Top
Çetin Altan

Çetin Altan

c.altan@bnet.net.tr

27/12/2014

Hayatlar

Çamlıca etek- lerindeki bahçelerde, akşamları ateşböceklerinin görünmeye başladığı mevsimdi. Karayolları Bölge Müdürlüğü Alım Satım Şefliği’nden emekli Remzi Bey, evinin arka sahanlığındaki soba borularını bodruma taşırken bir fenalık geçirmişti.
Fenalığı Remzi Bey yerine eski Emniyet Amiri Hüseyin Bey de geçirebilirdi. Ve mevsim sonbahar da olabilirdi.
Fenalığı inşaat müteahhidi Haşim Bey yahut Dalyancıların oğlu Rıza Bey de geçirebilirdi. Ve mevsim yaz ortası olabilirdi.
*
Remzi Bey, parti lafı açıldığı zaman:
“Biz ekmek partisindeniz” diyenlerdendi. Kimin ne olduğunu bilmediği için, üstüne düşmanlık çekmemek için böyle söylerdi. Yoksa tuttuğu bir parti vardı içinde.
Bir ömür kimden yana olduğunu belli etmeden yaşamıştı.
“Dizlerine kapansan” şarkısını severdi.
Amirlerinin karşısında uslu bir çocuk havasıyla ayakta durur, her söylenene, başını hafif sağa eğerek.
- Emredersiniz, derdi.
*
Otuz iki yıllık evliliğinde dört defa karısını dövmüştü. Sosyal konulardaki tek fikri:
“Biz adam olmayız”dan ibaretti.
Öldükten sonra mezarına önce birkaç bayram gidilecek, sonra hiç gidilmeyecekti.
Remzi Bey yaşayıp yaşamadığını bilmeden yaşamış olanlardandı.
*
Fenalığı eski Emniyet Amiri Hüseyin Bey geçirseydi? Hüseyin Bey yaşadığı ve dünyanın girdisini çıktısını iyice çaktığını sanarak gidecekti öteki dünyaya. Oysa bütün bildiği insanların güvenilmez kişiler olduğuydu.
Her kademede zinanın çeşidini, rüşvetçiliğin daniskasını ve namussuzlukla yalanın son perdelerini görmüştü. Pek de yadırgamamıştı bunu.
*
Her akşam adam döve, çalkana, büyüklerine sadık görüne; bazı telefonlara “Başüstüne efendim” diye ateş parçası gibi, bazı telefonlara da “Biz karışamayız efendim” diye savsaklayıcı bir sesle cevap vererek ve sık sık âlem yaparak yaşamıştı. Kendisinin hinoğlu hin olduğundan emindi.
*
Fenalığı inşaat müteahhidi Haşim Bey geçirseydi? Haşim Bey eğlence sofralarında taklit yapar ve açık saçık fıkralar anlatırdı. Genel müdürlerden, müsteşarlardan ve milletvekillerinden dostları vardı.
Onları yemeklere davet eder, kendilerini karikatürize ettiği kırtasiyecilik olaylarıyla eğlendirir, işlerini “Aman gözünü seveyim ağabey”, “Aman ayağını öpeyim kıyma ağabey” diye dostluk havası içinde yürütürdü.
*
Kendisini pekâlâ iyi yaşamış zannedenlerdendi. Epey kadınla yatmış, Almanya’ya da, İtalya’ya da, Fransa’ya da gitmişti.
Ve hayatında hiç roman okumamış, hiç şiir okumamıştı.
*
Dalyancıların oğlu Rıza Bey fenalık geçirseydi? Rıza Bey Fransızca bilir ve tenis oynardı. Moda Kulübü’nün önünde motoru vardı. Kadın gönlünü anladığı söyleyen zamparalardandı. Ailesi genişti. Her tarafta dostları vardı. Telefonu açtı mı isimleriyle hitap ederdi onlara.
Ve pokerciydi. Roman ve şiir okumuştu. Lokantalarda alafranga yemek ısmarlardı. Memleketin çok görgüsüz olduğu kanaatindeydi. Hiçbir işte dikiş tutturamamış, babadan kalanları satıp savarak yaşamıştı.
*
Cenazesi epey kalabalık olacaktı. Bir hayli de çelenk gelecekti. Dost sofralarında birkaç yıl daha dolaşacaktı adı. Arkasında bıraktığı sevgilileri arada sırada birlikte çektirdikleri eski resimlere bakacaklardı.
*
Acaba gerçekten yaşamış olmak bunlardan hangisiydi?

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları