Top
Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

10/04/2008

Tayyip Erdoğan değişmeli

Marifet, partiler için yalnız seçim kazanmak değil, Türkiye’yi, 72 milyonu iyi idare etmek olmalı.
Türkiye iyi idare ediliyor mu?
Hayır.
Bu “hayır”ı ben söylemiyorum. Olaylar söylüyor.
* * *
Ben inanın bunları AKP’yi suçlamak için yazmıyorum. AKP’nin gözünün açılması için yazıyorum.
Başka partinin yakın gelecekte iktidar olamayacağını gördüğüm için AKP’ye söylüyorum.
AKP bugün çok şanslı, ama bu şans, onu çok sorumlu da ediyor.
Merkez sağ Türkiye’de ilk defa batırıldı. Solunsa Türkiye’de oyu yüzde 30’u geçmiyor.  Öyleyse AKP bu fırsatı, şansı iyi kullanmalı. 72 milyon insanın saadeti, kardeşliği ve Anayasa’sının geçerliliği için kullanmalı. Türk halkının alerji duyduğu konuları kaşımamalı.
* * *
Bakın Genelkurmay Başkanı da bir vatandaştır ve ne diyor: “İrticai faaliyet sürüyor...”
Bahçeli de bir partinin lideri olmaktan öte bir vatandaşımızdır ve “Cumhuriyetin bekası tehdit altına girdi” diye konuşuyor.
Bu sözler sizin tüylerinizi diken diken etmiyor mu?
AKP için sivil anayasa taslağı hazırlayan kurulun üyesi Doç. Serap Yazıcı, “Daha zaman var. Ek bir madde ile endişeler giderilip, kamuda türban yasak ilan edilip, tansiyon düşürülür” diyor.
Çocuklar bomba atıyor.
Üniversitede tabancalar patlıyor.
İlkokul öğrencilerinin okulda türbanlı resimleri yayımlanıyor. DTP’li bir milletvekili, “Kürtler özerk Kürdistan istiyor. Avrupa’da Türkiye gibi üniter bir devlet kalmadı” diye konuşabiliyor.
Apo’nun doğum gününde Türkiye’de isyan provası yapılabiliyor.
* * *
Demokrasilerde normal partilere halkoyuyla iktidardan düşmek dışında bir müeyyide uygulanmaz, öyleyse, iktidara gelen partiler “Ben bildiğimi yaparım, oy alamazsam giderim” dememeli, aksine, ilelebet başta kalacakmış gibi, mesela Türkiye’de 72 milyon için çalışmalı, bütün milleti memnun etmeli. Kendisine oy vermeyenleri dışlamamalı.
* * *
Yukarıda saydığımız olaylarda ekonomi yok. 2-3 gün içinde meydana gelen bu olaylar bile Türkiye’nin iyiye gitmediğini gösteriyor.
Hepimiz aynı geminin içindeyiz. Bu gemi batarsa hepimiz boğulmayacak mıyız?
Tayyip Erdoğan tek lider olmanın avantajını kullanıp gemiyi sakin bir limana yanaştırabilir. O zaman da güven doğurur ve büyür...
Çok geç olmadan...

 

OLİMPİYAT MEŞALESİ
Bu sefer başına gelmeyen kalmadı. Olimpiyat meşalesinden söz ediyorum. Hangi ülkeden geçtiyse Tibetliler bu meşaleye çeşitli şekillerde karşı çıktı.
Ama beni en çok güldüren meşaleye yangın söndürme aletiyle köpük sıkan adam oldu.
Bu meşale de Çin ile Tibet arasındaki yangını körüklemedi mi, öyleyse söndürelim, gitsin...

Türklere yazık değil mi?
Türkiye’de özellikle İstanbul’da turist pasaportu ile çalışan binlerce Bulgaristan Türkü var. Bunlar 3 ayda bir Bulgaristan’a gidip gelmekten, bu eziyetten bıktılar. Şimdi 3 ay memleketlerinde kalma zorunluluğu da getirildi. Artık Türkiye’de verilen ikamet tezkerelerinin hiç olmasa bir yıllık olmasını istiyorlar. Hükümet, niye soydaşlara bekledikleri müjdeyi bir an önce vermiyor?

Sosyal yanımız güçlendi!
Ayrı 2 TV kanalında program var, bekârlara eş buluyor.
Takdimciler göbek de atıyor. Atmasalar daha ciddi olacak ya...
Ama ben bu programların, komik yanları bir yana, faydalı olduklarına inanıyorum.
Halkımız sıkılmıyor, karı veya koca bulmak için ekrana çıkıyor. Buluyor da. Siz ne dersiniz, zaman değişti mi?

PALMİYE
Lale var ama...

İstanbul’un birçok bölgesi lale bahçesine döndü. 12 milyon lale ekildi. Bu lalelere 2.7 milyon YTL harcandı. Çok güzel ama lale böyle sık dikilir mi?
Bu sıklık çiçeğe de, görünüşe de zarar veriyor. Üstelik bazı bölgelerde lale hiç yok. Mesela Dolmabahçe Sarayı boyunca uzanan caddedeki çınarların köklerinde, mesela Levent’te.
Sonra, İstanbul ağaçlandırılırken, özellikle yollara dikilan fidanlardan, yaz kış yeşilliğini muhafaza edenlerin dikimine ağırlık verilemez mi?
Mesela birçok yere, ben adının “Akdeniz palmiyesi” olduğunu bildiğim palmiyeler ekiliyor. Bunlar kışın ölüyor veya yaprakları bağlanıp çirkin bir görüntü oluşturuyor. Oysa onların yerine kışın da yaşayan, soğuktan etkilenmeyen palmiyeler ekilemez mi? Belediyenin ziraat mühendisleri herhalde bunu benden daha iyi bilir.

İNÖNÜ
Bakan stada karşı

Yeni yazmıyoruz. Çok yazdık ve tehditler bile aldık. Kültür Bakanı Ertuğrul Günay’ın sözleri yine bize o konuyu hatırlattı.
Bakan diyor ki: “O stada muhalifim.”
Bakanın muhalif olduğu stat İnönü, yani Dolmabahçe.
Bakan, doğru söylüyor ama geç söylüyor. Onun partisi çoktan gereğini yerine getirmeliydi. Ve hiç olmazsa o stadın denizi, manzarayı, görüşü kapatan kuzeyindeki acayip yeni çatıları yaptırılmamalıydı.
Kim izin verdi? İzin verenler bu şehri çirkinleştirdiklerini görmüyorlar mı?
Bakan diyor ki: “Ben zaten orada stadyum olmasına baştan, temelden muhalifim.”
Ben de. Bir İstanbullu olarak ben de karşıyım.
Galatasaray’a verildiği gibi, şehirde görüntüye, tarihi dokuya ve trafiğe zarar vermeyecek bir yerdeki arazi o stattan istifade eden kulübe de verilebilir.
Ama ne yapıp edip önümüzdeki yıllarda o stat yani Dolmabahçe Stadı oradan kaldırılmalı.
Şehirciler konuşmuyor, iş bize düşüyor.

TİYATRO
Yardım gereksiz

Müjdat Gezen reddedince, “özel tiyatro”lara devlet desteği yine gündeme geldi.
Bakanlığın açıklamasına göre, 2007 yılında yardım 1 milyon 500 bin YTL tutarında oldu. Ben bu “yardım”a karşıyım. Birçok vatandaşın da karşı olduğunu sanıyorum.
Bu yardım ümit veren amatör tiyatrolara, çocuk tiyatrolarına ve varsa köy tiyatrolarına dağıtılabilir, dağıtılmalıdır. Ama profesyonel tiyatrolara değil. Çünkü onlar ve onların sahipleri, Allah artırsın, kazanıyor ve bol bol harcıyorlar.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları