol oldu.

Zaten o andan itibaren Fenerbahçe tribünlerinde futbol demek Alex’le eşitlenen bir denkleme dönüşmüştü.

Bu kusursuz bir goldü ve Türkiye’de bu golü atabilecek tek oyuncu vardı. O da Fenerbahçe’de forma giyiyordu.

Fenerbahçe limitleri olan bir takıma dönüştü.

Niang ve Dia sadece tek devrelik enerjileri olan futbolcular. İlk yarı Dia sol kanatta çok yaratıcı ataklar geliştirdi. Ancak futbolun tek amacı olan gol vuruşu yapacak bitirici özelliğine sahip olmadığı gibi uygun pozisyonda bulunan futbolcuyu da göremiyor, algılayamıyor, sezemiyor. Niang taraftarın sabrını taşırmak üzere. Cristian oynadığı bölgede kendisini toparlamış olsa da gole dönük oyunda hiç yok.

Bu oyuncuların yerini alan Stoch ve Semih’in de limitleri var. Semih maça konsantre olamıyorsa etkisini tamamen yitiriyor. Maçın son dakikasında önü bom boş olan ve ısrarla top isteyen Stoch’un önüne topu yuvarlayamaması tutukluğundandı.

Aykut Kocaman 60. dakikadan sonra düşen takımı diri tutmak için erken müdahalelerde bulundu. Şekilsel olarak bunun doğru hamleler olduğunu söyleyebiliriz. Ancak sonu golle sonuçlanmasına karşın bu değişikliklerin taktiksel olarak Fenerbahçe’nin ileri bölgesinde kaos yarattığının altını çizmek gerekiyor.

Semih oyuna girip, Dia kenara alındıktan sonra Niang Dia’nın boşalttığı sol kanada geçti. Semih santrafor oynarken, Stoch’un da sağ taraftan bindirmeler yaptığını izledik. Bu üç oyuncu da önceki oyun planından farklı olarak bütün atakları elleri yüzlerine bulaştırdılar. Sivasspor o kadar kötüydü ki Fenerbahçe’nin bu halini değerlendirmek bir yana sahasından dışarı dahi çıkmadı.

Ağır çekim dahi olsa Fenerbahçe’nin etkisiz Sivasspor karşısında özellikle ilk yarı başarılı bir futbol ortaya koyduğunu söyleyebiliriz. İkinci yarı çok daha kötü bir Fenerbahçe vardı sahada; artık herkes alıştığından kimse bu durumu garipsemiyor.

Gökay sahada kaldığı süre boyunca çok iyi gözüktü. Müdahalelerini bir kenara koyabilirsek atakları yönlendirmede çok etkiliydi. Tercihleri hep doğruydu. Onu çıkarıp Baroni'yi sahada bırakmak oyuncunun performansına değil, kariyerine göre verilmiş bir karardı.

Son sözü hakeme bırakalım.

Yunus Yıldırım bir çok pozisyonda kitabın tariflendirdiği veya yazdığı kuralları hiçe saymakta “inandırıcı bulamadığı” yönünde aşırı öznel kararlar vermektedir. Bu büyük haksızlık ve standartsızlıktır. Şampiyonluk yarışındaki takımlar arasında adaletsizlik yaratan bir durumdur.

Bir hakemin vermediği penaltı kararları, çalmadığı fauller bir takımın şampiyonluğunu dahi etkileyebilir. Aykut Kocaman’ın kolay çalınan penaltı düdükleri ile çalınamayanlar arasındaki farka yaptığı gönderme bununla bağlantılı olabilir. Yunus Yıldırım’ın 16 Mayıs 2010 tarihinde Fenerbahçe'nin şampiyonluğu kaybettiği Trabzonspor maçı da yönetmiş olduğunu hatırlarsak bunun ne anlama geldiği çok daha iyi anlaşılabilecektir. Bu sözün arkasında bir ima aranmamalıdır.

Trabzonspor ile Bursaspor’un 3’er puan aldığı devrenin son karşılaşmasını kazanmış olması önemlidir. Yola devam sinyali olarak da algılanabilir.

http://twitter.com/uzaygokerman

uzaygokerman@gmail.com

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp