Top
Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

05/07/2008

Fransa ile AB süreci nasıl olacak?

İLK bakışta, AB Dönem Başkanlığı’nı devralan Fransa’nın Türkiye’nin üyelik perspektifine ilişkin tavrı net olmaktan uzak görünüyor.
Nitekim bu hafta Fransa’nın AB’nin başkanlık koltuğuna oturmasından hemen sonra, bu izlenimi güçlendiren, zihinleri karıştıran haberler gelmeye başladı.
Cumhurbaşkanlığı (Elysee) Sarayı yetkililerine atfedilen ifadelere göre, “Fransa’nın temel tutumunda bir değişiklik yok... Son siyasi gelişmeler (parti kapatma davası) Türkiye’nin AB’ye entegre edilmesi konusunda duyulan şüpheleri güçlendirecektir”...
Bir başka habere göre, Fransa kendi başkanlığı döneminde, müzakere sürecini devam ettirmekle beraber, üyelik hedefiyle ilintili saydığı 5 faslın müzakereye açılmasına karşı çıkacak.
Buna karşılık, Fransız başkanlığının Türkiye ile müzakere sürecinde “tarafsız, objektif ve dengeli” bir tavır benimseyeceğine dair açıklamalar da yapıldı.
Bu arada Dışişleri Bakanı Bernard Kouchner’e göre, Fransa üyelik konusundaki çekincelerini koruyacak, ama bu dönemde bazı fasılların müzakereye açılması konusundaki sözünü de yerine getirecek...

Devam, ama nasıl?
Bir kısmı çelişkili görünebilen bu beyanlar karşısında, Fransa’nın yeni AB başkanı olarak, tutumu net olarak nedir?
Gelişmelerin içindeki Fransız yetkili çevreleriyle yaptığımız görüşmelerin ışığında, şöyle bir tablo ortaya çıkıyor:
Fransa müzakere sürecinde “devamlılık” ilkesini benimsiyor. Bu bakımdan misyonu ondan önceki başkanlar gibi, müzakereleri sürdürmek olacak. Bunu da “iyi niyetle” yapacağı bilhassa belirtiliyor.
Fransa bu süreçte yeni bir veya birkaç faslın müzakereye açılmasına yardımcı olacak. Bu konuda teknik çalışmalara başladı bile. Ancak yukarıda belirttiğimiz gibi, ele alınmasına öteden beri karşı çıktığı 5 fasılla ilgili muhalefeti devam ediyor. Fransız diplomatlarına göre bu Türkiye’nin cesaretini kırmamalı. Önce güçlük arz etmeyen fasılları görüşmek daha doğru olur. Zira önemli olan, müzakere sürecinin devam etmesi, bu süreçte Türkiye’nin reformları -kendi çıkarları için- gerçekleştirmesi ve sonuca doğru adım adım ilerlemesidir.
Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin Türkiye’nin Avrupa’da yer almadığı ve dolayısıyla AB’ye tam üye olamayacağı konusundaki temel görüşünde -veya inancında- bir değişiklik olmadığını Fransız diplomatlar da kabul ediyor. Belki zamanla bir üslup farkı veya esneklik görülebilir. Ama bu aşamada, yani Sarko’nun AB başkanı şapkasını giydiği şu dönemde, Türkiye ile müzakere sürecini bloke etmesi veya aksatmasının söz konusu olmadığı belirtiliyor.
Açıkçası, bunun anlamı şudur: Fransız başkanlığı döneminde, -olağanüstü etkenler olmazsa- müzakereler gene eskisi gibi ağır bir tempoyla devam edecek, Fransa özel bir engel çıkarmayacak...

Askıya alınır mı?
Sözünü ettiğimiz “olağanüstü etken” AKP’nin kapatılması olabilir mi?
Fransız diplomatlar mahkemenin kararı belli olmadan spekülasyon yapmayı doğru bulmuyorlar. Belli ki, Birliğin Türkiye’nin iç işlerine karıştığı izlenimini vermek istemiyorlar. Ancak özel konuşmalarımızdan, AKP’nin kapatılmasına karar verilmesi halinde, Fransız başkanlığının Türkiye ile müzakere sürecinin askıya alınmasından yana olmayacağını anlıyoruz. Bunun nedeni de açık: Askıya almak için üçte iki çoğunluk, kesilen müzakerelerin yeniden başlaması için ise oybirliği gerek. Yani müzakereleri keserseniz, bu süreci başlatmak artık mümkün olmayabilir.
İşte Fransa bu endişeyle, daha temkinli davranmayı uygun görüyor. Bu da her şeye rağmen, Paris’in Ankara’yı AB’den uzaklaştırmak istemediğini, Türkiye’nin önemini göz ardı etmediğini gösteriyor.
Bir Fransız diplomatı şöyle diyor: “Türkler belki de Sarkozy’nin bazı beyanlarına fazla odaklandılar. Oysa Fransa’nın Türkiye’ye büyük değer verdiği, onun modern, demokratik ve güçlü bir ülke olmasını istediği bilinmelidir... Bunun gerçekleşmesinde AB’nin büyük katkısı olacaktır. Bu nedenle AB ile müzakere sürecinin devamı önem taşıyor.”
Gerçekten AB’nin halen ciddi siyasal çalkantılara sahne olan Türkiye’ye daha aktif destek vermesi gerekiyor. “Financial Times”ın belirttiği gibi, “Türkiye’deki kriz AB için de bir uyarı olmalı, AB Türkiye’ye yönelik kaçamak tavrına ve bölünmüşlüğüne son vermelidir.”
Yeni dönem başkanı olarak Fransa bu yönde inisiyatifini kullanmaya hazır mı?

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp