Top
Songül Hatısaru

Songül Hatısaru

songul.hatisaru@milliyet.com.tr

02/12/2013

Milli perküsyoncu Hollywood yıldızı

Billboard’larda, Burhan Öçal’ı markanın alamet-i farikası trençkotuyla Burberry afişlerinde görünce Allah Allah dedim. Hemen aradım dünyaca ünlü perküsyoncumuzu. Röportaj yapacağımız gün çok yakın arkadaşı Mehmet Uluğ vefat etti. Rahatsız etmeyeyim artık derken, kendisi beni aradı.  
Az ilerimde Sütlüce’deki bir binadan konuşuyordu benimle. Dünyanın en büyük tekstil tedarik şirketi, Türkiye’den de yılda bir milyar dolarlık tekstil ürünleri satın alan Li&Fung şirketinin sahibi William Fung’un eşi Silvia Fung’un yanındaydım aradığında.

Fung’la bilgi yarıştırdı
Silvia Fung ürünlerini İtalya’da görüp beğendiği Türk kadın hazır giyim markası BNG’yi ziyarete gidiyordu. Fung’un yanında yakın arkadaşları Selma Türkeş ve Sernur Çiftçi de vardı.
Daha önce bir defile izlediğim BNG’nin Sütlüce’deki tarihi binasındaki showroomuna bayılmıştım zaten.
Profesyonel düzeyde fotoğraf çeken Sernur Çiftçi’nin makinasının da yanında olduğunu görünce hemen buluşalım dedim Öçal’a! Röportajımız BNG’nin sahipleri Nilgün-Bülent Gülen, Silvia Fung’un katıldığı bir Türk tekstili oturumuna dönüştü adeta. Sohbetimizde Öçal’ın anadili gibi Almanca, İngilizce, Fransızca ve derdini anlatacak kadar İtalyanca konuştuğunu, çocukluğunda kollarının altına kitap yerleştirip yemek yediğini, stile, modaya çok önem verdiğini öğrendim.

Sting’le birlikte çaldı
Öçal bizden çok dünyada hak ettiği yeri bulmuş bir sanatçı. Dünyanın en büyük müzik festivalleri ve merkezlerinde sahne alıyor. Montreux Jazz festivali, Barbican Centre, Berlin Philharmonie, Lizbon Coliseum, Opera House, Wiener Konzerthaus bunlardan birkaçı. Portekizli piyanistMaria Joao Pires, efsane jazz piyanisti Joe Zawinul, Sting, Amerikalı klasik gitarist Eliot Fisk ile kaç kez çalmışlığı var.
Sernur Çiftçi beni kırmayıp fotoğraflarımızı çektiğinde kameralara alışkın halleri dikkatimi çekti. Biraz bıçkın, biraz snop, oldukça iddialı, rafine yaşamayı prensip edinmiş sanatçının sinema geçmişi müzisyenliğiyle boy ölçüşüyor neredeyse.

Dünyanın en büyük tekstil tedarik şirketi Li & Fung’un hissedarlarından Silvia Fung, Burhan Öçal’la tekstilin geleceğini konuştu.

‘Rahmi Koç’un cesur tarzı var’

 Size göre Türkiye’nin trendsetter’ı kim?

Erkeklerde Rahmi Koç ve Faruk Süren. Rahmi Bey mükemmel giyiniyor. Cesur bir tarzı var. Faruk Süren ise daha klasik, fakat son derece şık, elegant giyinen birisi. Kadınlarda Nebahat Çehre’yi beğenirim. Sernur Çiftçi’nin, Selma Türkeş’in özgün tarzını çok beğenirim. Çok rafine, çok tarz giyinir ikisi de.

‘Gayrimenkul al  başın ağrımasın’

 Yatırım yapabiliyor musunuz?

Bir kez yaptım boyumun ölçüsünü aldım.

 Ne oldu, dolandırıldınız mı?

Hem de İsviçre’de. Üst düzey bir yatırım bankacısı arkadaşımız vardı. Beş, on arkadaş bizi borsaya yatırıma ikna etti. Meğer bazı müşterilerini zarara uğratmış, borçlanmış. Biz de her gün borsaya bakıyoruz, ha ha kağıdımız yükseliyor diye seviniyoruz. Meğer paracıklarımız borçlarına gitmiş, ruhumuz duymamış. Bütün kazancımız bir anda gidiverdi. Gayrimenkule yatırım yapacaksın. Başın ağrımaz, sana yaramazsa çocuğuna yarar.

Turkish Alpaçino!

 ABD’de nasıl bir filmde rol aldınız?

Puccini’nin Madame Butterfly Operası’ndan sinemaya uyarlanan nefis bir film. Adı, “The Little Girl From Nagasaki” Michael Comte adında önemli bir yönetmen çekti. Christoper Lee ile oynadım. Film 2014 baharında Amerika’da vizyona giriyor. Çocukluğumdan beri hep Hollywood’a gidip oyuncu olma hayalleri kurardım. 20 yaşında önce Zürih’e gittim.
Çocukluk arkadaşım Erol Aral’ı görüp Hollywood’a yola çıkacaktım! Ama kader işte, çocukluk arkadaşım beni müziğin içine itti.

‘Babam sinema işletmecisiydi’

 TV dizileriniz de vardı sizin...

O Şimdi Mahkum, Türkler Çıldırmış Olmalı, O Kadın, Dinle Ney’den filmlerinde rol aldım. TV dizileri Maçolar ve Şüphe’de oynadım. O Şimdi Mahkum, Almanya’da Türk Filmleri Festivali ve Belçika’da da gösterildi. Almanya’nın en ciddi gazetesi Frankfurter Allgemeine Zeitung hakkımda ‘Turkish Alpacino’ diye yazı yayınladı. Kamerayı seven bir yüzüm olduğunu söylüyor yönetmenler. Müzikal çalışmalardan yeterince vakit bulamadım şu ana kadar sinemaya. Daha çok eğileceğim şimdi. Babam Kırklareli‘nde sinema işletmecisiydi. Şimdi bir sinema filmi üzerinde çalışıyoruz. Çok inandığım bir proje. Yapımcısı bile olabilirim.

 Müzikal projeleriniz peki?

Şu an iki senfoni orkestrası için eserler hazırlıyorum. İki de ayrı albüm çalışmamız var.

‘TÜRK TEKSTİLİNİN ELÇİSİ OLMAYA HAZIRIM’

 Sernur Çiftçi fotoğraflarınızı çekerken dikkat ettim. Kamerayı seviyorsunuz?

Doğrusu alışkınım. Amerika’da bir filmde oynadım. Vizyona girecek yakında orada.

 Burberry’den teklif nasıl geldi size?

Ajansım aracılığı ile. Önce tereddüt ettim, sonra bir dünya markası, olmalıyım dedim.

 Burberry sizin için neyi ifade ediyor?

Çok kaliteli, klas bir marka.

 Marka mı giyersiniz?

Eskiden Dior, Gucci, Armani, Prada giyinirdim sadece. Şimdi Ümit Benan’dan giymeye başladım. Bülent Bey BNG’nin erkeğini yaparsa tamamen onlardan giyinirim. ‘Demin konuştuk gireceğiz, üç yılı bulmaz’ dedi. İkna ettim iki yıla erkek koleksiyonunu hazırlamaya söz verdi. Türk markaları artık şahane tasarımlar yapıyorlar.
Bakın işte Silvia Fung gibi tekstil duayeni bir kadın, yurtdışında BNG’nin ürünlerini görmüş, o kadar beğenmiş ki İstanbul’a gelmiş ziyaret ediyor. Sahibini tanımak istiyor. Kıyafetten, dikişten anlarım. Hakikaten dünya markalarıyla boy ölçüşür bu marka. Daha çok yabancı firmalara koleksiyon hazırlıyorlarmış zaten. Erkeğe girsinler, tek kuruş almadan marka elçileri olmaya hazırım.
Gittiğim her yerde bizden bir şeyler giymeye, tanıtmaya hep özen gösterdim. Ne zaman iyi bir Türk tasarımcının kıyafetini giysem yurtdışında mutlaka nereden diye sorarlar. İtalyan tarzı vücuda oturan kıyafet severim.
Böyle baktığınızda Türk erkek markaları vücuda otaran kesimleri pek yapmıyorlar maalesef.

 Brisa’nın gecesinde çaldınız geçenlerde...

Güler Sabancı çok saygı duyduğum bir insan. İstesin suyun altında çalarım! O kadar değer verir sanata, sanatçıya. Büyük şirketlerin lansmanlarında çalmayı sofistike olması kaydıyla kabul ediyorum.
Japon kado davulcuları ile Brisa’ya şahane bir performans sergiledik. Güler Hanım çok beğendi. Piyano konçertosu hazırlıyorum şimdi.

Öcal giyimine, görünümüne çok düşkün. Pespaye kıyafetler görmeye dayanamıyor. Her gün tartılıyor, iki gram fazlaya tahammülü yok!

‘Herşeyi dört dört ödüyorum!’

 Kazancınız nasıl? Memnun musunuz?

Ondan değilim işte. Zürih, St. Moritz, Lugano ve İstanbul’da yaşıyorum. 4 ayrı ev, 4 ayrı gardırop, 4 ayrı buzdolabı demek. Her şeyi dört dört ödüyorum ben! Dört telefon taşırım. Dört kredi kartım var. 25 yıldır İsviçre vatandaşıyım. Bunun da bir faturası var. Komplike bir yaşamdan dolayı giderlerim fazla. Küçülsem huzur içinde, mütevazı yaşayabilirim. Ama benim çapımda bir müzisyen olunca nasıl yaşayacaksınız. Gelen, seyahatler, ev masrafları, kendini geliştirme çalışmalarına gidiyor.
Ama tutkularınız olmazsa hayat neye yarar. Havaalanlarından anonslardan bıktım ama biraz. Zürih’te dağ evinde yaşıyorum o yüzden. Check out, check in kelimelerinden bıktım! Bu kavramlar üzerine bir piyano konçertosu yazmayı düşünüyorum!

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp