Top
Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

15/11/2009

Haşa Huzurdan...

“Haşa Huzurdan Demokrasi Geldi” adlı son kitabında Yargıtay Onursal Başsavcısı Vural Savaş gündemi belirleyen olayların içyüzünü araştırıyor. Bilgi Yayınevi’nden çıkan kitapta Savaş, yaşanan hukuksuzlukları gözler önüne seriyor.
Kitabın “Korku İmparatorluğu Böyle Gerçekleştirildi” başlıklı bölümünde Yavuz Donat’ın 11 Temmuz 2003 tarihli bir yazısına yer veriliyor... İktidarla ilgili konularda özenli bir yazar olan Yavuz Donat Başbakan’ın gizli örgütünü anlatıyor:
“Doğrudan Başbakan’a bağlı bir organizasyon. İçişleri ve Adalet bakanlarının bilgileri dahilinde. Bütün iç güvenlik birimleri de bu organizasyonun içinde. Çalışmalar gizli.. Operasyonel niteliği yüksek, tribünlere oynamayan bir takım. Bu işlerin yürütüldüğü karargâha gelince... O da gizli... TBMM’ne yürüme mesafesinde bir yer... Bu organizasyonun çalışmaları belli bir noktaya geldikten sonra iki ayrı düğmeye aynı anda basılacak. Bazı kişiler doğrudan yargıya gönderilecek...”
Bu haber o gün bugün yalanlanmış değil...
Haberde belirtilen o “bazı kişiler”in yargı tarafından yasalar aşılarak tutuklanıp hapse atılması için “iktidara bağlı bir yargı”nın oluşturulduğunu anlatıyor Vural Savaş...
Kitapta aktarılan görüşler arasında iktidar yanlısı Yeni Şafak gazetesi yazarı Yusuf Kaplan’ın şu satırları dikkati çekiyor:
“Benim kanaatim darbeyi vuranın ABD olduğu yönünde... ABD bilumum Atatürkçü, Kemalist, solcu, ulusalcı, milliyetçi tipleri tasfiye ediyor...”
Bu düzenin adı mı? Hâlâ demokrasi...

 

Antalya kurtuldu!
Tarih ve Toplum dergisinin son sayısında gülümseten bir hikâye... Faysal Mayak’ın bir araştırması... Önce bir bilmece:
“Antalya’nın kurtuluş günü neden yoktur?”
Öyle ya.. Şehir Birinci Dünya Savaşı sonunda İtalyan işgaline uğramış, 28 Mart 1919 tarihinden 5 Temmuz 1921 tarihine kadar işgal altında kalmıştır. Şehir günün birinde kurtulduğu halde kurtuluş şenliği neden yapılmamaktadır?
Gerilere gidelim... Cumhuriyet Halk Fırkası Antalya İl Başkanı Şerafettin Karacan, 1934 yılında parti genel merkezine bir mektup yazarak Antalya’nın kurtuluş şenliklerini yapmak istediklerini bildiriyor, şehrin de kesin kurtuluş tarihinin kendilerine iletilmesini istiyor.
Mektubunda o güne dek kurtuluş şenliklerine İtalya ile ilişkilerin bozulmaması için izin verilmediğini ancak kendilerinin İtalya’yı incitecek davranış içine girmeyeceklerini de kaydediyor.
Parti Genel Sekreteri Recep Peker, kurtuluşun kutlanması onayını Antalya CHF İl Başkanlığı’na bildiriyor.
Ancak kurtuluş gününe Dahiliye Nezareti yani İçişleri Bakanlığı müdahale ediyor. Dahiliye Nazırı Şükrü Kaya gönderdiği yazıda durumu özetle şöyle izah ediyor:
Antalya’nın Kurtuluş Günü kutlaması daha önce de söz konusu olmuş, konu Gazi Mustafa Kemal ve İsmet İnönü’ye yansıtılmış, her iki yetkili kurtuluş gününe izin vermemiştir. Sebep mi?
Çünkü Antalya düşmandan çatışma ile değil, düşmanın şehirden kendiliğinden ayrılması sonucu kurtulmuştur... Bu zamana kadar kurtuluş günü kutlamayan bir kentin bundan sonra da kutlamasına o yüzden gerek yoktur...

 

Âşık
Şarkışla Kaymakamlığı ve Belediye Başkanlığı jest yapmak niyetiyle Âşık Veysel’in bir heykelini bir süre önce Şarkışla’ya diktiler. Ancak heykel takkeliydi... Âşık Veysel’in ailesi itiraz etti, takkenin gericilik simgesi olduğunu, Veysel’in ise Atatürkçü olduğunu kaydederek heykelin oradan kaldırılmasını istedi. İstek yerine geldi. Heykel kaldırıldı. Sonra ne oldu biliyor musunuz?
Âşık Veysel’in Ankara’da Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü önünde bulunan heykeli sökülüp Şarkışla’ya getirildi. Yakınlarının deyimiyle “Veysel Ankara’dan Şarkışla’ya sürgün edildi”... Torunu Halil Sözer diyor ki:
“Heykelin nakliyesi için 10 bin lira harcandı. Bu para ile pekâlâ yeni ve düzgün bir Veysel heykeli yapılabilirdi. Veysel’in hem Ankara hem Şarkışla’da heykeli bulunurdu.”
Mantık öyle diyor. Ama gelin de anlatın bunu aklıevvellere...

 

İmamlar 25 Kasım’da bir günlük iş bırakma eylemi yapacakmış.
Bu iktidar imamları bile memnun edemiyorsa kimi memnun edecek?
Haldun Ertem

 

Aydın
Aydının yaşadığı topluma borcu nedir? Ödemekle biter mi?
Aziz Nesin cevabı bir örnekle veriyor:
“Aydın topluma borcunu ödeyemez... Neden ödeyemez? Çünkü bu parasal bir şey değildir. Şöyle benzetme yapabiliriz... Bir otobüsle Anadolu’da bir yere giderken önümüze bir eşkıya çıksa, çekse silahını herkesten biner lira istese ve bin lirası olmayanı da öldürecek olsa, yanımızdaki adam bize hayatımızı kurtarmak için bin lira verse, hayatımız kurtulsa, adamın adresini alsak, iki ay sonra gidip bin lirasını ödesek ödeşmiş olur muyuz? Hayatımızı kurtardı adam bizim...”

 

Varan, Ulusoy, Metro gibi dinlenme tesislerine yenileri eklendi...
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Yargıtay vs...
* * *
Ulaştırma Bakanı hızlı trenin yoldan çıkması üzerine  “Ciddi bir konu değil” demiş.
Haklı! Demokrasinin raydan çıktığı bir ülkede tren raydan çıksa ne yazar!
Gülhan Elmas

 

NASA, Ay’ı bombalayarak önemli miktarda su kütlesi buldu.
Böylece bundan sonra dünyadaki her yeri bombalama hakkına da sahip oldu sayılır.
Gerekçesi de hazır:
- Su arıyoruz!
Suat Özkaplan

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları