Top
Selva Demiralp

Selva Demiralp

sdemiralp@ku.edu.tr

19/04/2013

Faiz indiriminin düşündürdükleri

Salı günü toplanan Berkez Bankası (MB) faizlerde 50 baz puanlık bir indirim yaptı. Merkez Bankası Kasım 2010’dan beri fiyat istikrarı ve finansal istikrar hedeflerini bir arada götürüyor. Eğer bu iki hedeften birini tutturmak için kullanmış olduğu araç diğerini riske atarsa o zaman bu riskleri azaltmak için alternatif araçlar devreye sokuyor.
Merkez Bankası iç talepte bir toparlanma görüldüğünü ancak küresel talepteki yavaşlamanın etkisi ile ihracatın azaldığını belirtiyor. Yani ekonomik büyüme bazında çok büyük bir hareket yok.
Enflasyon cephesinde ise mart ayı itibarı ile 7.3 seviyesinde olan enflasyon rakamı senelik hedefin üzerine çıkmış durumda. Fakat Merkez Bankası’nın açıklaması özellikle emtia fiyatlarındaki düşüşle beraber bundan sonraki aylarda enflasyon rakamlarında bir azalma beklendiğini gösteriyor.

SICAK PARA GİRİŞİ ARTABİLİR

Büyüme ve enflasyon kulvarlarında durum böyle olunca Merkez Bankası’nın faiz indirimi kararı altında yatan asıl sebebinin sıcak para girişinin hızlanması konusundaki endişeler olduğunu düşünüyorum.
Japonya Merkez Bankası’nın nisanda başladığı radikal miktarsal genişleme politikasına Moody’s’den gelen “Türkiye’nin kredi notu yükselebilir” sinyali eklenince yurda girmesi beklenen spekülatif sermaye olasılığı da arttı.
MB’nin endişesi kısa dönemli risk iştahı ile gelen bu dövizlerin bankacılık sistemi aracılığı ile krediye dönüşmesi. Çünkü böyle olunca GSYH’daki hareketler dışarıdan gelen sermaye hareketlerine bağımlı hale geliyor.
Sıcak para geldiğinde büyüyüp, para geri gittiğinde küçülüyoruz. Bu tür bir oynaklığı önlemek için MB bir yandan faizleri düşürüp Türkiye’nin yabancı yatırımcı açısından cazibesini azaltırken bir yandan da rezerv opsiyon katsayısını artırarak bankalara girecek olası dövizlerin krediye dönüştürülmeden direk munzam karşılık olarak Merkez Bankası’nda tutulmasının maliyetini artırdı.

MB BAĞIMSIZLIĞINA DİKKAT!

Geçtiğimiz hafta Merkez Bankası’nın bağımsızlığını zedeleyici bazı politik demeçler gündemdeydi. Hükümetin büyüme konusunda güçlü bir tercihi olduğu ve faiz indirimi isteğinin MB’ye iletildiği dile getirildi.
Bu tür demeçler dünyanın her yerinde politikacılar tarafından zaman zaman telaffuz edilse de özellikle Türkiye’de MB’nin bağımsızlığı açısından oldukça tehlikeli.
Gelişmiş ülkelerde durum farklı. Örneğin ABD’de Rick Perry çıkıp Bernanke’yi vatan haini ilan etse bile piyasalar buna tepki vermedi çünkü bağımız bir Fed’e olan inanç ve saygı oturmuş bir kavramdır.
Bugün Fed bilançosu üç katını aşmasına rağmen ABD’de enflasyon rakamında bir artış yoksa, bu kısmen taleple ilgiliyse kısmen de Fed’e olan inancı ve zamanı geldiğinde Fed’in etkili bir çıkış politikası izleyerek enflasyonu kontrole alacağına olan güveni gösteriyor.
Türkiye’de Merkez Bankası bağımsızlığı 2001 sonrası reformlarla gelen yeni bir kavram. Bu kavramı oluşturmak ve inandırıcı hale getirmek çok emek isteyen ancak ABD örneğinde belirttiğim gibi uzun vadede getirisi çok büyük olan bir yatırım.  
Son Merkez Bankası kararının hükümet baskısı altında verilmiş büyüme odaklı bir karar mı yoksa bağımsızca verilmiş finansal istikrar odaklı bir karar mı olduğunu dışarıdan bir göz ayırt edemez.  Verilen demeçler maalesef kafalarda soru işareti yaratabiliyor.
Ben kendi adıma
Merkez Bankası’nın finansal istikrar odaklı bir karar verdiğine inanmak istiyorum ve piyasaları bu tür şüphelere götürecek demeçlerin çok sakıncalı olduğunun tekrar altını çizmek istiyorum.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp