Top
Uzay Gökerman

Uzay Gökerman

uzaygokerman@yahoo.com

08/12/2010

Beşiktaş-Bursaspor düşmanlığını bitirmek için...

Pazar günü sabahtan itibaren Bursa’dan İnönü’ye doğru olan güzergâhta kelimenin tam anlamıyla bir bölgesel savaş yaşandı. İnsanlar birbirlerini bıçakladı. Kafalar yarıldı. Ölüme ramak kaldı. Biliyorsunuz kan davalarında zaman geçtikçe bu düşmanlığın nereden kaynaklandığı, kimin başlattığı unutulur.

Bursaspor ile Beşiktaş arasındaki kavga veya düşmanlık da biraz buna benzemeye başladı. Herkes birbirinden nefret ediyor. Ancak birçok gence sorsanız bunun nedenini bilmez bile…

Hadi onlar genç; bu işin akil adamları ne yapar?

Pazar gecesi televizyonlarda, ertesi günlerde her neredeyse hemen herkes olan biteni konuştu durdu. Kimi yasaların yetersizliğinden, bir başkası polisin etkisizliğinden söz etti.

Bütün bunların yanlış olmadığı da bir gerçektir.

Neler olup biteceği ta İzmit’ten belli olmuş, savaşın ayak seslerinin duyulduğu ortamda güvenlik güçlerinin iki grubun temasını engelleyememiş olması olayların boyutunu büyütmüştür. Bu ülkenin güvenlik kuvvetleri 2005 yılının Mayıs ayında Olimpiyat Stadında oynanan iki final karşılaşmasına giden taraftarların birbirlerini uzaktan bile görmesini engelleme tecrübesi olan bir kurumun üyeleridir. Kuşkusuz Pazar öğlen bu anlamda yeterli önlemi alamamıştır.

Ancak bizim ısrarla görmezden geldiğimiz bir şey var.

Önceki gün Beşiktaş Kulübü başkanı Sn. Demirören “artık kulüpler birliği toplantılarına katılacağını” ifade etti.

“Kulüpler birliğinin başkanı kim?”

“Fenerbahçe Kulübü başkanı Sn. Aziz Yıldırım.”

“Peki, başkan olmadan önce o ne yapıyordu?”

“Bu birliği tanımadığını ilan etmişti.”

Ortada tuhaf bir kısır döngü veya çekişme olduğu şüphe götürmüyor. Birkaç sene öncesine kadar her şey çok daha olumsuzdu. Ancak izleyebildiğimiz ilişkilerin yumuşadığı, sıcak diyalogların yaşandığı yönündedir. Üç büyük kulübün başkanları kamuoyuna samimi görüntüler, fotoğraflar veriyor. Eğer bütün olup bitenler bir normalleşme sürecinin başıysa önümüzdeki on yıl içinde stadyumlarımızda her şeyin daha güzel olacağını, Fenerbahçe taraftarıyla Galatasaray taraftarının daha medeni ölçülerde maç izleyebileceklerini tahmin edebiliriz. Zaten daha bu sene Almanya’da bu iki taraf yan yana maç izlemedi mi?

Beşiktaş-Bursaspor maçı öncesinde de kulüpler bir araya geldiler bu maçın deplasman takımının taraftarının stadyuma alınması yönünde karar verdiler. Çok güzel bir hamleydi. Ancak eksik kaldı. Dahası zaten geç kalındı.

Beşiktaş ve Bursaspor yönetimlerinin aradaki bu yüksek gerilimi düşürmek için çaba harcadıklarını, başkanların birbirlerinin takım formalarının üzerine isimlerini yazdırdığını biliyoruz; ancak bütün bu olup bitenler maçtan maça hatırlanıyor; ya yeterince medyada yer almıyor ya da samimi bulunmuyor.

Bu düşmanlığın yerleşmesinde ve derinleşmesinde yönetimlerin de zamanında etkin rol oynadıkları bir başka gerçektir. Çünkü bir zamanlar yöneticiler başarısızlıklarını bir takım gerçek olmayan mazeretlere dayandırıyorlardı. Verilmeyen penaltılar, çalınmayan faul düdükleri, gösterilmeyen kartlar, atılan gollerin ofsayt gerekçesiyle iptal edilmesi; bunların üst üste gelmesi infiale dönüşüyordu.

Kimse takımlarının ne oynuyor olduğu ile ilgilenmiyordu. Ancak takımların Avrupa’daki başarısızlıkları, kulüplerin giderek artan harcamaları ve kontrol edilemeyen borç yükleri, teker teker hareket ettiklerinde artık bu sorunların altından kalkamayacakları bir hale getirdi.

Artık kulüplerin kaderi birçok noktada kesişmeye başladı. Öyle olunca da özellikle önemli karşılaşmalar öncesinde gerilim artıran mesajları görmez olduk.

Üç sene önce Beşiktaş yönetimi taraftarının maçı izlemesi engelleniyor diye Bursa’da rakip takıma ayrılan tribünde oturmuşlar, protokolü protesto etmişlerdi. Bu görüntü bile başlı başına bir meydan okumaydı. Gerilim kaynağıydı!

Ancak aynı Beşiktaş taraftarı kendi başkanını bile geçen sene stadyumunda maç izlemesini engeller hale getirdi. Yönetimler taraftarın bu şekilde kontrolden çıkmasını, özellikle kendilerine yönelmesini istemiyor. Hatta kulüplerin artık birer şirket haline geldiği düşünülürse taraftarın bu şirketin piyasaya arz ettiği ürünü satın alan, kullanan bir tüketici olması tercih ediliyor.

Artık her şey ekonomi! Kavga, savaş dönemi bitti.

Dün Beşiktaş ile Demirören ilişkisi üzerine yazdığım yazı aslında ekonomi döneminin futbol üzerine yansımasını tartışan bir fikir egzersiziydi.

Eğer görüntüler bizi aldatmıyorsa yöneticiler de bunun öncülüğünü yapıyor ya da yapacak. Yanlış anlaşılmasın, bu bütün kulüplerin ve yönetimlerin aynı bilinçle hareket ettikleri bir pratik değil. Hatta el yordamıyla hareket ettiklerini söyleyebiliriz.

Beşiktaş-Bursaspor karşılaşması öncesinde yöneticiler kendi taraftarlarına bu mesajı yeteri kadar zaman önce verebilmiş olsalardı muhtemelen çatışmanın şiddeti bu derece yüksek olmayacaktı.

Ancak bu kulüpler bir taraftan da güncel kendi sorunlarına öylesine boğuldular ki resmi oluşturan bazı parçaları unuttular, kaybettiler, bugün hayat onlara hatırlatıyor.

İkinci devre Bursa’da oynanacak karşılaşmanın hazırlıklarına kulüpler bugünden başlamalıdır. Bir hafta öncesinde hiçbir şey çözümlenemiyor. Yaşadık, gördük. Ayrıca bunun giderek büyüyen bir kan davasına dönüşmemesinin de önüne geçilmesi gerekiyor.

http://twitter.com/uzaygokerman

uzaygokerman@gmail.com

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp