Top
Selva Demiralp

Selva Demiralp

sdemiralp@ku.edu.tr

10/05/2013

Negatif faizle yaşamak

Küresel durgunluğun bir süre daha süreceği beklentileri tüm dünyada merkez bankalarını faiz indirimlerine devam etmeye zorluyor. Politika faizlerinin dip seviyelere yönelmesiyle birlikte geçen hafta iki ayrı merkez bankası başkanı “negatif faiz” kavramına değindi. Önce Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’nın “Negatif reel faizle yaşamayı öğrenmeliyiz” açıklaması geldi. İki gün sonra Avrupa Merkez Bankası (ECB) Başkanı Mario Draghi, Avrupa’da şu anda sıfır noktasında olan merkez bankası mevduat faizinin negatife çekilmesi fikrine açık olduklarını söyledi.  

Nasıl hesaplanıyor?
Erdem Başçı’nın bahsettiği “reel” faiz piyasa faizlerinden enflasyon oranının çıkarılması ile elde edilen faizdir. Grafikteki “mavi çizgi” bankaların 1 ay vadeli TL mevduatlara uyguladıkları ortalama faiz oranını gösteriyor. Nisan ayında bu oranın 5.59 noktasına düştüğünü görüyoruz. Yine nisan itibariyle yıllık enflasyon oranının yüzde 6.1 olduğunu hesaplarsak aradaki  -0.02’lik fark Başkan’ın bahsettiği negatif faizi gösteriyor.
Tasarrufçu vatandaş açısından negatif reel getiri banka mevduatlarını kabul edilir bir yatırım aracı olmaktan çıkarıyor. Çünkü bankaya yatırılan para -mevduat- enflasyon karşısında bile değerini koruyamıyor. Bu durumda bankalardaki mevduatlarda büyümenin azalması ve tasarrufların borsa veya gayrimenkul gibi alternatif yatırım araçlarına kayması beklenebilir.

Tasarrufçu için kötü günler
Tasarrufçular için kötü haber olan faiz indirimleri “borç alan yatırımcı” açısından ise iyi haber. Çünkü politika faizindeki indirimin mevduat faizleri gibi kredi faizlerini de indirmesi bekleniyor. Ancak maalesef mevduat faizlerini indirmekte fazla zorlanmayan bankalar iş kredi faizlerini indirmeye gelince duraklıyorlar. Dolayısıyla bu durum yatırımcıları çok tatmin etmiyor, hatta şikayete konu bir durumu ortaya çıkarıyor.
Grafikteki “kırmızı çizgi” ticari kredilere verilen ortalama faizi gösteriyor. Her ne kadar 2012’nin ikinci yarısından itibaren gerek mevduat gerekse kredi faizlerinde bir azalma trendi gözlense de kredi faizlerindeki azalma mevduat faizleri kadar olmamış. Nitekim iki faiz arasındaki farkı gösteren “yeşil çizgideki” artış bize kredi faizlerinin mevduat faizlerine göre giderek daha yukarıda kaldığını gösteriyor.

Avrupa’da tablo karamsar
Kredi faizlerinin politika faizine paralel düşmemesi sadece bize has bir sorun değil. Hatta Avrupa’daki tablo Türkiye’den çok daha karamsar. ECB 2008’den beri yapmış olduğu indirimlerle politika faizini yüzde 4.25’ten yüzde 0.50 sınırına çekmiş olsa da bu indirimler kredi faizlerine birebir yansımış değil. Tersine İtalya ve İspanya gibi sorunlu ülkelerde kredi faizleri kriz öncesindeki seviyelerin üzerine çıktı. Krizle birlikte bankacılık sistemine olan güven sarsıldığı için Avrupa bankaları finansman zorluğu yaşıyorlar ve bunu da kredi faizlerine yansıtıyorlar.  
Avrupa’da bir türlü düşmeyen kredi faizleri, kredi arzının artmadığı ve para politikalarının yetersiz kaldığı endişesini yaratıyor. Salı günü IMF Başkanı Christine Lagarde bankaların düşük faizlere rağmen neden kredi vermediklerinin araştırılması gerektiğinin altını çizdi.
Fed ve ECB’den iki araştırmacı ile yürütmüş olduğum bir çalışma kriz dönemi politikaların banka kredilerini ABD’de yüzde 20, Avrupa’da ise yüzde 4 oranında yükseltmiş olduğuna işaret ediyor. Yani her ne kadar bugünkü tabloya bakıp para politikalarının yetersiz kaldığından endişe edilse de eğer o politikalar devrede olmasaydı şu anda muhtemelen çok daha kötü şartlar altında olabilirdik.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp