Top
Deniz Bayramoğlu

Deniz Bayramoğlu

denizb@cnnturk.com.tr

24/12/2023

Parlak Ahmet

Tünel meydanından Galata Kulesine doğru inen Galip Dede Caddesi yaklaşık 100 metre sonra çatallanır. Galip Dede Caddesi sağ taraftan Galata Kulesi’ne doğru devam ederken sola kıvrılan sokak da ilginç bir şekilde Galip Dede sokağı diye anılır. Caddeye girdiğiniz andan itibaren zaman zaman sağ ve sol taraftaki enstrüman mağazalarından farklı müziklerin yükseldiğini duyarsınız. Özellikle de bahsettiğim o çatala yaklaştığınızda daha sıklıkla duyulur o müzik sesi. Bazen sokağı dolduran müziğin albenisine kapılır, dayanamaz Galip Dede Caddesi’nden sağa doğru çatallanan o sokağa, Galip Dede Sokağı’na girersiniz. Girer girmez de sizi sarıp sarmalayan o sesin az ilerde sağdaki küçük bir dükkândan, Ahmet Acar’ın dükkânın geldiğini fark edersiniz. Ahmet Acar Türkiye’nin en iyi bağlama icracılarından biridir. Parlak Ahmet namıyla bilinir. Ve o küçük enstrüman dükkânı da hem en iyi icracıların hem de memleketin dört bir tarafından gelen müzik meraklılarının uğrak yerlerinden biridir. Galata’daki her enstrüman mağazası benzer bir işleyişe sahipse de Ahmet Acar’ın yeri başka bir ruha sahiptir. Hani bana kalırsa doğrudan sokağın ruhudur Ahmet’in yeri.

Bir sokak, bir bina, bir mahalle, bir semt, bir kent ya da bir ülke nasıl ruh kazanır derseniz insanla kazanır elbette. Kuledibi-Tünel mıntıkası eskiden beri müzik mağazalarının en yoğun olduğu yerdi İstanbul’da. Hala öyle sayılabilir belki ama çok şey kaybetti zaman içinde. Ruh orayı yavaş yavaş terk ederken yerini plastikten mamul bir “turistik” mekân alıyor.

Ruhsuz, kimliksiz, kişiliksiz…

Ahmet Acar da -umarım başka bir yol bulunur- yakında o sokağı terk etmek zorunda kalacak. Çeşitli nedenlerden dolayı dükkanından çıkmak zorunda ve bu kiralarla orada yeni bir yer bulması mümkün değil. Yaptığı işin maddi karşılığı zar zor yetiyorken geçinmesine şimdi avuç içi kadar dükkanlara 40-50 bin lira kira vermesi mümkün değil. Yani Galata ruhundan bir parçayı daha kaybediyor.

Hani kimine saçma gelecek belki ama ben Beyoğlu Belediye Başkanı’nın yerinde olsam Ahmet Acar’ı Galata’da tutabilmek için elimden geleni yaparım. Sadece onu değil Galata, Tünel, Kuledibi civarında ne kadar enstrüman mağazası, enstrüman yapım atölyesi, müzik kursu varsa onları orada tutabilmek için elimden geleni yapardım. Çünkü İstanbul’un başka bir ilçesine kolay kolay nasip olmayacak ve bir kere bozulup yıkıldı mı, yeniden inşası imkânsız bir kimlik ve gelenek halihazırda oracıkta bekliyor. 

Recep Hoca

Bu yazı geç kalmış bir vefa borcu yazısıdır. 1986 yılında Rize Anadolu Lisesi’nin kapısından girdiğimde tanımıştım ilk kez Recep Seyhan’ı. Okulumuzun müdürüydü. O yıl Türkçe derslerimize de girmeye başladı. Sonra da Edebiyat öğretmenimiz oldu Recep Hoca. Sadece öğretmen ve idareci değil aynı zamanda Türkçe’nin önemli hikayecilerinden biriydi. Maalesef 28 Ekim’de kaybettik onu. Recep Hoca ile temasımız zaman zaman kesilse de hiç tam anlamıyla kopmadı. Keşke daha çok olsaydı ama hiç olmazsa ömrünün o son 1 yılında daha sıkı bir iletişim tesis edebilmiştik ve karşılıklı helalleşebilmiştik. Onun benim üzerimdeki hakkı çok daha büyüktü bana kalırsa. Kimi zamanlar vardır ya insanın hayatında bıçak sırtıdır. Orada minicik bir yanlış müdahale bile genç bir ruhun bambaşka alanlara savrulmasına ve hatta mahvına sebep olabilir. Merhum tüm bu anlarda -sadece benim için değil diğer tüm öğrenciler için de- en doğru müdahaleyi kırmadan, dökmeden yaptı, bıkmadan usanmadan.

Mekânı cennet makamı ali olsun.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları