Top
Düşünenlerin Düşüncesi

Düşünenlerin Düşüncesi

dusunce@milliyet.com.tr

13/09/2023

Dil

Ali Em - Yüksek Seçim Kurulu Önceki Başkanı

Sosyal yaşamda, insanların yurtiçi ve yurtdışı münasebetlerinin tesisi, iletişimi ve sürdürülebilmesi için dilin önemi inkar edilemeyeceğinden , doğrudan bilgi alanımın içerisinde olmamakla beraber, genel bilgi birikimimi ve gözlemlerimi birleştirerek bu konuda yazı kaleme almanın toplumsal yarar ilkesi gereği faydalı olacağını düşündüm. Dil, insanların duygu ve düşüncelerini birbirlerine yansıtmak ve iletmek için kullandıkları sesler veya işaretler olarak ifade edilir. Dış dünyaya seslerin yansıması sesle veya işaretle olur. Konuşmak, sesle yapılan davranıştır. İşaretler ise, değişik şekillerde yapılır. Örneğin, resimler, karikatürler gibi. Dil, ortak bir kültür olup, her toplumun tarihi gelişimine ve kültür yapısına uygun oluşur. Dilin yapısı ve içeriği toplumların yapısına göre farklılıklar gösteriyor olabilir. Önemli olan o toplumun kullandığı dilin işlev ve özelliklerini bilmek, ona göre değerlendirmek ve geliştirmektir.

İşlev ve özelliği: İnsanlar arası anlaşmayı sağlayan ve önemli bir iletişim aracı olan dil, seslerden oluşur. Önemli toplumsal işlevi vardır. Dil sayesinde toplumdaki insanlar, ortak duygu ve düşüncelerini, içerik ve anlam bakımından belli kurallar çerçevesinde şekillendirerek ortaya koyarlar ve birbirleriyle münasebetler tesis ederler. Dilin önemli özelliklerinin biriside sürekli değişime ve gelişime açık olmasıdır. Dil bulundukları toplumun siyasal ve kültürel yapısına göre şekillenir. Bu bağlamda lehçe ve ağızlar olur. Lehçe, bir dilin alt kollara ayrılması, ağız ise, lehçeden farklı olarak daha dar alanlarda görülen dil farklılıklarıdır. Önemli olan lehçe ve ağız üzerinde egemen olan ortak dildir.

Kullanımı: Dil, kullanımları itibariyle konuşma dili, yazı dili şeklinde bir ayrıma tabi tutulduğunda farklılıklar arz ettikleri görülür. Konuşma dilinin kullanım araçları çeşitlilik gösterir. Duygu ve düşüncelerin dışa yansıması; sözle, işaretle, resimle ve benzeri yollarla kullanıldığı, her birinin kullanımının kendi kuralları içerisinde bulunması, dilin düzgün ve anlaşılır olmasını sağlar. Konuşma dili yazı diline göre daha serbest kullanımı içerir. Yazı dili, bu yöntemle dil kullanılırken dil bilgisi(gramer) kurallarına uygun kullanımı olmalıdır. Yoksa anlatılmak istenen veya yazılanın anlaşılması, amaçlanan sonuca ulaşılması zorlaşır. Dil, ister konuşma, ister yazı yoluyla kullanılsın dil terminolojisine uygun kullanımı esastır. Cümle içerisinde sözcüklerin kullanımının amaçlanan çerçeveye uygun, anlamlarını kaybetmeksizin, yerinde kullanılmasına özen gösterilmesi gerekir. Günümüzde, yazılı veya görsel basında herhangi bir konuda kişiler fikir ve düşüncelerini açıklarlarken bazen ben onu kastetmemiştim, ben o şekilde düşünmemiştim diyerek konuşmalarını ve anlatımlarını düzeltmeye çalıştıklarını görüyor ve yaşıyoruz. Türkçenin dilbilgisi kurallarına uygun kullanılması, bu düzeltme yanlışlarını önleyeceği bilinmeli ve sözcük seçimlerinin yapılması, kullanıldığı yere göre, anlamlandırılması hem kullanan yönünden, hem de ilgililer yönünden önem arz ettiği bilinerek hareket edilmelidir. Konunun daha iyi anlaşılması bakımından, bir anekdotla açıklama getirmenin uygun olacağını düşünüyorum. Mahallemiz ilçe merkezine üç, dört kilometre uzaklıkta olmasına karşın, sabah, akşam ilkokula yaya olarak gider gelirdim.(o zamanlar motorlu taşıt yok idi) Okulda ders anlatımlarımız da veya konuşmalarımız da mahalle ağzı kullandığımız da öğretmenlerimiz her defasında “İstanbul Türkçesiyle” konuşun diye bizleri uyarırlardı. O tarihlerde Türkçe dilinin doğru kullanım ölçüsü İstanbul Türkçesiyle belirlenirdi. Bu anekdottan çıkarılan sonuç; her insan kendi keyfi düşüncesine göre, gelişigüzel dili kullanamaz. Dilin kendi kurallarına ve tarihi gelişimine uygun olarak kullanılması gerekir. Aksi takdirde dilde yozlaşma başlar ve herkesin anlayabileceği bir dil olmaktan çıkar.

Türk dilinin tarihi gelişimi: Her ülke dilinin farklılıklar arz ettiği, toplumların siyasal veya kültürel yapılanına göre, değişimler gösterdiği bilinir. Türkçenin ilk yazılı şeklinin Orhun abidelerinde görülür. Kökene göre Türk dili, Ural- Altay dil ailesinin Altay kolunda Türkçe olarak yerini almıştır. Türkçe, yeryüzünde konuşulan en eski, yaygın ve köklü dillerdendir. Cumhuriyet döneminde, 1/11/1928 tarihli ve 1353 sayılı Türk Harflerinin kabul ve tatbiki Hakkında Kanunla Türk harfleri kabul edilmiştir. 12 Temmuz 1932 tarihinde Atatürk’ün talimatıyla, Türk dilinin öz güzelliğini ve zenginliğini meydana çıkartmak, onu yeryüzü dilleri arasında değerine yaraşır yüksekliğe eriştirmek amacıyla çalışmalar üzere, Türk Dili Tetkik Cemiyeti kurulmuş, 1936 yılında tüzük değişikliği yapılarak bu cemiyetin adı Türk Dil Kurumu olarak değiştirilmiştir. Bu Kuruma, Türk dili üzerinde araştırmalar yapmak veya yaptırmak, Türk dilinin güncel sorunlarıyla ilgilenerek çözüm yolları bulmak gibi işlevler yüklenmiştir. Daha sonraki tarihlerde Türk Dil Kurumu da dahil kapsam genişletilerek ve Anayasanın 134. Maddesinde getirilen düzenlemeyle, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Kurumu adıyla, Atatürk Araştırma Merkezi, Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu ve Atatürk Kültür Merkezinden oluşan bir Tüzel Kişilik kurulmuştur.

Türk Dilinin Dünya dilleri arasında yerini alması, zengin ve çağdaş medeniyet seviyesine ulaştırılması için; araştırmalar ve çalışmalar yapmak, kurumların ve ilgili olan herkesin görev ve hedefi olması gerektiği bilinmelidir.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp