Top
Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

28/03/2008

Uzlaşma değilse sağduyu

Evet... AKP’ye ve muhalefete “uzlaşma” çağrısı “boş çerçeve”dir.
İçi nasıl dolacak?
AKP’liler “Anayasa’yı değiştirmeyip, partinin kapanmasına hareketsiz mi kalalım?.. Parti kapatmak kararı, siyasi idam infazıdır” diyorlar.
“Dava sürecinde daha önce de anayasa ve yasa değişiklikleri yapıldığını, şimdi de anayasa ve yasa değişiklikleriyle parti kapatmanın zorlaştırılmasında hukuki bir engel olmadığını” söylüyorlar.
Onlara göre “bu durumda uzlaşmak, AKP’nin boynunu giyotine uzatması” demek olacaktır.
CHP de şöyle soruyor:
“İktidarla nerede uzlaşacağız?.. Anayasa’nın değişmez/değiştirilemez -laiklik- ilkesinden vazgeçmek için mi?.. Laikliğin tanımını, AKP’nin daha iktidarının başında dile getirdiği gibi onların anlayışına göre yeniden yapmak için mi?..”
Ve... Şu kesin duruşun altını çiziyor:
“Biz laik devletin kurucusu olan partiyiz. Atatürk’ün laiklik tanımı CHP’nin tanımıdır.”
MHP’nin söylemleri ve suçlamaları daha da ağır.
Tekrarlamıyorum.
Ama... Formülü “Parti kapatmayı zorlaştıralım, sorumlular yargılansın” diye özetlenebilir.
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in bu formül için yorumu; “Erdoğan’ı verin, AKP sizde kalsın...”
Yani...
TÜSİAD ve STK’ların taraflara “sağduyu” ve “uzlaşma” çağrıları bu durumda çerçevenin içini dolduracak gibi görünmüyor.
O nedenle ikinci değil ama birinci çağrı, yani “sağduyu” gene de işlevsel.
Bir sorun için çözüm görünmüyorsa, çözümü ertelemek bir stratejidir.
Burada da “uzlaşma” olasılığı zorlamalar yapılmadan ötelenebilir ama “sağduyu” ile taraflar mesafe almaya çalışırlar.
Ufukta çözüm görünmüyorsa, “sağduyu” ile ilerlenir. Belki daha ötelerde oluşacak yeni ufuk çizgilerinde bu umut doğabilir.
En azından Anayasa Mahkemesi’nin kapatma davasını açmak ya da reddetmek kararı sükûnetle beklenmelidir.

MENDERES’İN BOŞ ÇERÇEVESİ
Metin Toker’e ait olan bu “boş çerçeveyi doldurmak” ifadesini anlatayım...
Adnan Menderes, devlette önemli bir görevi olan bürokratın eşiyle “büyük aşk” yaşıyordu.
Hanım, bir yazardı.
Belki sanatçı romantikliği, belki de “sağır sultanın bildiği” bu ilişkinin gene de hanede açıktan açığa yaşanmaması için evin mutena bir köşesinde içi boş, gümüş bir çerçeve varmış.
Tabii... Anlatılanlar doğruysa...
Öğrenciler yürürken Türkiye’de yer yerinden oynarken Menderes nasıl bunları görmedi de aymazlık içinde kaldı sorularına daha sonraki yıllarda Metin Toker, Akis’te “Menderes o sırada boş çerçeveyi dolduruyordu” diye yazmıştı.
İfadenin Metin Toker’e ait olmasına rağmen gene de bu satırlarımla, Adnan Menderes’in hatırasına saygısızlık ettiğimi kimse düşünmesin.
Menderes’in son yıllardaki siyasal tutumunu ve Meclis’teki çoğunluğuna dayanarak, grupta “Siz isterseniz hilafeti bile geri getirebilirsiniz” çizgisini onaylamak mümkün değildir.
Sadece bu kaba çoğunluk yorumunu değil, başka söylemlerini de...
Örneğin... Kendini, tanrılar dağının tepesinde gören, “Odunu bile aday göstersem seçtiririm” söylemi, millete de, siyasete de hakaretin kanıtıdır.
Türk Silahlı Kuvvetleri için de kullandığı iddia edilen ve yalanlanmayan “Battal Gazi ordusu” ve “İcap ederse ben askeri yedek subaylarla da yönetirim” söylemleri de en hafif tanımla, “ayıp”tı.
Buna karşılık...
Menderes’in aşklarının, onun sıradışı özelliklerinden biri olduğunu düşünürüm.
Sıradan aşklar değildi.
Türkiye’nin en önemli sopranolarından Ayhan Aydan ile yıllar süren bir ilişkisi olmuştu.
Seçtiği kadın, Menderes’i mahcup etmedi.
Herkesin dizlerinin titrediği 27 Mayıs İhtilali’nde, göğsünü gere gere “Ben o adamı sevdim”  demek cesaretini göstermişti.
Evinde Menderes’in olmadığı günler onu boş gümüş çerçeveyle hatırlayan diğer aşkı da bir “günlük devşirme” değil, bir kadın roman yazarı ve şairdi. (10 kitabı yayımlanmıştır.) O da 27 Mayıs sonrası zor süreçte vakarını korudu.
Fransa cumhurbaşkanları Mitterrand’ın, Chirac’ın, d’Estaing’in de böyle kalp ilişkileri vardı.
Örneğin...
İstanbul Film Festivali’nde onur konuğu olacak Claudia Cardinale...
Bilmiyorum Tunus doğumlu İtalyan sinema sanatçısı güzel kadının evinde içi “boş gümüş çerçeve” var mıydı?
İşte “boş çerçeve” öyküsü...

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları