Top
22/02/2023

Enkazda bulunamayanların durumu ne olacak?

Son zamanlarda yaşadığımız, toplum olarak bizi sarsan depremler zinciri, can kayıplarına yol açtı, maddi ve manevi telafisi mümkün olmayan zararlar verdi. 

Bu süreçte yakın çevremden bana yöneltilen sorulardan en can alıcı olanlardan biri de enkaz altında kalanların durumuydu. Bu konuyla ilgili olarak bir soru-cevap yazısı hazırlamak istedim. 

Soru ve cevaplara geçmeden önce hepimize sabır ve metanet diliyorum. 

Enkaz altındaki kişiye ulaşılamıyor. Enkazdan çıkarılmadı. Ölmüş kabul edilir mi? Ölümü nasıl ispatlayabiliriz? 

Normalde, doğum ve ölüm, nüfus sicilindeki kayıtlarla ispat olunur.  Ancak yaşadığımız felaket bu rutin kayıt sistemini uygulamamıza imkân vermeyebiliyor. 

Günlük işleyişte, nüfus kaydına ölümün işlenmesi için kişinin bedeninin bulunması ve ölümün tespit edilmesi gerekir. Depremdeyse enkaz altında bulunamayan birçok kişi var. Gerçekten de enkaz altında kalan kişilerin bazılarının kurtarılabildiği, kalan kişilerin bir kısmının tamamlanan kazı çalışmalarına rağmen halen bulunamadığı bir gerçektir. 

Kişinin ölü olduğuna dair kuvvetli şüphe duyulduğu ancak ölü bedenin bulunamadığı hallerde ne yapılacak? Bu sorunun cevabını bize “ölüm karinesi” veriyor. Türk Medeni Kanunu’nun 31. maddesi uyarınca “Bir kimse, ölümüne kesin gözle bakılmayı gerektiren durumlar içinde kaybolursa, cesedi bulunamamış olsa bile gerçekten ölmüş sayılır.” 

Ölüm karinesinin şartları nelerdir? 

Ölüm karinesinin gündeme gelebilmesi için (1) kişinin ölümüne kesin gözle bakılmasını gerektiren durumlar içinde kaybolması, (2) kişinin ölü bedeninin bulunamaması veya bir beden bulunsa dahi bu bedenin kimliğinin teşhisinin mümkün olmaması, gerekmektedir. 

Kişinin öldüğüne kesin gözle bakılıyorsa bu durumun kaydı için ne yapılması gerekir? 

Türk Medeni Kanunu’nun 44. maddesi ölümün bildirilmesini düzenlemektedir. Bu maddede, bir kimsenin, ölümüne kesin gözle bakılmayı gerektiren durumlar içinde ortadan kaybolması halinde cesedi bulunamamış olsa bile, o yerin en büyük mülki amirinin emriyle kütüğe ölü kaydı düşürülebileceği belirtiliyor. 

Bu madde uyarınca işlem yapılabilmesi için ölümüne kesin gözle bakılan kişinin mirasçılarının dilekçeyle ve varsa belgelerle durumu nüfus müdürlüğüne bildirmeleri gerekmektedir. Bildirim sonrası başvuru evraklarına ekli belgeler incelenmektedir ve gerekirse idari bir soruşturma yapılmaktadır. Böylece ölüme ilişkin iddiaların doğruluğuna bakılmaktadır. Başvuru evrakları, öldüğü iddia edilen kişinin olayın meydana geldiği sırada orada bulunduğunu kanıtlamaya yeterli görülürse mülkî idare amirinin kararıyla ile ölüm kaydı düşülmektedir. 

Görüleceği üzere mülki idare amirinin, kendiliğinden değil; başvuru üzerine işlem yapması söz konusudur. 

Yaşadığımız deprem felaketinde bu durumun yönetimi ve kontrolünün zorlaşacağını düşünüyorum. Dilekçeyle yapılacak başvuruların incelenmesi ve mekanizmanın doğru çalışmasında aksaklıklar olabilecektir. Bu noktada aynı maddenin devamı şunu ifade ediyor: “Bununla birlikte her ilgili, bu kişinin ölü veya sağ olduğunun mahkemece tespitini dava edebilir.” 

Muhtemelen enkazda bulunamayan kişiler için aile üyeleri veya ilgililer ölümün tespitine yönelik dava açmak zorunda kalabileceklerdir. Ölüm kaydının düşülmesi mirasın dağılımı ve yönetimi bakımından da önem arz edecektir. 

Ölüm karinesinde ölüm tarihi için hangi tarih esas alınır? Başvuru tarihi mi yoksa olay tarihi mi?

Ölüm kaydının düşülmesiyle kişi, kuvvetli ölüm şüphesini doğuran durumun meydana geldiği andan itibaren ölmüş kabul edilecektir. 

Enkazda bulunamayan kişinin ölmüş kabul edilmesi halinde evliliğinin durumu ne olur? Miras ve diğer konularda nelere dikkat etmek gerekir. 

Ölmüş sayılmayla o kişinin kişiliği sona erecektir. Bu çok önemlidir. Çünkü ölüme bağlı olarak, kişi evliyse evlilik sona ermektedir. Ölümle birlikte evlilik sona erer. 

Ölen kişinin malvarlığı da önemlidir. Mirası, mirası reddetmeyen mirasçılarına geçmiş olur. Kimi zaman kişinin borçları, malvarlığından daha fazla olabilmektedir. Bu hususa mirasçıların dikkat etmesi gerekir. 

Ayrıca, ölümle birlikte kişinin şahsi hakları da sona ermektedir. Bunlara örnek vermek gerekirse kiralamalar, velayet, vasilik yapıyorsa vesayet, şahsi irtifak gibi haklar olabilir. 

Hayat sigortaları hakkında nelere dikkat etmek gerekir? 

Kişinin ölümü halinde, hayat sigortaları için sigortadan doğan talepler muaccel hale gelecektir. Bu durumda ilgili sigorta şirketinden mirasçılar veya lehtarlar ilgili teminat tutarını talep edebilecektir.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp