Top
Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

05/08/2008

Ortadoğu’da “Türk opsiyonu”

İran’a nükleer programını “dondurması” için verilen iki haftalık süre geçtiğimiz cumartesi günü sona erdi. Bundan sonraki günler -eğer bu arada bir uzlaşma sağlanamazsa- gerginliklere ve çatışmalara gebe...
19 Temmuz’da Cenevre’de yapılan konferansta, İran’a 15 günlük mühleti veren “Altılar”ın ne yapacağı henüz belli değil. ABD yetkilileri Tahran’dan gelecek yanıtın olumsuz olması halinde, BM’den “ek yaptırımlar” isteyeceğini söylüyorlar. Böyle bir ortam Washington’da -ve İsrail’de- İran’a karşı daha sert bir karşılık, hatta askeri bir operasyon isteyenlerin seslerini yükseltmesini kolaylaştıracak.
İran henüz resmi yanıtını vermedi, ama iki haftalık sürenin dolduğu gün İran Cumhurbaşkanı Ahmedinecad, İran’ın nükleer programında hiç geri adım atmayacağını belirtti.
İki taraf yetkililerinin bu tür katı beyanlarına rağmen, en azından “karşılıklı dondurma” (“freeze-freeze”) formülü üzerinde bir uzlaşma sağlanması konusunda umutlar henüz kaybolmuş değil.
Bu formüle göre, İran “uranyum zenginleştirme” çalışmalarına, “Altılar” da İran’a karşı “ek yaptırımlar” konusundaki çabalarına 6 hafta boyunca ara verecekler ve ondan sonra esas müzakereleri başlatacaklar.
Bu aslında makul bir formül. Bunun reddi, yukarıda belirttiğimiz gibi, gerilimi tırmandıracak ve hatta çatışma tehlikesini yaratacaktır...

Kolaylaştırıcı rol
Türkiye bu tehlikenin önlenmesi ve diyalog yolunun açılması için, birkaç haftadan beri devrede. Nitekim Türk Dışişleri Bakanı ve diplomatları, son günlerde, hem İran, hem Batılılar nezdindeki girişimleriyle “kolaylaştırıcı” bir rol üstlendiler.
İki haftalık sürenin dolmasından sonra da bu temaslar sürüyor. Şimdi Türk diplomasisi için bu rolünü daha etkin biçimde oynaması için bir imkân var. Cumhurbaşkanı Ahmedinecad’ın 14 Ağustos’ta yapacağı ziyaret...
Bu ziyaretin formatı ile ilgili bazı görüş ayrılıkları artık geride kaldı. Bu, İstanbul’a bir “çalışma ziyareti” tarzında olacak. (Bu da, “simgesel” komplikasyonları önleyen bir formül)...
Türk yetkililer, bu ziyareti Ankara’nın üstlendiği “kolaylaştırıcı” rolünü oynaması için bir fırsat olarak değerlendiriyorlar. Gerçekten, eğer taraflar diplomasiye şans tanırsa, Ahmedinecad’ın İstanbul gezisinden belki -”hayır” yerine- “hayırlı bir sonuç” çıkabilir...
Batıda Ahmedinecad’ın bu vesile ile ilk kez bir NATO üyesini ziyaret etme fırsatını ele geçirmesinden rahatsız olanlar var. Ama Ankara, bunun Türk-İran ilişkileri açısından önemli olduğu kadar, bölgesel, hatta küresel barış için de yararlı bir gelişme olacağı kanısında...

Üçüncü yol
Türk diplomatlar, son zamanlarda Türkiye’nin birçok belgesel sorunlarda devreye girerek gerginliklerin yatışmasına ve diyaloğun kurulmasına yardımcı olduğunu anımsatıyorlar. Bunun son örneği, İsrail-Suriye arabuluculuğu rolü... Daha önce Türk diplomasisi, Pakistan’la Afganistan’ın, Lübnan’la Suriye’nin, Irak’taki rakip unsurların, El Fetih ile Hamas’ın uzlaşması için yoğun çaba harcadı.
Bir Türk yetkilisinin deyişiyle artık Ortadoğu’da bir “Türk opsiyonu” var. Yani, karşıt güçleri veya ülkeleri uzlaştırabilecek ve barıştırabilecek bir “üçüncü yol”dan söz ediliyor.
İlk bakışta iddialı da görünse, Türkiye’nin bölgesel uyuşmazlıkların çözümünde oynadığı rol, gerçekten yeni seçenekler ve fırsatlar yaratıyor. Bunun İran krizinde de denenmesinde yarar var...

 

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp