Top
Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

30/10/2008

Güneydoğu’da AKP’liyiz

“Türkiye Cumhuriyeti bugün bağımsızlığını kaybetmenin, bölünmenin eşiğindedir.” Bu tüylerimizi diken diken eden sözleri tecrübeli bir politikacı, Mehmet Şendir söylüyor.
Onun için ben diyorum ki, Güneydoğu’da hepimiz AKP’liyiz.
Çünkü seçim yakın ve orada iki parti var DTP-AKP.
Ve biz Türkiye’yi bir bütün olarak seviyoruz ve kardeş kavgası istemiyoruz. Oysa DTP, Türkiye’nin bölünmesini istediğini Meclis’e bile bildirdi.
* * *
Ben şunları da söylüyorum.
“Güneydoğu’da halkın demokratik hakları” diyenler var.
Bunlara her istediklerini verin yeni istekler gelecektir. Geliyor.
Çünkü bunlar için “büyük Kürdistan” nihai hedeftir... Türkiye’den kopma nihai hedeftir.
Bakın, DTP’nin isteklerini izleyin. Ne diye başladı, nereye vardı.
* * *
Geçen gün DTP’nin bir kadın üst düzey yöneticisi kürsüye çıkmış bangır bangır bağırıyordu, “Apo’ya özgürlük, onu serbest bırakın” diye. Oysa bir süre önce aynı takım Apo’ya iyi muamele talep etmiyor muydu?
Şimdi bu kadını dinleyince, kendi kendime, Apo için istekleri her gün daha ileri gidiyor, dedim.
DTP İstanbul’da otomobilleri yaktırdı. DTP üniversite öğrencilerine el attı ve sözüm ona anadilde eğitim için onları gösteriye teşvik etti.
Bakın, “sivil itaatsizlik eylemi” diye şimdi DTP Diyarbakır’da oturma eylemi kararı aldı.  Başbakan Erdoğan, “Van’a da gideceğim, Hakkâri’ye de” diyor ya...
DTP Grup Başkanvekili Demirtaş da, Başbakan’ı adeta tehdit ediyor.
“Diyarbakır ve Tunceli’de gösterilen tepki Van ve Hakkâri’de de devam edecek”...
Bir Başbakan’ın kendi yurdunda dolaşması tehditle engellenmek isteniyor. Bu suç değil mi? Bunlar mı DTP’nin siyasi faaliyetleri.
* * *
Her konuda bakıyorum, arzular yerinde kalmıyor.
Kültürel haklar, demokratik haklar, anayasal haklar ve sonunda ayrı devlet olmak.
Harita boşuna yapılmadı ya...
Bu haritayı yapan ve her yana dağıtanların başında gelen Irak Kürdistan Demokrat Partisi’nin Dış İlişkiler Sorumlusu Safin Derzai’nin geçen gün ilginç bir açıklaması vardı.
“PKK’yı terör örgütü olarak adlandırdığımız ve saldıracağımız yolundaki haberler asılsızdır.”
Adam daha ne desin?
Bizim büyük şehirlerimizdeki çok bilmiş, ayrılıkçı destekçilerine bu sözler duyurulur.
* * *
Neyse ki, hep söylediğimiz gibi, Güneydoğu’daki kardeşlerimizin yüzde 75’i bu görüşte değil, yani DTP’nin görüşünde değil.
Çünkü onlar DTP’nin yurdu sürüklemek istediği kardeş kavgasına ve ayrılığa karşılar.

 

SAPIK, ASKER Mİ, TENOR MU?
Gazetelerin çoğu aşağı yukarı şu başlığı kullandı:
“Kasklı sapık tenor çıktı”
Ama bir gazetemiz manşetinde, bir kelime farkla şöyle dedi:
“Kasklı sapık asker çıktı”
O da doğru ama... Hangisi daha ilginç?
Tenor değil mi?
Ben de kuru yerden nem mi kapıyorum, ne?..

 

Saati geri aldık
Hani bir daha saatlerle oynamayacaktık? İleri alırken “Bu son” demişlerdi. Son değilmiş, şaka yapmışlar!
Alman bilim adamlarına göre saatlerle oynamak, ileri geri almak, insanları hasta ediyor. Bizdekiler, “Bir daha geri almayacağız” deyip, verilen sözde durmayınca, bizi iki kere hasta ettiklerinin acaba farkındalar mı?

 

Kurbanlıklar
Kurban Bayramı geliyor.
Her yer yine kan gölüne dönecek, kol, bacak, bağırsak ve işkembeler etrafa dağılacak.
Sevapla günah adeta kucak kucağa yaşayacak.
Bunları yoluna sokmak belediyelerin işi ama hayvanların acı çekmeden kesilmesini sağlamak bizim, yani kurban sahiplerinin işi değil mi?
Bunun için de “kurbanların uyuşturulmasının yeterli olduğu” hep söyleniyor. Kurbanı canı acımadan kesmek daha sevap olmaz mı?

 

CEZA
Adamına göre olmalı

“Adamına göre muamele...” bu söz argo sayılabilir, ama doğrudur.
Peki bu cümle nereden aklıma geldi? Bakın anlatayım.
Türkiye’de bir çete, bölgesindeki tanınmış bir işadamından haraç almak istiyor.
Ve bu işadamını kaçırarak bir otelin bodrumuna kapatıyor.
Sonra bu zengin işadamına gözdağı vermek isteyen çete, başka bir genci kaçırarak aynı bodruma getiriyor. Ve haraç almak istedikleri adamın karşısında, yani gözleri önünde gencin boğazını kurbanlık koyun gibi kesip öldürüyor.
Yani, “Haracı vermezsen sen de böyle olursun”, demek isteniyor.
Çetenin bu ilk adam kesme olayı olmadığı da polis tarafından açıklanıyor. Ve bundan önce de kaçırılan başka bir işadamına gözdağı vermek için bir başka gencin bu çete tarafından kafası kesilerek öldürüldüğü saptanıyor.
Şimdi bana, hangi olayın, “adamına göre muamele” sözünü hatırlattığını gördünüz mü?
Peki bu acımasız katillerin karşılaşacağı muamele ne olmalıydı?
İdam değil mi?
Ama onu da kaldırdık...
Yani, “caniye göre muamele” yok artık. “Adamına göre muamele” yok artık.

 

260 BİN
Cebinden mi çıkıyor?

Fatih Terim’e verilen parayı çok bulduğumuzu bu köşede yazdık. “Yüzde yüz zam bu ülkede kime veriliyor?” dedik.
Hele bu krizde, çalışanlar işten çıkartılırken.
Ve ertesi gün, Terim’e aylık 260 bin YTL’yi sanki cebinden veriyormuş gibi, sırıtarak imza atan Federasyon Başkanı Mahmut Özgener’in resmini ve sözlerini gördük.
“Türkiye Futbol Federasyonu özerk bir kurum olarak kendi gelirlerini elde eden ve futbol ekonomisini büyüterek gelirlerini her geçen gün artıran bir kuruluş olduğunu vurgulamak isterim.
Özerklikten dolayı devletimizden hiçbir maddi girdi sağlamadığımız gibi, düzenli olarak gelir vergisi de ödemekteyiz. Türkiye Futbol Federasyonu, bu çerçevede Fatih Terim’in yeni sözleşmesini düzenlemiştir”.
Aferin.
Federasyonun geliri iyi imiş öğrendik de, acaba harcamaları futbolumuzun yararına mı?
Mesela, semt sahaları yapımından vazgeçtik, ama birkaç büyük futbol sahasını niye federasyon yapmıyor?
Bu fakir halkın paralarıyla yapılan statlar kulüplere veriliyor da Özgener gibi başkanlar bunu neden seyrediyor, olmaz diye müdahale etmiyor?
“Federasyon futbol ekonomisini büyütüyor”muş. Futboldaki büyüme ile Terim’in maaşı kastediliyorsa, vah halimize!

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları