Top
Selva Demiralp

Selva Demiralp

sdemiralp@ku.edu.tr

26/07/2013

Merkez’in kararı sonrası kazananlar, kaybedenler

Salı günü borç verme faizini 75 baz puan arttıran Merkez’in bu hareketi sonrası döviz kuru bir miktar geriledi. Merkez’in bundan sonraki aylardaki politika duruşu ağırlıklı olarak kurdaki hareketlerle şekillenecek gibi duruyor. Kurun önümüzdeki haftalarda izleyeceği seyri ise büyük ölçüde ABD’den gelen büyüme rakamları ve Fed’in çıkış takvimi ile ilgili spekülasyonlar belirleyecek.
Eğer çıkış takviminin öne alındığına olan inanç güçlenirse yabancı sermaye çıkışı artar ve kur yükselir ki bu durumda Merkez faiz artırımlarını sürdürebilir.

Yapısal reformların önemi
Unutmamalıyız ki Fed er ya da geç kademeli olarak piyasaya sürdüğü likiditeyi sonlandıracak ve bir noktadan sonra da faiz artırımlarına başlayacak. Yaklaşık iki sene sonra beklenen o noktaya gelindiğinde yüksek bir cari açıkla yakalanmak ekonomik istikrarımız için ciddi bir tehlike teşkil ediyor.
Cari açık bir ülkeye giren dövizin çıkan dövizden daha az olduğuna işaret ediyor ve temel sebebi ithalatın ihracattan fazla olması. Aradaki döviz açığı dış borçlanma ile kapatılıyor. 
Kriz döneminde Fed ve diğer büyük merkez bankalarının pompaladıkları para faizlerin göreceli olarak daha yüksek olduğu güvenli limanlara yöneldi.
Bundan Türkiye de nasibini aldı ve cari açık finansmanımız kolaylaştı. Ancak Fed’in çıkış hareketinin başlaması ile birlikte sermaye hareketi yön değiştirecek. İşte bu safhada yüksek bir cari açıkla yakalanmak makroekonomik dengelerimiz ciddi şekilde sarsılabilir.
Faizlerin sabit kalması durumunda yabancı paraya olan bağımlılığımız ölçüsünde kurlar yükselip cari açığımız “çaresizlikten” azalırken ekonomi ister istemez daralır. Eğer yabancı sermayeyi çekmek için faizler rekabetçi bir şekilde arttırılırsa bu sefer de sıkı para politikası ekonomide küçülme baskısı yapar. Yani sonuç olarak çıkış politikalarının hararetle tartışılığı şu günlerde cari açığın ekonomik büyümemiz için yaratacağı tehdit değerlendirilmeli ve yapısal reformlar hızlandırılarak cari açık küçültülmelidir.  
Merkez’in son hamlesinde her ne kadar kur ve sermaye hareketlerini kontrol altında tutmak öncelikli amaç olarak görünse de koridorun üst sınırındaki artışın kredi büyümesini de dizginlemesi bekleniyor.
Kredi artışının dizginlenmek istenmesinin sebebi ise yükselen kredi büyümesinin talebi artırmak suretiyle enflasyon üzerinde baskı oluşturması. Daha önce, son zamanlarda ticari kredi faizleri ile mevduat faizleri arasındaki farkın daralmakta olduğuna işaret etmiştim.
Kredi faizleri ile mevduat faizleri arasındaki bu fark bankaların risk iştahının bir göstergesi olarak algılanıyor. Farkın azalması risk iştahının arttığını ve kredi genişlemesinin hızlandığına işaret ediyor. Merkez’deki bir grup iktisatçının yazmış oldukları “Faiz Koridoru bir Makro İhtiyati Araç Olabilir mi?” başlıklı Ekonomi Notu’nda politika faizinin sabit tutulup sadece üst sınırda yapılan artırımların kredi faizi ve mevduat faizi arasındaki farkı açmak sureti ile kredileri düşürdüğü gösterilmiş. 

Tasarruf sahiplerine teselli
Yukarıdaki çalışmanın ışığında son faiz kararından sonra kredi faizlerinde bir artış beklerken mevduat faizlerinde benzer bir artış beklememek lazım. Dolayısıyla son politika değişikliğinin tasarruf sahiplerini sevindireceğini söylemek biraz güç. Öte yandan mevduat faizlerinde Mayıs sonundan beri izlenen ABD bazlı yükseliş trendi tasarruf sahiplerine bir miktar olsun teselli sağlayabilir. 

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp