Top
Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

03/04/2008

Tayyip Erdoğan’ı kim itti?

Anayasa Mahkemesi, Başsavcı’nın AKP’yi kapatma isteğini görüşmeyi ittifakla kabul etti.
Bunu herkes biliyor.
Peki bu noktaya nasıl gelindi, ona bakalım...
Bu noktaya gelmemize Tayyip Erdoğan’ı arkasından iten bazı arkadaşları sebep oldu.
AKP demek, bana sorarsanız, Tayyip Erdoğan demekti.
Tayyip Erdoğan fevkalade tahsil görmemiş olsa da İstanbul kaldırımı çiğnemiş, akıllı, zeki ve hırslı biridir.
Ona yakın çevresinden “Sus” diyen olmadığı için çok konuştu ve bu yüzden çok pot kırdı.
Onun yerine, AKP’de az konuşabilecek, ama halkı etkileyebilecek başkaları var mı?
Yani tek adam Tayyip Erdoğan’ı arkasından itenler partiye de Tayyip Erdoğan’a da ülkeye de yazık etti.
Yoksa, bunlar yapacaklarını önceden planladı mı? Yani Erdoğan’a parti içinde komplo mu kuruldu. Ben buna ihtimal vermiyorum... Ama verenler var...
* * *
AKP’nin kapatılması Türkiye’de baş ağrıtabilir.
Türkiye’de işler daha da karışabilir.
AKP, parti kapatmayı önleyecek anayasa değişikliğine hız verebilir.
Biz, yani Türkiye yeni bir gelişmenin eşiğindeyiz.
Anayasa Mahkemesi’nin sonuçta kapatmaya karar vermesi veya vermemesi bu gelişmeye şu veya bu şekilde bir yön verecektir.
* * *
Tayyip Erdoğan’ın geçen gün sarf ettiği şu sözler benim çok dikkatimi çekti. Cümle veya cümleler mealen şöyleydi:
“5.5 yıl ben türban konusunu ele almadım. Yurtdışında bu konuda bir soru sordular cevap vermeseydim mi?”
Evet, Başbakan İspanya’da bir soru üzerine türban için “Velev ki, sembol olsa bile” diyordu...
Ama geçen gün söylediği, yukarıya aldığımız sözleri türban konusunu kaşımaktan Başbakan’ın sanki pişmanlık duyduğuna işaret sayılmaz mıydı?
* * *
Bakın, bizim hep söylediğimiz bir şey var.
15-20 yıl önceki Türkiye artık yok.
AKP Türkiye’yi değiştirdi, rejimi değiştirdi “laiklik” yerinden oynadı.
Bu görüşler yalnız bizim görüşümüz değil. Los Angeles Times’ta da ifade edilmiş. Gazete, “AKP, Türkiye’nin laik karakterini bozdu” diyor.
Düşünen akıl için yol birdir. Değil mi?

 

AV DEĞİL KATLİAM
Ölüme sevinilmez. Ama öldürmeye gidenler ölürse...
“Fok avlamaya giden tekne alabora oldu ve 4 cellat öldü.”
Avcılar fokları döve döve bayıltıyor ve bu koca hayvanları diri diri yüzüyorlar. Kanada dünyadaki tepkileri dikkate alarak bu görüntülere yasak koydu. Yani bu katliamın fotoğrafını çekmek yasak.
Biz bu katliamı kınıyoruz.

 

Butto, marifet ölmemek
Nur Batur’un yeni kitabı çıktı. Benazir Butto’yu anlatıyor.
Ama bu hikâye Benazir Butto’nun öldürülmesiyle bitti sayılmaz mı?
Marifet ölmemek. Cinayete kurban gitmemek veya idam olmamak. Çünkü yıllar geçiyor, bugün iktidardan düşürülen, hapislere atılan, sürülen yarın başa gelebiliyor. Tekrar edelim, marifet ölmemek. Tabii elinizdeyse...

 

“Aş Kendini” şaşırdı
“Aş Kendini” programını Aydan Önder yapıyor. Zevkle seyrediliyor. Bu hafta Letonya’da idi. Başşehre 25 km mesafede bir turizm merkezi varmış, yalnız plajı 32 km imiş. Aydan seyirciyi o turistik şehre götürdü. Ama bir de baktık sokaklar bomboş, dükkânlar kapalı, lapa lapa kar yağıyor. Turistlerden eser yok...
Yoksa “Aş Kendini” mevsimi mi şaşırdı?

 

KAYACI
Konu eski, hakaret yeni

Aysun Kayacı, “Çobanın oyu ile benim oyum bir mi?” dedi, AKP’lilerin hakareti yağdı.
Önce, bu tartışma hukuk fakültelerinde derslerde var.
“Parası olan yani vergi veren, parası olmayanla, yani vergi vermeyenle, tahsilli tahsilsizle bir olur mu? Olmazsa oy sayıları da farklı olsun” diyenler olmuş.
Bu tartışma demokrasinin ilk zamanlarına ait. Sonra doğru bulunmuş ve kişi başına bir oy denilmiş. Yani eşit oy esas alınmış, ama ben “Doğru bulunmuş” derken “Kardeşim bu görüş yanlış” diyenin fikrine de hürmet ederim, hakaret etmem.
Çünkü benim düşüncemin aksi de olsa o bir fikirdir. O fikri ileri süren, o düşünceyi dillendiren, zor kullanmadıkça, silaha başvurmadıkça düşüncesini söylemekte serbesttir. Bu düşünce demode de olsa düşüncedir, eylem değil.
Peki, AKP’liler, özellikle AKP’li Dengir Mir Mehmet Fırat, Aysun Kayacı’ya hakaret etme hakkını kendilerinde nasıl görüyor?
Aysun Kayacı bu hakaretler için yargıya başvurmuş.
Herhalde bu adamları mahkûm ettirecek.
Ama ben olsam onların hakaretine aynı şekilde hakaretle cevap verirdim...

 

OTURULUR
On binlerce ev boş...

Büyükşehir Belediyesi trafik konusunda yeni kararlar alıyor.
Mesela taksilerin “çağrı sistemi”ne tabi olması sağlanacak. Yani taksiler müşteri bulmak için şehirde istedikleri gibi dolaşamayacak.
Bunun, uygulanınca faydası olursa görülecektir.
Ama biz şunu söyleyebiliriz, hani eski, bakımsız ve pis taksiler çalıştırılmayacaktı? Ne oldu?
Yeni, çok faydalı bir karar daha var.
Otobüs ve minibüsler artık ayakta yolcu almayacak.
Londra’da otobüslerde 3-5 yani çok az sayıda kişinin ayakta seyahatine müsaade ediliyor. Gerisi oturuyor.
Bizde de bundan sonra böyle olması sevinilecek bir durum.
Ama bu kadar otobüsümüz var mı? Sevincimiz kursağımızda kalmasın. Yani belediye gereğini yapsın ve acele yeni otobüsleri devreye soksun.
Trafik demişken, senelerdir savunduğumuz bir önerimiz var. Topkapı dışında Silivri’ye, hatta Tekirdağ’a kadar binlerce ev var. Bunlar “yazlık” diye kullanılıyor. Senenin 8-9 ayı boş tutuluyor. Oysa otobanın bir kenarı oralara işleyecek hızlı tramvaya ayrılsa o evler 12 ay kullanılabilir.
Bunun için önceden bir anket de yapılabilir.
Bu, Büyükşehir Belediyesi’nin gayretine değmez mi?
Değer.
Belediye eylem mevkiidir. Ondan iş beklenir. Yapacağız, edeceğiz yerine bir an önce yapmak ve hemşerileri rahat ettirmek görev olmalıdır.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları