Top
Özay Şendir

Özay Şendir

ozaysendir@hotmail.com

27/11/2020

Parlamenter sistem mi, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi mi?

Adnan Menderes, Londra’da geçirdiği uçak kazasının ardından İstanbul’a gelir oradan trenle Ankara’ya geçer.

Ankara Garı’nda Menderes’i karşılayanlar arasında CHP Genel Başkanı İsmet İnönü ve Kasım Gülek de vardır.

Oradan Meclis’e geçilir, Demokrat Parti’nin önemli isimlerinden Samet Ağaoğlu ve Mükerrem Sarol, Başbakan’a yaşanan ortamdan yararlanarak, bahar havası yaratmak, ülkedeki gerilimi düşürmek için adım atmasını önerirler.Parlamenter sistem mi, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi mi

Adnan Menderes fikri değerlendirirken odaya Demokrat Parti Grup Başkanı Atıf Benderlioğlu gelir:

“Cumhurbaşkanı hazretleri tarafından geliyorum. Bugün Ankara Garı’nda İsmet Paşa ile olan münasebetten son derece müteessirler. Onun ve Grubun temayülünü size aktarmak isterim. Halk Partisi ile bir yumuşamaya ve ilişkiye, kendileri ve biz, kesinlikle karşıyız.”

O yumuşama gerçekleşmiş olsaydı, 27 Mayıs olur muydu, darbeye gerekçe gösterilen Tahkikat Komisyonu kurulur muydu, bilmiyoruz ama bir trenin kaçtığı da kesin.

Asım Us adını hiç duydunuz mu?

21-26 Ocak 1937 tarihleri arasında Kurun gazetesinde, Hatay konusunda Fransa’yı, Milletler Cemiyeti’ni ve İsmet İnönü Hükümeti’ni eleştiren makaleler yazdı Asım Us.

Gerçekte Asım Us diye biri hiç yaşamadı, o yazıları kaleme alan Mustafa Kemal Atatürk’tü.

Fransa dâhil yabancı büyükelçilerin de olduğu bir davette de açıldı Hatay konusu.

Hasan Rıza Soyak “Silaha sarılmaktan başka çare kalmazsa ne yaparız?” diye sordu, Mustafa Kemal Atatürk’e.

Cumhurbaşkanlığı’ndan istifa ederek, sivil bir vatandaş olarak Hatay’a geçeceğini, oradaki mücahitlerle ve anavatandan kopup kendisine katılacağına emin olduğu kuvvetlerle meseleyi yerinde halletmeye çalışacağını söyledi Atatürk ve ekledi: “İsterse Türkiye Hükümeti, beni ve arkadaşlarımı asi ilan eder ve hakkımızda takibat da yapar.”

Parlamenter sistem tartışmalarına giriş olsun diye yazdım bu iki olayı.

Dahası var mı, elbette var...

Cumhurbaşkanı Özal, Yıldırım Akbulut’u neden Başbakan olarak atamıştı?

Ülkeyi en iyi yönetecek isim olduğu için mi yoksa Çankaya’dan fiili Başbakanlığa devam edebilsin diye mi?

Cumhurbaşkanı Demirel, Başbakan Çiller’i destekleyen çalışma arkadaşı Necmettin Cevheri’ye “Sırtımdaki hançeri çıkar” cümlesini neden söyleme gereği duymuştu?

Siyaset kökenli olmayan Cumhurbaşkanı Sezer ile Başbakan Ecevit arasında yaşanan ve ekonomik krizi tetikleyen Anayasa kavgası niye ve nasıl çıkmıştı?

Mevcut düzeni övme cümlesi değil, bunlar sadece geçmişte yaşananlara dair hatırlatmalar.

Muhalefet partilerinin temsilcileri de, Almanya’nın Sesi Türkçe Servisi’ne verdikleri röportajda bıraktığımız parlamenter sistemin sağlıklı olmadığını ve niyetlerinin o sisteme dönmek olmadığını söylemişler.

Demek ki eski parlamenter sistemimizin sorunlu olduğu konusunda iktidar da muhalefet de aynı fikirde.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek, istedikleri yeni sistemi “Kurucu güvensizlik oyu” üzerinden anlatmış.

Görünce eyvah diyebildim sadece.

“Rasyonelleştirilmiş parlamentarizm” öğelerinden biridir bu tanımlama, hükümeti yıkmak için önce yenisini yapmak gerekir mantığından hareket eder.

1949 Alman Anayasası’nda var bu madde. 12 Eylül Anayasası da çok iz taşır rasyonelleştirilmiş parlamentarizminden.

Muhalefeti etkisiz kılan, iktidarı denetlemesini zorlaştıran unsurlarla dolu bir model bu.

Almanya’nın Sesi’nin fikirlerini aldığı CHP, İYİ Parti, HDP, DEVA, Gelecek Partisi temsilcileri “Güçlü Meclis” demişler.

Genel başkanların atamadığı, gerektiğinde genel başkanla da ters düşebilecek güçlü milletvekilliğinden, siyasi partiler yasasından, ön seçimlerden söz etmemiş bir teki bile.

Türkiye’de en büyük sorun, milletvekillerinin, ön seçimle değil atamayla gelmesi değil miydi?

Hatırlayın, Barış Yarkadaş ön seçimden sandıktan birinci çıktı, CHP milletvekili oldu, bir sonraki seçimde Kemal Kılıçdaroğlu son sıradan bile aday göstermedi.

Hal bu olunca, sistemin adının ne olduğunun çok bir önemi kalıyor mu?

Milliyetçi Cephe hükümetlerini hatırlar mısınız?

Birincisi, 1975’te erken genel seçime kalmasın diye kuruldu, ortaklar anlaşamadığı için üst düzey bürokrat atamalarının yapılamadığı dönemler oldu.

İşleri yürütecek uzlaşı kültürü gelişmedikçe koalisyon hükümeti kurmayı kolaylaştırmak hangi sorunu çözecek?

Bugün parlamenter sistem için birlikte hareket eden muhalefetten bir kabine çıkarmaya çalışsak mesela...

Milli Savunma Bakanlığı ve Suriye-Kuzey Irak operasyonlarında HDP ile İYİ Parti anlaşabilir mi?

Davutoğlu, partisi için Dışişleri’ni isterse ne olur?

FETÖ ile mücadelede kritik olan Adalet ve İçişleri bakanlıkları nasıl dağılır?

Bu sorular, mevcut sistemi daha işler hale getirmeyi ya da yeni bir sistemi tartışmayalım diye sorulmadı.

Hareket noktası daha fazla demokrasi olmayan, genel başkanların milletvekili atamasına dokunmayan, hükümetlerin Meclis’te yıkılmasını zorlaştırmaya yarayan rasyonelleştirilmiş parlamentarizm yolundan giderek varacağımız yer neresi olur, onu çok iyi düşünelim diye soruldu.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp