Top
Prof. Dr. Erol Ulusoy

Prof. Dr. Erol Ulusoy

erolulusoy@milliyet.com.tr

20/09/2023

Cezaevlerinde unutulan ekonomi mahkumları

Onlar bazen ülke ekonomisinin içinde bulunduğu durum, bazen de kişisel hatalı ekonomik ve işletme politikası kararları nedeniyle borçlarını ödeyememiş olanlar.

Ama onlar, bankalardan milyonlarca TL tutarında kredi çekip geri ödeyemeyenlerle eşit tutulmuyorlar,

Ama onlar, binlerce TL tutarında kredi kartı borcunu ödeyemeyenlerle eşit tutulmuyorlar,

Ama onlar, mal veya hizmet alıp bedelinin bir kuruşunu dahi ödeyemeyenlerle eşit tutulmuyorlar,

Konkordato ilan edip konkordato mühleti süresince bütün borçları için yasal ödememe kalkanı ile korunanlarla eşit tutulmuyorlar,

Ve onlar, çek gibi kambiyo senedi olan bono veya poliçelerini ödemeyenlerle aynı durumda sayılmıyorlar,

Ama onlar, devlete milyonlarca kredi borcu olup da ödemeyenlerle de eşit kabul edilmiyorlar,

Artık sürekli zarar yazmaya başlayan SGK’ya olan prim borçlarını ödemeyenler suçsuz, ama onlar suçlu sayılıyorlar.

Köprü, yol geçiş ücretlerini ödemeyenlerle de eşit tutulmuyorlar.

Diğer borçlularla eşit tutulmama yetmiyor, onlar çekleri karşılıksız çıkan esnaf olarak, azılı suçlulara tanınan cezanın dışarda infazı olanağında da ayrımcılığa uğruyorlar.

İster özel hukuk ve ticari ilişkilerinizden doğmuş borç olsun, ister kamu borcu olsun, bir borcu ödeyememek suç değildir ve suç olmayınca da hapis gibi özgürlüğü bağlayıcı bir ceza verilemez.

Çünkü; “Hiç kimse, yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirememesinden dolayı özgürlüğünden alıkonulamaz” diyerek özel hukuk sözleşmesinden doğan borcun ödenememesi sebebiyle hapis cezası verilmesini yasaklayan Anayasa md 38/8 ile;

“Hiç kimse yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirmemiş olmasından dolayı özgürlüğünden yoksun bırakılamaz” diyen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine Ek 4 No’lu Protokol md 1 kuralları gereği, sözleşmeden doğan bir borcu ödeyememe suç değildir ve yaptırımının hapis cezası olması insan haklarına aykırıdır.

Ve fakat, insan haklarına açıkça aykırı olmasına rağmen, diğer borçlularla eşit tutulmayan ve sanki ağır bir suç işlemiş gibi, ödeyememe durumunda önce adli para cezası, sonra da hapis cezası verilen karşılıksız çek mahkumlarının nerdeyse “ocakları söndürülüyor”.

Çek borçlularının diğer borçlularla eşit tutulmamasının insan haklarına ve Anayasa’ya aykırılığı ortada iken, bir eşitsizlik de adi suçlardan mahkum olan hükümlülerle çekini ödeyemeyen esnaf arasında yaratıldı maalesef.

Kovid-19 nedeniyle cezaevlerinden salınıp izinli sayılan, ilgili mevzuat uyarınca cezalarının denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infazına beş yıl ve daha az süre kalan hükümlüler, 14.7.2023 tarih ve 7456 sayılı “Torba Kanun” ile 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanuna eklenen geçici 15 inci madde ile izinli sayılmaya devam ediyorlar.

Üstelik, örneğin kadına şiddet uyguladığı için, nitelikli dolandırıcılık yaptığı için, cinayet işlediği için, cinsel istismarda bulunduğu veya tecavüz suçunu işlediği için mahkum olmuş bir hükümlünün talepte bulunmasına dahi gerek yok, kalan cezaları 5 yıl veya daha az süreli ise denetimli serbestlikle dışarı salındılar, onlardan boşalan cezaevleri çekini ödeyemeyen esnaf ile dolduruldu. Karşılıksız çek keşide ettikleri için verilen adli para cezasını ödeyemeyenler izinli infaz kapsamı dışı bırakıldığından, onların ödeyemedikleri para cezası hapis cezasına çevrilmişse, 15 Ağustos cezaevlerine teslim oldular, kimisi de korku içinde kaçak yaşıyor.

Sattığı mal veya hizmet karşılığı alacağını alamayan kişiler elbette asıl mağdurdur. Onlar alacaklarını tahsil edememenin verdiği duygularla karşılıksız çekten “suçlu” bulunup mahkum olanların insan haklarına aykırı olduğu belli olan hapis cezalarını cezaevinde çekmelerine sessiz kalmaktalar. Ama ticari hayatın insan haklarına aykırı bir “suç” ve “ceza sistemi” üzerine inşa edilmesinin ve “bizim ticari hayatımız çek’e güvene dayanır” gibi temelsiz ve tek taraflı bir gerekçeyle daha uzun sürdürülemeyeceğini, gün gelip kendilerinin veya bir yakınlarının yazdığı çekin karşılıksız çıktığında anlayacaklarında şüphe yok.

Aslında bizim ticari hayatımız, “çek’e güven”e dayanmıyor, “hapis cezasına güven”e dayanıyor. Her çeki karşılıksız çıkanı, peşin peşin ve istisnasız, dolandırıcı ve suçlu sayıyor. Oysa, adi suçluları serbest bırakan ama çek mahkumlarını cezaevlerinde unutan hukuk düzenimizin temeli, öncelikle herkesin iyiniyetli olduğu varsayımı üzerine inşa edilmiştir.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp