Top
Gökçer Tahincioğlu

Gökçer Tahincioğlu

yuzlesme@milliyet.com.tr

15/10/2017

Tahir Elçi, Nuriye-Semih ve Saçılık

Tahir Elçi’nin Dört Ayaklı Minare’nin altında vurulmasının üzerinden 1 yıl 11 ay geçti.

Diyarbakır Barosu Başkanı’nın, bütün basının, polislerin, esnafın, kameraların önünde vurulmasının üzerinden,28 Kasım 2017’de iki yıl geçmiş olacak.

Bu tip bir soruşturma ne kadar zor olabilir değil mi?

Kamera kayıtları, mermi kovanları toplanır, tanıkların beyanı alınır, sonuç açıklanır.

Ama bazen işler böyle yürümez.

Tanık beyanları alınırken, polislerin isimleri tutanağa yazılmaz, sicil numaraları not düşülür.

Keşif, olaydan tam 110 gün sonra yapılır.

17 Mart 2016’daki yapılan bu keşiften sonra bilirkişi raporu sadece iki günde yazılır.

Tıbbi belgeler, otopsi bulguları, fotoğraf ve videolar dosyada yokken üstelik.

Eksik belgelere rağmen, “Ölümüne neden olan atışın, hangi silahtan, hangi açıyla, kişinin hangi vücut pozisyonuyla gerçekleştiğinin tıbben ve fiziken bilinemeyeceği” söylenir raporda.

Atış istikametindeki polislerin ifadesinin neden şüpheli sıfatıyla alınmadığına yanıt verilmez.

Avukatlara verilen görüntülerdeki bazı bölümlerin neden kesilmiş olduğuna da.

Buna karşılık farklı soruşturma dosyalarından, kumpas davalarından tanıdık bir şekilde, tam üç ayrı itirafçı ifadesi çıkar:

“Elçi’yi aslında biz vurduk.”

Avukatlar ise haftalarca, bir iş yerinin hâlâ izletilmeyen güvenlik kamerası kayıtlarının izletilmesini bekler.

***

Bazı dosyalarda ise işlemler pek hızlıdır.

Cezaevinde kolu kopartılan, beraat edip devlette işe giren, üniversiteyi bitiren, tüm yapılanlara rağmen yıllar sonra ödenen tazminatın ve üzerine yıkılan duvarın parası istenen, yetmezmiş gibi gerekçesiz işinden edilen Veli Saçılık’ın dosyaları misal.

KHK ile ihraç edilene kadar hakkında soruşturma bile olmayan Saçılık’ın sadece kendisi değil destek için Yüksel Caddesi’ne gelen annesi ve eşi de artık yargı önünde.

Hakkında dava açılmamış bir tek 6 yaşındaki kızı kaldı geriye.

Sadece kendi davalarına değil, annesi hakkındaki soruşturmaya, eşi hakkındaki davaya da koşuşturacak, her gün yüzüne yüzüne sıkılan gazlardan ölmezse.

Ve her gün etrafı barikatla kapatılmış İnsan Hakları Anıtı önünde aynı muameleye maruz kalmasına rağmen öncelikle kendisi için bir şey istemiyor Saçılık.

Aklı işlerine iade için başladıkları açlık grevi eylemlerinin 221. gününe giren Semih Özakça ve Nuriye Gülmen’de.

Özakça’nın eşi Esra Özakça da bugün açlık grevinin 146. gününde.

Basit, çok basit bir inceleme.

Ve devletin aklına hâlâ ilk gelen, zorla müdahale.

Oysa sloganla değil, evrensel hukuk standartlarıyla, gerçeğe ulaşılabilir.

OHAL Komisyonu, Anayasa Mahkemesi ya da AİHM, kim iade edecekse haklarını artık, vakit kaybetmeden harekete geçmelidir.

***

Devletlerin görevi, yurttaşları kriminalize edip bedel ödetmek, kaybetmek, yok saymak değildir.

Ve Tahir Elçi gibi insanların eksiği en çok bu zamanlarda hissedilir.

Kimi olaylarda hızla bitirilen işlemlerin kimi olaylarda bitmek bilmemesinin nedeni de iştebu eksikte gizlidir.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları