Top
Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

07/08/2008

Fransa’nın soykırım sıkıntısı

Türkiye’yi kolaylıkla “Ermeni soykırımı”na girişmekle suçlayan -ve bu yönde kendi meclisinden ağır bir karar çıkartan- Fransa, şimdi kara Afrika ülkesi Ruanda’da 1994’te gerçekleşen bir soykırımın “suç ortağı” ilan edilmesinin sıkıntısını yaşıyor.
Fransa’ya karşı bu ağır suçlama, 7 tarihçi ve hukukçudan oluşan bir Ruanda soruşturma komisyonunun önceki gün yayımladığı raporda yer aldı.
Raporun 500 sayfasından 166’sı, 1990’larda Ruanda’da çoğunluktaki Hutuların, azınlıktaki Tutsilere karşı giriştiği katliamlarda, Fransa’nın oynadığı role ayırılıyor.
Tanık ifadelerinin aktarıldığı bu bölümde, 800 bin Tutsinin katledilmesine yol açan 1994 soykırımında Fransa’nın, iktidardaki Hutu rejimine verdiği aktif desteğin önemli payının bulunduğu belirtiliyor.

Ağır suçlama
Fransa’nın o dönemde, bu Orta Afrika ülkesinde nüfuzunu artırmaya yönelik politikalar izlediği, Hutu rejimine arka çıktığı biliniyor. Bu kez raporda tanık ifadelerine ve diğer belgelere dayanılarak Fransız hükümetinin Tutsilere karşı bir soykırım hazırlığı içinde bulunan Ruanda yönetimine askeri, siyasi, lojistik destek sağladığı öne sürülüyor.
Raporun ilginç bir yanı da, bu jenosid’de suç ortağı ilan edilen 33 Fransız siyasi ve askeri şahsiyetinin isimlerinin açıklanmasıdır. Bunların arasında dönemin Cumhurbaşkanı François Mitterrand, o zamanki Dışişleri Bakanı Alain Juppe ve bakanlık başdanışmanı Dominique de Villepin de var.
Diğer bir ağır suçlama da, Fransa’nın Ruanda’ya gönderdiği askeri birliklerin Hutu milislerini yetiştirmesi dışında, bizzat bazı cinayetlere ve hatta tecavüzlere girişmiş olmalarıyla ilgili.
Fransa’nın bu raporla Afrika tarihinin en kara sayfalarından birini oluşturan Ruanda’daki soykırımla bu şekilde irtibatlandırılması, kuşkusuz Paris’i çok rahatsız etti. Fransız Dışişleri Bakanlığı sözcüsü, bu suçlamaları “kabul edilemez” diye reddetti, Komisyonun gerçekten bağımsız olmadığını ve tarafsız davranmadığını öne sürdü...
Ancak bu komisyon raporu, Ruanda’nın Fransa’ya -ve suçlanan ünlü Fransızlara- karşı hukuki bir süreç başlatabilir. Örneğin, -suçlama konusu soykırım olduğu için- Ruandalılar Fransa aleyhinde Lahey’deki Uluslararası Adalet Divanı’nda dava açılmasını isteyebilirler.
Fransız diplomasisi kuşkusuz bunu önlemek için büyük çaba harcayacak. Zaten Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy bizzat Ruanda ile ilişkilerin yeniden canlandırılması için bir süredir çaba harcıyor. Dışişleri sözcüsü de, suçlamaları reddettiği açıklamasında, Fransa’nın iki ülke arasındaki ilişkilerin iyileştirilmesi konusunda “kararlı” olduğunu belirtmeyi de ihmal etmedi...

Özgür düşünce...
Fransa’daki resmi ağızlar bu suçlamaları reddededursun, olup bitenlerin gözü kapalı inkâr edilmesinin doğru olmadığını açıkça söyleyen Fransızlar da var.
“Le Monde” gazetesinde Remy Curdan imzalı bir makalede şu ifadeler yer alıyor: “Paris, Fransız askerlerinin Ruanda’daki şiddet eylemlerine karışmadığını söyleyemez. 1994’ten beri olanlardan sorumlu olmadığını beyan eden Fransa’nın bu tutumu geçerli değil. Fransa’nın Ruanda’daki soykırımın kurbanlarına ve ondan kurtulanlara, gerçeği kabul etme borcu vardır”...
Evet, Fransa’da bu tür özgür düşünceleri alenen ifade edenler de var. Ama bunun resmi politikayı ne kadar etkileyeceği sorulmaya değer...

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp