Top
Deniz Bayramoğlu

Deniz Bayramoğlu

denizb@cnnturk.com.tr

02/05/2021

“Geriye sadece erguvanlar kaldı”

Nisan ayının ilk günleri geldiğinde Japon halkının büyük bir kısmı radyolara ve televizyonlara kulak kesilip meteorolojiden gelecek çok önemli bir haberi beklemeye başlar… Japonya’da meteorolojinin hava durumu tahmininin yanı sıra çok önemli ve büyük hassasiyet gerektiren bir görevi daha vardır: Sakura’ların (Japon Kirazı) açacağı zamanı tahmin etmek!

Görev önemlidir çünkü Japon kültüründe çok özel ve önemli bir yere sahip olan Sakura’ların ne zaman açacağı muhtemelen 8. yüzyıldan bu yana büyük bir merakla takip edilmiş ve 9. yüzyıldan bu yana da büyük bir titizlikle kayıt altına alınmış. Hani belki bilmek istersiniz diye yazıyorum; uzun yüzyıllar boyu Nisan ortalarında açan Sakura’ların, 20. yüzyıldan itibaren açma zamanları Nisan başlarına kaymış. Sebep gayet tanıdık; Küresel ısınma.

Sonra bir sürü kentte Sakura’ların açmasıyla festivaller başlar ve bu festivallere Japonlar kadar dünyanın dört bir yanından gelen yüz binlerce turist de büyük ilgi gösterir. Sakura’ların açması büyük bir meseledir yani Japonya’da. Sadece orada değil elbette başka memleketlerde de…

Sakura’ların Japonya dışına çıkartılması yasak. Ama Japon hükümetleri 20. yy boyunca bazı ülkelere jest yapmak için Sakura fidanları göndermiş. ABD bunlardan biri… Washington DC’de de Sakura’ların açma zamanı Japonya kadar olmasa da bayağı bayağı bir kültürel meseleye dönüşmüş durumda. Türkiye de bu ülkelerden biri. Mesela İstanbul’da iki yerde görebiliyorsunuz Sakura’ları. Biri Ataşehir’deki Nezahat Gökyiğit Parkı, diğeri ise Baltalimanı’ndaki Japon Bahçesi…

Nisan ayının ortalarına doğru İstanbul ahalisinin çok ama çok küçük bir bölümü yollarını özellikle Boğaziçi’ne düşürmeye çalışır. İstanbul’un artık mostralık hale gelmiş korularına ve ağaçlık alanlarına gitmeye gayret eder. Hele bir Boğaz teknesine binebilmişse ve şansına hava da güneşliyse… Buralardayken de kafası hep yukardadır. Gözleri bir şeyler arar. Bulduğu zamansa aradığı şeyi dudaklarına keyifli bir gülümseme oturur. Erguvan zamanıdır çünkü İstanbul’da. Erguvanlar açmıştır. İmparatorlukların çiçeği… Ama ne kitle iletişim araçlarında duyarız adını ne adına festivaller düzenlenir. İstanbul ahalisinin çok az bir kısmının şahitliğinde açar ve solar erguvan çiçekleri.

var taboolaDivId = "";var taboolaPlacement = "";if (adServiceConfig.isMobile()) {taboolaDivId = "mid-article-thumbnails_mobile1_milliyet-" + 6495531;taboolaPlacement="Mid Article Thumbnails_mobile1_milliyet";}else {taboolaDivId = "mid-article-thumbnails_desktop1_milliyet-" + 6495531;taboolaPlacement = "Mid Article Thumbnails_desktop1_milliyet";}window._taboola = window._taboola || [];_taboola.push({ mode: 'thumbnails-mid-a', container: taboolaDivId, placement: taboolaPlacement, target_type: 'mix' });_taboola.push({ article: 'auto', url: 'https://www.milliyet.com.tr/yazarlar/deniz-bayramoglu/geriye-sadece-erguvanlar-kaldi-6495531' });

“Erguvanlar geçip gittiler bahçelerden / Geriye sadece erguvanlar kaldı.” Hilmi Yavuz

Toplu taşımayı kim kullanır?

Toplu taşıma bir medeniyet göstergesidir. Mümkün olsa da her kesimin ihtiyacını karşılayacak kadar yaygın bir ağa ve rahatlığa sahip olsa… Neyse; sonuç olarak toplu taşıma halk içindir. Özellikle de emekçi, çalışan, öğrenci, memur için ucuz, ulaşılabilir ve sürekli bir ulaşım alternatifidir. Sağlıklı ve ucuz bir toplu taşıma her bir yönetimin halkına karşı ödevidir.

Her fırsatta hatırlamak lazım: Bu yazıyı okuduğunuz ve kapanmanın üçüncü gününü idrak ettiğimiz şu Pazar günü bile tüm yurtta milyonlarca işçi evinden çıkacak ve çalışmaya gidecek. Tam kapanmada istisna tutulan sektörler var ya, işte o sektörlerde çalışanların sayısı farklı farklı tahminlere göre 13 ila 16 milyon arasında. Kayıt dışılık oranı çok yüksek olduğu için kesin bir rakamdan bahsetmek zor ama DİSK kabaca “istihdamın yüzde 70’i tam kapanma döneminde çalışacak” diyor.

Sadece bu kapanma döneminde değil, tüm salgın sürecinde de aynı şey söz konusu oldu.

Şimdi bunu bilerek hâlâ metrobüste, metroda belediye otobüsünde birbirinin sırtında işe gitmek zorunda olan insana kızmazsınız, kızamazsınız.

Ama tabii Bodrum’a doğru yaşanan “kavimler göçü”nü de anlamaya çalışmayalım. Kafelerde, restoranlarda, nargile kafelerde, kaçak partilerde, toplu iftarlarda şurada burada yakalananları da anlamasak olur bana kalırsa.

Ama geride bıraktığımız 1 Mayıs hatırına hiç olmazsa, işçiye parmak sallamayalım.

Kadının yeri?

Üsküdar’ın en meşhur yapılarından, İstanbul’un süslerinden biridir Mihrimah Sultan Camii… Aynı adla Edirnekapı’da da bir camii vardır. Her iki camii de Mimar Sinan tarafından inşa edilmiştir. Sadece birer yapı değil, aynı zamanda İstanbul efsanelerinden birinin de parçasıdır bu yapılar. İçinde Kanuni, Hürrem ve Rüstem’in de bulunduğu efsaneler…

Ama bizim konumuz Üsküdar’daki Mihrimah Sultan Camii… Kanuni tarafından kızı Mihrimah sultan için ya da bizzat Mihrimah Sultan tarafından yaptırıldığı düşünülür bu camiinin. Mihrimah Sultan’ın eşi Rüstem Paşa adına da cami yaptırdığı düşünülürse ikinci ihtimalin, yani Üsküdar’daki camiinin banisinin de Mihrimah Sultan olduğu söylenebilir.

Cuma günü din-i mübin İslam adına konuştuğunu iddia eden birisi genç bir Müslüman kadını buradan, yani Müslüman bir kadının yaptırdığı camiiden kovdu. Yazı bu kadar.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları