Top
Düşünenlerin Düşüncesi

Düşünenlerin Düşüncesi

dusunce@milliyet.com.tr

01/10/2023

‘Türk’ün şanlı bayrağını Karabağ’da asmışız biz’

Ege Doğaç Erdoğan - Tarih boyunca çeşitli devletler için varoluşsal önem taşıyan meseleler vardır. M.Ö 149-146 yılları arasında süregelen Üçüncü Pön Savaşı esnasında Romalı Senatör ‘Bilge’ Cato her konuşmasını “Kartaca yıkılmalıdır” diyerek sonuçlandırmıştır. Bu Roma için bir slogana dönüşmüştür. Azerbaycan halkı için ise Karabağ ulusal bir davadır; hayati öneme sahip bir konudur. Sanatçı Azerin’in seslendirdiği “Çırpınırdı Karadeniz” şarkısı “Azerbaycan Bayrağını / Türk’ün şanlı bayrağını Karabağ’da asacağız” sözleriyle biter, bu da bir slogan haline gelmiştir. 2018’de Kafkas İslam Ordusu Vefa Konseri’nde şarkıyı söyledikten sonra Azerin “İnşallah, Allah büyüktür” diyerek sahneden iner. Ne mutlu ki Azerin şarkının sözlerini “Azerbaycan bayrağını / Türk’ün şanlı bayrağını Karabağ’da asmışız biz” diye değiştirdi. Kuşkusuz ki Azerin’in o büyüleyici sesiyle dünyayı inleterek bu sözleri sarf ettiği anlar, kendine Türk diyen her bir bireyin tüylerini diken diken ediyordur! Nasıl Kartaca Romalılar tarafından nihayetinde yıkıldıysa, Azerbaycan Türkleri de Karabağ’da zafer üstüne zafer kazanıyor. 

Haberin Devamı

Batı’nın ikili tututumu 

Dünya kamuoyu, özellikle Batılı medya kaynakları Karabağ’dan göç eden Ermenileri gündemin ortasına koyuyor. Tabii ki sivillerin savaştan etkilenmesi üzücü bir durum; evlerini terk etmek zorunda hisseden bölge halkına empati kurmamız lazım. Atatürk’ün dediği gibi “Savaş zaruri ve hayati olmalıdır. Eğer vatan savunması için şart değilse savaş bir cinayettir”. Ancak Azerbaycan işte tam da kendi vatan toprağı için savaşıyor. Konu Ukrayna ya da kendi menfaatlerine uyan başka bir yer olduğunda uluslararası hukuku öne süren Batı, maalesef aynı duruşu kendi menfaatini ilgilendirmeyen durumlarda göstermiyor. Karabağ uluslararası hukuka göre tartışmasız bir şekilde Azerbaycan toprağıdır! 

İşgal nasıl başladı? 

1917 Devrimi’nden sonra 1918’de Transkafkasya Demokratik Federatif Cumhuriyeti kurulur, ancak bu yapı kısa bir süre sonra Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan olmak üzere üçe bölünür. Birinci Dünya Savaşı sonunda Karabağ İngiliz Mandası altına girer. İngilizler geçici olarak bir Azerbaycan Türk’ünü genel vali olarak atarlar. Sovyetler Birliği kontrolü ele geçirdikten sonra 1921’de Dağlık Karabağ Özerk Oblastı’nın kuruluşunu kararlaştırır ve bu bölgenin Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyet’ine bağlanmasına karar verir. Sovyetlerin egemenliğinde bu durum 1980’lerin sonuna kadar devam eder, özellikle 80’lerin ortasından itibaren karşılıklı çatışmalar ve Azerbaycan halkına yönelik katliamlar meydana gelmiştir. 1989’da SSCB Yüksek Sovyeti Dağlık Karabağ’ın özerkliğinin kaldırılıp doğrudan Azerbaycan SSC’ne bağlanmasına karar verir. Ermeniler buna itiraz ederler ve Birinci Karabağ Savaşı başlar. Savaş sonunda Ermenistan Karabağ dahil bir bölüm Azerbaycan toprağını işgal eder. 

Haberin Devamı

Uluslararası hukuk 

Burada gözden kaçmaması gereken bir detay da şudur: Azerbaycan Cumhuriyeti, Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra Birleşmiş Milletler’e üye ülke olarak kabul ediliğinde, Karabağ Azerbaycan sınırları içinde sayılmıştır. Ermenistan’ın işgali tamamen uluslararası hukuka ve BM’nin toprak bütünlüğü ve devletlerin egemenliklerinin korunması ilkelerine aykırıdır. Bu zaten BM Güvenlik Konseyi’nin 1993’te aldığı bir dizi kararda da açık bir şekilde belirtilmiştir. 30 Nisan 1933 tarihli, 822 no’lu BMGK kararında Ermeni birliklerinin işgal ettikleri Azerbaycan Cumhuriyeti topraklarında saldırısının durduruluması ve geri çekilmesi çağrısı yapılır. 29 Temmuz’da 853 no’lu karar bir önceki kararı yeniden onaylar ve yine Ermeni birliklere geri çekilme çağrısını yineler. 14 Ekim ve 12 Kasım’da sırasıyla 874 ve 884 no’lu kararlarda tekrardan Azerbaycan Cumhuriyeti’nin toprak bütünlüğüne vurgu yapılır ve Azerbaycan halkına yönelik şiddetin bir an önce sona ermesi istenir. 

Haberin Devamı

Ermeniler halkların kendi kaderlerini kendilerinin tayin etme hakkını suistimal etmeye çalışsalar da bu hakkı tanıyan 1960 tarihli Sömürge İdaresi Altındaki Ülkelere ve Halklara Bağımsızlık Verilmesine İlişkin Bildiri’nin 6. Maddesi çok açıktır: “Bir ülkenin milli birliğinin ve ülke bütünlüğünün kısmen veya tamamen bozulmasını amaçlayan herhangi bir teşebbüs Birleşmiş Milletler Şartı’nın amaç ve ilkeleri ile bağdaşmaz.” 

Ne yazık ki insanlığın tüm çabalarına rağmen uluslararası arena halen önemli ölçüde anarşik bir yapıya sahiptir. İdeal olan, hak ve hukukun BM’de ya da Lahey’deki mahkemelerde aranmasıdır ancak maalesef halen kalem yerine top ve tüfeğin geçerli olduğu realitesini kabul etmeliyiz. Bu konuda da müsterih olunuz, dünyanın şefkatine ya da idealizmine muhtaç olmadığımızı bir kez daha gösterdik: gerektiğinde savaşarak da olsa Türk’ün şanlı bayrağını Karabağ’da asarız biz! 

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp