Top
Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

15/09/2018

Yaşayan efsane olmanın sorunları

Paul McCartney olmak da zor. Öyle gülmeyin hemen. Üstadın yeni albümü “Egypt Station”ı değerlendirirken bunu anlamazsak yanlış sonuçlara varırız.

Bir defa pop tarihine adınız artık değişmez biçimde yazılmış. Bu tarihin en güzel bestelerine imza atmışsınız. “Let It Be”den “Eleanor Rigby”ye, “Yesterday”den, “Hey Jude”a hepsi sizin. Klasik müzik için Mozart, Beethoven neyse, düşünün ki siz de popüler müzikte osunuz. Ama bir sorun var. Yıl 2018 ve hayattasınız. Yani yaşayan efsanesiniz. Ve hâlâ müzik yapabiliyorsunuz. Her türlü imkan, stüdyo, müzisyen, prodüktör maddi manevi her şey elinizin altında. Söyleyecekleriniz bitmemiş. Anlatacak hikayeniz var. Peki dinleyen, dinleyecek olan var mı?

İşte burada yaşayan efsane olmanın sorunları baş gösteriyor. En yaratıcı, en şahane döneminizin üzerinden rahat bir 35 yıl geçmiş. Son 30 yılı hep hafifçe inerek geçirmişsiniz. 17 solo albüm. Ama hiçbiri eskileri gibi hit şarkı çıkaramamış. Liste başı olmamış. Velhasıl kraliçe size ünvan üzerine ünvan verse de, konserleriniz hâlâ hınca hınç dolsa da gençlik başka şeyler dinliyor. 

Bu durumda ne yapılır? Bakalım. Bir. Madonnalaşıp, elbise gibi prodüktör değiştirebilirsiniz. O yıl hangi prodüktör/şarkıcı ikilisi modaysa hemen topa girer bir single yaparsınız. Beş single, sonra da albüm gelir. Ardından turne. İki  üç yılda bir bu döngü tekrarlanır. Böyle böyle yıllar geçer. İki. Tamamen eskilere yönelip “greatest hits” turnesine çıkarsınız. Ama bir seçenek daha var. Zor olan seçenek. Kim dinleyecek diye pek de aldırmadan, yeni hikayeler anlatmak. Yeni müziklere ve sanatçılara açık bir zihinle hayata ve bestelere devam etmek. Paul McCartney bunu yapıyor. Zor olanı. Bu yüzden de saygıyı hak ediyor.

Büyük hit’lerin hayaleti

“Egypt Station”a gelince. Albümün prodüktörü Greg Kurstin. Adele, Beck, Foo Fighters, Sia gibi çok geniş yelpazede sanatçılarla çalışmış bir isim. Müzik dünyasının en iyi hit üreten prodüktörlerinden. Kurstin’in özelliği; bir imzası, müzikal kişiliği ve tarzı olmaması. Kulağa kötü bir şey söylüyormuşum gibi gelse de aslında bu önemli bir özellik. Adele ile Adele, Foo Fighters ile Foo Fighters olabiliyor. Bu durumda McCartney ile de McCartney oluyor. Yani onun belli başlı özelliklerini parlatıp öne çıkarıyor. Yaptığı bu. Paul McCartney’nin doğuştan gelen ve her müzisyende olmayan olağanüstü bir bestecilik yeteneği var. Burada melodik, pırıl pırıl çalınmış, rock ve gitar sound’una odaklanan şarkılar var. 16 şarkının “Fuh You” hariç (prodüktörü Ryan Tedder) hepsinde çok akılda kalıcı ve tanıdık gibi gelen melodiler var. Bunlar McCartney’nin eski şarkılarında kullandığı numaralar. Sanki bu büyük hit’lerin hayaleti yeni şarkıların arasında dolanıyor. “I Don’t Know”, “Come On To Me”, “Do It Now” bahsettiğim nitelikleri belki daha iyi yansıtarak öne çıkan şarkılar. 

McCartney albüm için şöyle demiş: “Egypt Station sözcüklerini (yanyana gelince “Mısır durağı” anlamına geliyor, Antik Mısır uygarlığına bir gönderme) seviyorum. Bunu müzik yapılan hayali bir yer anlamında düşünüyorum. Ayrıca bana eskiden yapmaktan zevk aldığımız türde albümleri hatırlatıyor.” İlk şarkıdan başlayarak her şarkının bir durak anlamına geldiğini, albümün bu şekilde tasarlandığını McCartney ifade etmiş. Bu durakların sanatçının hayatındaki dönemleri sembolize ettiğini düşünenler de var. Bunun kararını dinleyenlere bırakalım. Paul McCartney 18’inci solo stüdyo albümünde en iyi bildiği şeyi yapmaya devam ediyor. Melodik, dinleyeni hemen yakalayan besteler yapmak. Üstelik bu dünyanın en zor işini, çok kolay bir şeymiş hissi vererek yapıyor ki ustalık da orada.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp