Top
Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

15/03/2008

BM’de tatsızlık...

Birleşmiş Milletler Türkiye Temsilciliği Program Müdürü Bartu Soral, aynı zamanda 37 milyon dolar bütçeli Diyarbakır - Siirt - Batman (DSB) Kırsal Kalkınma Projesi’nden de sorumlu... İlk şikâyetini şöyle aktarıyor:
-  Projenin uygulanacağı köylerin belli kriterlere uygun seçilmesi gerekirken bu seçimi bizzat Diyarbakır Milletvekili Tarım Bakanı Mehmet Mehdi Eker yapmıştır...
Geliyoruz daha önemli konuya... 37 milyon doların kullanımında Diyarbakır’da görev yapacak Proje Müdürlüğü için BM ve Tarım Bakanlığı işbirliğiyle bir işe alım süreci gerçekleştiriliyor. Baskılar Nurcan Baysal adlı hanımın projenin başına getirilmesi yolunda. Ne var ki, Bartu Soral’ın da ağırlığını koymasıyla baskılar sonuç vermiyor... Daha uygun bir kişi o göreve getiriliyor.
Şikâyetler durmuyor... Güneydoğu’da İHD başta olmak üzere Kürt örgütleri Nurcan Hanım tarafına ağırlık koyuyor. İşe alım süreci tekrarlanıyor. Ancak yine ilk aday işe alınıyor. Tartışma Birleşmiş Milletler merkezine yansıyor. Oradan soruşturma ekibi geliyor. Bartu Soral’ın Nurcan Hanımı “Kürt kökenli” diye işe almadığı söyleniyor. Oysa işe alınan aday da Kürt kökenlidir. Soral, Başkanlığını Kemal Derviş’in yaptığı BM Kalkınma Programı’nın Türkiye’nin kalkınması yönünde değil, bölünmesi yönünde çalıştığını söylüyor. BM’yi çok ağır suçluyor... Bu yolda cesur bir mücadele veriyor...

AKP’ye kapatma davası süreci Erdoğan’ın Madrid’deki türban çıkışıyla başlamış.
Demek Erdoğan üniversiteyi başı kapalı öğrencilere  açayım derken partisinin başına kapanma derdi açmış oldu...

Moskova’da kayıp

Rusya’da bir şirkette çalışan inşaat mühendisi Orçun Aydın (33), 2 Mart Pazar günü Türkiye’ye hareket etmek üzere Moskova Havaalanı’na gidiyor. Buradan telefonla annesi Semra Aydın’ı arayan genç mühendis, “Uçağımız az sonra hareket edecek, birkaç saat sonra Türkiye’deyim” diyor... Annesi en güzel yemekleri yapıyor.. Orçun’u beklemeye koyuluyor.. Ne var ki, akşama evde olacağını söyleyen Orçun gece yarısı oluyor ortada yok...
Orçun’un cep telefonu çalıyor ama cevap vermiyor (meğer cep telefonunu evde unutmuş, bu durum sonradan ortaya çıkıyor)... Çalıştığı şirket Orçun’un Türkiye’ye gitmek üzere işyerinden ayrıldığını biliyor, başka bir şey bilmiyor. Moskova Emniyet Müdürlüğü havaalanında 2 Mart’a ait kamera görüntülerini toplamış... Üzerinde çalışıyor. Ancak iki hafta geçtiği halde hâlâ bir sonuç yok... Dışişleri’nin temasları da sonuç vermiyor. Anne Semra Aydın endişeler içinde bekleşiyor... Orçun ortada yok! Bir haber alanlar bizi de arayabilir...

 

Dürüm

Aşağıdaki satırlar Şişli’deki bir dürümcünün reklam broşüründen aktarılmıştır. ...
“Diyet, perhiz, rejim gibi faaliyetler, Türk milletinin devamını engellemek için dış mihraklar tarafından gündeme getirilmiş şuurlu bir düzmecedir. Gaye, eskiden bir koyunu, bir oturuşta götüren babayiğit atalarımızı ve tarlada doğum yaptıktan sonra bebeğini kundaklayıp elde orak ot biçmeye devam eden Türk kadınlarını; kalori hesaplayan, hapşırınca yatağa giren, fitness ve aerobik yapan çıtkırıldım tiplere dönüştürmek ve Türk ırkını Çinliler, Japonlar gibi sıska ve sağlıksız bir ırk haline getirmektir.
İcabı halinde 240 kiloluk top mermisini tek başına namluya süren bir babayiğidin, kalori hesaplayan, iskenderin dönerini yiyip pidesini bırakan bir züppe haline getirilmesinden daha büyük bir soykırım olabilir mi?
Ayrıca dış mihrakların etkisiyle kızlarımız, kebap, soğan, çiğ köfte ve şalgam suyu ile beslenen yiğitlerimize hanzo - kıro gibi sıfatlar takmaktadır ki, tamamen komplodur.
Sakın bu oyunlara gelmeyin. Her şeyi afiyetle yiyin...”

Parti kapama!

Parti kapatmak sevimsiz, ama demokrasilerde olmayan bir kurum değil...
Almanya’da Komünist Partisi 1956 yılında  “Partinin amaçları demokratik düzene zarar verecek nitelikte bulunduğu” gerekçesiyle kapatıldı... Bu dava sonraki kapatmalara örnek oldu. İspanya’da ETA’nın siyasi kolu olan Batasuna partileri 8 kez kapatıldı...
Madem partilerin faaliyetini kurallara bağlıyorsunuz, kuralların bozulmasına karşı da önlem alacaksınız... Anayasa 68. madde 4. fıkra diyor ki:
“Siyasî partilerin tüzük ve programları ile eylemleri, Devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, insan haklarına, eşitlik ve hukuk devleti ilkelerine, millet egemenliğine, demokratik ve lâik Cumhuriyet ilkelerine aykırı olamaz...”
Olursa ne olur? Anayasa 69. madde: “Temelli kapatma kararı verilir.”
Anayasa Mahkemesi, kapatma yerine ilgili siyasî partinin devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakılmasına da karar verebilir.
Eğer parti kapatmayı demokrasi dışı buluyorsanız 68. maddeyi Anayasa’dan çıkarırsınız.
AKP  bu yolda  bir girişimde bulunmadığı gibi birkaç ay önce DTP’nin kapatılması için açılan dava konusunda da görüş bildirmemişti.
Bu dava kapatma sonucuyla sonuçlanır mı? Hiç sanmayız...
AKP bu davadan ders çıkararak laiklik ve demokrasi konusunda bundan sonra daha titiz  davranır mı? Umarız...
Derken dün Başbakan ve #bakanlar sanki “yargı” demokrasi dışı bir kurummuş, sanki yargının siyasi partileri denetleme yetkisi yokmuş, sanki yüzde 46 oy alan bir partinin demokrasiyle istediği gibi oynama yetkisi varmış gibi bir tavra girdiler. Hakarete varan açıklamalar yaptılar. Biri başsavcıya “muzır” dedi. Çünkü mağdurları oynamak ve efelenmenin  kendilerine oy getireceğini hesaplıyorlar. Halkla yargıyı karşı karşıya getirmenin, yargıyı halkın gözünde yıpratmanın demokrasiden ne götüreceğini ise hiç hesaplamıyorlar... Hukuka saygı maalesef yerlerde...

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları