Top
Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

12/11/2010

Aykut’a destek...

Adı Aykut Keskin’miş. Zonguldak Meslek Lisesi’nde okurken ailevi ve ekonomik nedenlerle geçen yıl okulunu bırakmak zorunda kalmış. Ailesi parçalanıp dağılınca zihinsel engelli ağabeyi ile 600 lira emekli maaşla geçinmeye çalışan dedesinin yanına sığınmış... Ayakkabı boyacılığı yaparak ona katkıda bulunmaya çalışıyormuş... Günde ortalama 10 - 15 lira kazanıyormuş.
Türkiye Aykut’u 10 Kasım günü saat 9’u beş geçe boyacı sandığının önünde Atatürk için saygı duruşunda bulunurken... Bir gün sonra gazetelerde yayınlanan iki karelik o müthiş fotoğrafıyla tanıdı. En büyük hayalinin okuluna yeniden dönmek olduğunu da oradan öğrendi.
CHP Zonguldak İl Başkanı Osman Yayla dün bu konuda mutlu bir haber verdı:
“Olayı öğrenir öğrenmez gençlik kollarımıza talimat verdim. Aykut Keskin’i bulun, kendisiyle görüşün. Ne gibi sorun ve istekleri olduğunu dinleyin ve sonuçtan beni haberdar edin, dedim. Bugün ya da yarın bana durumu bildirecekler ve biz de bu kardeşimiz için ne gerekiyorsa onu yapacağız.”

 

Kılıçdaroğlu, “Erdoğan’ın ilköğretimdeki türbanla ilgili sessizliği vahim” demiş.
Dikkat buyrun kendileri artık kamu ve lisede türbana karşı olduklarını pek seslendirmiyor.
Pozitif muhalefet uğruna yakında sınırı
ana okuluna da çekebilirler...

 

Yarı teslimiyet...
PKK’nın Kandil’deki elebaşılarından Murat Karayılan, Fırat Haber Ajansı’na eylemsizlik sürecinin AKP’nin talebi doğrultusunda geliştiğini söylüyor...
Bir pazarlık sonucu bu noktaya varıldığını anlatıyor:
“Bu süreç, elbette ki tek taraflı geliştirilen bir eylemsizlik süreci değildir. Devlet tarafının da atması gereken adımlar vardır. Esas olarak seçimlere kadar karşılıklı olarak nelerin yapılması gerektiği konuşulmuş ve bir çerçeve ortaya çıkarılmıştır.”
Abdullah Öcalan’ın başarısını da vurguluyor:
“Eylemsizlik sürecinin uzatılması Önder Apo’nun ağırlığını koymasıyla mümkün olabilmiştir.”
Karayılan, siyasal tutuklular, operasyonlar ve seçim barajına ilişkin AKP’nin göstereceği tutumun önemli olduğunu kaydettikten sonra soruyor:
“Bu her iki protokole ilişkin, komisyonların oluşturulmasına nasıl yaklaşacak?”
Demek iki protokol imzalanmış ve komisyonlar kurulması kararlaştırılmış.
Vay canına diyoruz. Ne oluyor bilmiyoruz... Ama Karayılan biliyor:
“Önderlikten bize ulaştırılan 5 sayfalık bir mektup var. Bu mektup sürecin hangi çerçevede yürümekte olduğunu yansıtan bir derinliğe sahiptir.”
AKP’nin durumuna değiniyor:
“AKP liderliği çok iyi bilmeli ki Önder Apo’nun sunduğu bu olanağa salt seçim hesaplarıyla yaklaşılırsa işler tersine de dönebilir.”
Karayılan resmen AKP’yi tehdit ediyor... Eğer istediklerimizi vermezseniz biz terörü yeniden başlatırız, diyor. AKP’nin acaba umurunda mı? Pek sanmıyoruz... Faturayı nasıl olsa halk çocukları ödemiyor mu?

 

Mavra
Ekranda basın tartışılıyor. Karikatürist Salih Memecan kardeşimiz yine ekranda... Ben öyle düşünüyor, düşündüklerimi çiziyorum, diyor. Nedense hep AKP’den yana düşünüyor. Tabii o da mümkün... Eşi Başbakan tarafından milletvekilliğine atanmamış olsaydı mümkündü. AKP ile aranızda böyle bir çıkar bağı kurulduktan sonra ne desen karikatür olur sevgili Salih kardeşim...
Tartışma sürüyor... Hürriyet’te Cüneyt Ülsever ve Yalçın Doğan’ın TRT ile ilgili yazıları sansürlenmiş. Zaman yazarı Ahmet Tezcan tepki göstermelerini, istifa etmelerini öneriyor. Son zamanların modası böyle. Yandaş yazarların her yazdığı yalan çıksa da problem değil. Yandaş olmayan yazar ise en küçük fırsatta istifayı basmak zorunda. İktidar gücü böyle istiyor. Bakıyoruz... Hiç basındaki otosansürün hangi faşizan baskılar sonucu oluştuğu tartışılmıyor.
Aslında hem Oktay Ekşi olayında hem diğer benzer vakalarda hep sonuç tartışılıyor. Tepeden gelen baskı kınanmıyor.
Neden?
Çünkü o iş cesaret istiyor...

 

Soru: Yandaş basın AB İlerleme Raporu’ndaki basın özgürlüğü eleştirisini neden görmezden geldi?
Yanıt: Kendilerinin öyle bir sorunu olmadığı için...
Haldun Ertem

 

O ne...
S. Özkaplan dostumuz bir merakını dile getiriyor:
- ABD askerlerinin Afganistan ve Irak’ta yaptığı işkenceyi hemen her kanalda izliyoruz.
AKP bu görüntülere ve günde 50 - 100 arası Iraklı Müslümanın öldürülmesine neden sesini çıkarmaz? RTE ve AKP için, yalnızca Hamas’ın yönettiği Filistin mi var?
İsrail’e “one minute” diyen RTE bir kez de Iraklı din kardeşleri için ABD’ye “one minute” diyemez mi? Diyebilir mi?

 

Fransa’yı “telekulak” korkusu sarmış.
Merak etmesinler.
Bir süre sonra bizim gibi alışırlar, korku - morku kalmaz!
Fahrettin Fidan

 

Çözüm
Cumhurbaşkanı Gül, Londra’da Türk kuruluşlarıyla toplantı yapmış, en büyük kuruluş olan Alevi Kültür Merkezi, bu toplantıya davet edilmemiş.
Aleviler haklı olarak üzülmüş...
Gül’ün Londra yolunda verdiği bir demeç dikkatimizi çekmişti...
Toplumda ayrımcılık yapmadığını anlatmak için Gül “Alevi kesimden de üye atadım” demişti.
Demek ki Alevileri farklı bir “kesim” olarak görüyor...
Ayrımcı olmayan bir yetkili “Alevi kesimi” deyimini kullanmaz...
Alevi, demek yeterlidir. Aleviler toplumla tam anlamıyla kaynaşmış bir kitledir...
Dil sürçmesi değilse Gül’ün bakışında yanlışlık var demektir.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları