Top
Selva Demiralp

Selva Demiralp

sdemiralp@ku.edu.tr

26/04/2013

‘ECB’ faizleri ne kadar indirir

Haftaya toplanacak olan ECB’nin faizleri indirip indirmeyeceği merakla tartışılıyor.  Geçtiğimiz hafta konuk olduğum bir TV programında ECB’nin 75 baz puanlık bir faiz indirimi yapmasının uygun olacağını söylemiştim.   Avrupa’dan gelen sinyaller hala olumsuz. IMF son raporunda 2013’te Avrupa için öngördüğü küçülme oranını biraz daha aşağı çekerek  yüzde 0.3 olarak belirledi.  2014 için yapılan tahminler de karamsar.  Büyüme bazında işler böyleyken enflasyon tahminleri ECB’nin hedefi olan yüzde 2’nin altında.  Yani gevşek para politikası uygulamaya uygun zemin hazır bence. 
Faiz oranını merkez bankalarının  kullandığı temel araç olarak düşünürsek, ECB için bu aracın  tükenmesine az kaldı.  Bu durumda bence ECB de Fed örneğini izleyerek geriye kalan tüm cephanesini bir anda kullanarak piyasaları sallamayı hedefleyebilir.  Yoksa birbirini takip edecek 25’er baz puanlık üç küçük faiz indiriminin Avrupa’daki karamsar tablo üzerindeki etkileri karanlığa sıkılıp kaybolan üç kurşuna benzeyebilir. Öte yandan piyasaları uygun şekilde hazırlamadan bir anda gelecek 75 baz puanlık indirim de “felaket mi geliyor” endişesi yaratıp ters bir etki de yaratabilir tabii.
ECB’nin faizleri sıfır alt sınırına çekmek için beklemesinde kendisine göre geçerli sebepleri var elbette.  Euro grubu oldukça heterojen bir yapıya sahip.  Ekonomik gelişmişlik düzeyleri birbirinden hayli farklı olan bu ülkeleri ortak bir para politikası ile yönlendirmek oldukça zor.  Bu nedenle ECB, ABD kadar rahat hareket edemiyor.   Faizleri indirse bile bu indirimin etkisinin sınırlı kalmasından endişe ediyor. Çünkü Euro sistemi içindeki sorunlu ülkelerin borç alma maliyetleri zaten çok fazla ve bu maliyet de yüksek faiz olarak banka kredilerine yansıyor.  Bu ülkelerdeki sorunlar yapısal reformlarla çözülmedikçe ECB faiz kararının yetersiz kalacağına inanıyor.

Yapısal reformlar
ECB’nin başından beri verdiği mesaj ülkelerin bütçelerindeki dengesizliklerin ve köklü yapısal problemlerin para politikası ile çözülemeyeceği şeklinde.  Bu tür sorunlar aslen maliye politikası kapsamına girdiği için ECB öncelikle hükümetlerin kendi harcamalarını denge altına almaları gerektiğini ve sıkı maliye politikası uygulayarak mali disiplin konusunda birbirlerine yaklaşmaları gerektiğini söylüyor.  Ayrıca, yapılacak faiz indirimlerinin sorunlu ülkelerde bir rehavet yaratarak yapısal reformları geciktirebileceğinin altını çiziyor.
ECB’nin bu argümanı doğru olmakla birlikte kriz döneminde sıkı maliye politikası uygulanması Euro sisteminin zaten sorunlu olan zayıf ülkelerini daha derin bir resesyona sürüklüyor.  Bu nedenle geçtiğimiz haftasonu yapılan G-20 toplantısında ABD ve IMF yetkilileri ECB’ye krizin aşılması için daha atak olması, mali disiplin beklentilerini biraz olsun askıya alması, ve üretimi arttırabilmek için elindeki her aracı kullanması konusunda tekrar telkinde bulundular.

Ders çıkarmalıyız
Türkiye’nin AB ile yürüttüğü müzakare sürecinde Haziran’da yeniden toplanılacak.  İç ve dış politikada yaşanan olumlu gelişmelerin yeni rapora yansıması bekleniyor.  Bunlar sevindirici gelişmeler. Öte yandan gelecek olası bir olumlu haber Türkiye’yi yapısal reformlar konusunda rehavete düşürmeyip bilakis bu süreci hızlandırmalıdır.  Aksi takdirde bu reformları gerçekleştirmeden AB üyeliğine kabul edilmiş olan ülkelerin bugünkü akıbeti bize ders olmalı.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp