Top
19/03/2023

Parçalanmış zaman

2015’te Borusan Contemporary’de düzenlenen “Görünenin Ardındaki” başlığını taşıyan sergide Michal Rovner’in “Parçalanmış Zaman” adını verdiği bir ton ağırlığındaki dev eserini gördüğümden beri unutamıyorum. Diğer eserler de çok iyiydi ama “Parçalanmış Zaman” bambaşka bir seviyedeydi. 

Parçalanmış zaman

Michal Rovner’in 1 ton ağırlığındaki “Parçalanmış Zaman” isimli çalışması (2009)

Eser, tıpkı Şule Gürbüz’ün, “Coşkuyla Ölmek” isimli kitabının 120. sayfasında altını çizdiğim “Önümde sayısız zaman ve ben bütün perişanlığımla bu zamanların arasında vardım” cümlesinin cisimleşmiş hali gibiydi. 

Michal Rovner müthiş bir sanatçı, tek bir eserle insanlık tarihi, hafıza ve zaman üzerinde düşündürebiliyor. Arkeolojik bir kalıntı gibi duran ve akrebi-yelkovanı kayıp bozuk bir saatin kadranına benzeyen taşın yüzeyindeki desenler aslında taşa kazınmış değildi, taşa yansıtılan bir projeksiyondu. Çemberlerdeki çıkıntılar ise tıpkı bir saatin dakika çizgilerine benzese de hareketli küçük insan figürlerinden oluşuyordu. O küçük insan figürleri hareket ediyorlardı ama bir yere varamıyorlardı. Zaman, mekân ve insan, hepsi bir yerde buluşmuş gibiydi. Üstelik dev kireç taşı kırılmış ve iki parçaya bölünmüştü. İnsanların hareketli olduğunu söyledim ama kimi de sadece oturuyordu, bir kısmı hareket ediyordu. Zamanın doğasını bu eserden daha güzel anlatan çok az şey gördüm diyebilirim. 

Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Ne içindeyim zamanın / Ne de büsbütün dışında / Yekpare, geniş bir anın / Parçalanmaz akışında” diye başlayan şiiri de aklıma geliyor ama Michal Rovner daha sert bir bakışa sahip, zamanı parçalanan insanları anlatıyor bence. 

Zamana kaçamak bir bakış

Zamanın doğasını hakkıyla anlatan ve ufuk açan o az bulunur eserlerden biri de “Tik Tak: Zamana Kaçamak Bir Bakış” isimli bir kitap. Türkçeye 2003’te çevrildi. Ayrıntı yayınları iyi ki bu kitabı yayımlamış. (Ne yazık ki bu sarsıcı kitap gereken ilgiyi görmedi, 2003 yılında 2000 adet basıldı ve adeta görünmeyen bir kitap oldu, 10 yıl sonra bile ikinci baskısı yoktu ve kitabevlerinde bulunabiliyordu.) Kitabın çevirmeni Ertuğ Altınay, kitabı yayına hazırlayan editör Çiçek Öztek ise bu kitap hazırlanırken bunca yoğun bilgiyle mücadele ettiği için saygıyı ve sevgiyi özellikle hak ediyor. (İyi editörlerin kıymetini bilelim, onlar basılı eserlerin görünmez kahramanlarıdır.) 

Yazara gelince aklı ve kalbi birlikte çalışan, vicdan sahibi Jay Griffiths adında doğa, kültür ve insan hakları savunucusu bir yazar. Griffiths kitabında zamanın son derece politik olduğunu, yeryüzünde tek bir zamanın olmadığını, tam aksine çeşitli insan topluluklarına ait tahmin bile edemeyeceğimiz pek çok zaman anlayışının bulunduğunu söylüyor. 

Parçalanmış zaman

Örneğin Burundi’de zaman tarif edilirmiş, diyelim ki hava biriyle karşılaştığınızda yüzünü göremeyeceğiniz kadar karanlık ise ve karşınızdakine kim olduğunu sormanız gerekiyorsa bu gecelere “sen-kimsin-gecesi“ diyorlarmış. Baffin Adası’ndaki Inuit halkı için “uvatiarru” kelimesi de hem “geçmişte çok eskiden”, hem de “ileride, çok sonra” anlamlarına geliyormuş. Bu toplumlarda geçmiş de her zaman bildiğimiz anlamıyla geçip giden bir şey anlamına gelmiyor. Maoriler’e göre, geçmiş, önlerinde uzanırmış, böylece Maori yazar Witi Ihimaera’nın deyimiyle onlar, geleceğe doğru geri yürüyen, yüzleri geçmişe dönük insanlardır. 

Kuzey Amerika yerlilerinin dillerinde “dünya” sözcüğü, aynı zamanda yıl anlamına da geliyor; doğal olarak birinin dönüşü, diğerinin de dönüşüdür diye düşünülüyor. Yakutlar ise “bir yıl bitti” anlamında “dünya geçti” diyorlarmış. 

Jay Griffiths bir şeyleri tamir etmenin bile bu hızlı hayata karşı bir tür protesto olduğunu düşünüyor. Parçalanmış zamana dair bir tarih kitabı da sayılabilecek “Tik Tak: Zamana Kaçamak Bir Bakış” sular seller gibi okunacak bir kitap değil belki ama hazine değerinde olduğu kesin. 

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp