Top
Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

03/07/2008

Nükleer bomba hikâyesi

Bir haber beni yıllar önceye götürdü.   Haberi okuyunca, bu kadar yıl sonra artık ben de bahsedeyim, daha doğrusu bildiklerimin, gördüklerimin küçücük bir kısmını da olsa okurlarımla paylaşayım dedim.
Ben yedek subaylığımı İstanbul’da “Harp Başlığı”nda yaptım. Yani atom bombalarının bulunduğu yerde. Bu bombalar Amerikalılarındı ve ikili anlaşmalarla Türkler bazı konularda yetkiliydi. Bütün askerliğim boyunca benim de cebimde, beni ilgilendiren bu ikili anlaşmaların maddeleri vardı.
* * *
Önce Gaziemir’deki Ulaştırma Yedek Subay Okulu’nda okudum. Okul bitimindeki sınavda ilk 3’e girseydim istediğim birliğe yollanacaktım. Bölüğün yedek subay komutanlarının oyununa geldim ve okulun 4’sü oldum. Yani kuraya kaldım. Çektim, ve uzatmayalım, İstanbul Harp Başlığı’nda ulaştırma müstakil takım komutanı oldum.
Görevim, Amerikalıların “Harp Başlığı” dediği atom bombalarını oradan oraya nakletmekti.
* * *
İglo denen, yeraltındaki sığınaklardan alınan nükleer başlıklar araçlara yüklenir, ya Yeşilköy’e askeri havaalanına ya da Çorlu’ya giderdi. Veya tersi olurdu. Konvoy yoldayken yanından araç geçirilmezdi. Boşaltma ve yükleme sırasında koruma görevini üstlenen ve çember yapan Türk askerleri arkalarını dönerlerdi, başlıkları görmeleri yasaktı. Türk asker ve subaylar iglolara giremezdi.
* * *
Bir gün Genelkurmay Başkanı geçecek dendi. Kapı önünde dizildik. Geldi. İçeri davet ettik. “Hayır” dedi. “Siz bu ABD üssünün İngilizce kapı üstü yazısını kaldırmadıkça ben buraya girmem...” Ve gitti.
* * *
Anlatacak çok şey var ama yerimiz sınırlı...
Bunlar önceydi. Belki de Soğuk Savaş sırası. Dünya başkaydı. Bugün her şey değişti...
Ha, neredeyse bana o günleri hatırlatan haberi unutuyordum.
O haber 27 Haziran 2008 günü çıktı.
Başlığı şöyleydi: “ABD’nin, Avrupa’da en çok nükleer bombası Türkiye’de.”
Ve o haberde, ABD’nin nükleer bomba sayısı Avrupa’da 7000’den çokken, bu sayının 50 yıl sonra bugünlerde artık 2400’e indiği söyleniyordu.
Yani benim bombalar gitmişti!..

 

İDDİANAME NEREDE?
Beklenen deprem, beklenmeyen bir zamanda meydana geldi. 23 kişi daha Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alındı.
Ergenekon’da daha önce gözaltına alınanlar bir yıldır hapiste ama iddianame henüz ortada yok, dava açılmadı. Yani hapisteki 49 kişi neyle suçlandıklarını bilmiyor.
Bu seferki 23 kişi de ne kadar gözaltında, yani hapiste kalacak, meçhul...
İddianamesiz yargı ve 13 ay hapis olur mu?
Bağımsız yargıya güvenmek bu mu?


Doğru söze ne denir?
Türkiye devrimle ileri gitmiştir.
Türk devriminin Fransız devriminden, Rus devriminden farkı yoktur. Üçü de hâkimiyeti gökten meclise indirmiştir. İran’daki devrim değil, karşı devrimdir. Çünkü ekseriyet için değil, bir avuç molla için, yani bir avuç insan için yapılmıştır.
Bunu TV’de Prof. Dr. Ruşen Mazıcı söylüyor. Doğru değil mi?


İster inan, ister inanma
-  Asgari ücrete ayın 1’inden, yani salı gününden itibaren yüzde 5, elektriğe ise yüzde 21 zam yapıldı.
-  Diyarbakır’da, “Kürt Ulusal Hareketi” vatana ihanetten idam edilen Şeyh Sait ve arkadaşlarını “Unutmayacağız” diye törenle andı!..
-  Eski Bakan Önay Alpago: “Laikliği temel alan, cumhuriyeti kuran Meclis’in üçte biri din adamlarından oluşuyordu.”


AB’DEN
Çifte standart niye?

“AB süreci kapatmaya bağlı.” AKPM’de Belçikalı Brande’nin raporunda bu yazıyor. Üyeler “AKP’nin kapatılmasının AB sürecini durduracağını” söylüyor. Türkiye AB Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanı Joost Lagendijk de, “AKP’nin kapatılması halinde AB ile Türkiye arasında devam eden iyi ilişkilerin sekteye uğrayacağını” söylüyor.
Yani o da Türk yargısına gözdağı veriyor veya vermek istiyor.
Neden.
AKP’yi tutuyorlar da ondan. Al gülüm, ver gülüm.
Bahane de hazır, onlara göre, “Yüzde 47 oyla seçilmiş bir parti kapatılamaz.”
Halk iradesine, milli iradeye saygı bunu gerektirir. “Laikliği kaldırmaya odak olma” gerekçesi filan onlara göre boş laftır. Madem halkın yüzde 47’si bir kere oy verdi, AKP artık istediğini yapabilir!..
Peki, bu beylere sormalı: Neyi?
İrlanda halkını.
Onların oyu halkın iradesini, milli iradeyi ifade etmiyor mu?
AB, oradaki halk iradesini adam yerine koymuyor ki, “Oylamayı bir daha yapalım” diyor.
Yani, bize gelince, halkın iradesi diye tutturan Avrupa, kendi işine gelince halkın iradesini İrlanda’daki gibi adam yerine koymuyor, saymıyor. Bu çifte standart değil mi?


TERİM
Parayı gördü, döndü

Kimi asgari ücretine yüzde 5 zam yapıldı diye sevinirken (!), kimi de milyarları götürüyor. Bu eşitsizlik, daha doğrusu münasebetsizlik niye?
Bakın Fatih Terim şu anda ayda 143 bin YTL alırken, Türkiye’de kalmayı kabul etti ve maaşı 286 bin YTL oldu.
Önce, kimin parasını kime veriyorsunuz? Nereden gelirse gelsin, bu para bu fakir milletin değil mi? Sonra Milli Takım’dakiler kendi takımlarının antrenörleri tarafından yıllardır çalıştırılan sporcular değil mi?
Yani onları Terim mi yetiştiriyor? Yok, onlara taktik veriyor, derseniz buna da cevabım var, Avrupa kupasında yararlı taktik verebilseydi takım mesela Çek maçında son 15 dakikada şaha kalkar ve maçı alır mıydı? Taktiği uygular, baştan beri iyi oynardı.
Uzatmayalım, Terim kabadayı ağzıyla konuşan, Türk Milli Takımı için bu tarafıyla da düşünülemeyecek bir yönetici. “Yurtdışına gideceğim” diyorsa bırakın gitsin. Gitseydi de marifetini görseydik!
Ama yine o kazandı.
Bir gazetemizin birinci sayfasında attığı başlık gibi: “ Parayı gördü, geri döndü.”
Bu parayı, bu milletin parasını ona verenler de bir gün hesap vermek zorunda kalacaklar. Ben o günü bekliyorum.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları