Top
25/02/2023

SEÇTİĞİMİZ EVLATLARIMIZ

Ülkemizi yasa boğan depremden beri iki hafta geçti! Aylar, yıllar süren iki hafta yaşadık hep birlikte! Bir ‘hiçlik’ duygusu ile uyuştu bedenlerimiz, televizyon ekranından ayrılmadı gözlerimiz! Enkaz altından çıkarılan her sağ kişi de tutuldu nefeslerimiz, umutla yakınlarının çıkmasını gördükçe yandı yüreklerimiz!

Öyle bir felaket yaşadık ki giden canından, kalan aklından oldu. Herkes ama en çok da çocuklar mahvoldu! Annesiz kalan bebekler, ailesine ulaşılamayan çocuklar, hastaneleri doldurdu. Yaşadıkları travma nedeniyle konuşamayan, ailesini hatırlayamayan ve kalabalık bir ailesi varken bir anda kimsesiz kalan çocuklar, gündemin önemle ele alınması gereken ciddi bir sorunu oldu. Çünkü organ mafyasının dikkati oralarda olabilirdi, dilendirmek ya da fuhuş yaptırmak için onları çalmak isteyenlerin de tabi! Bu sebeple deprem bölgesindeki refakatsiz çocuklar için “ALO 183” hattı kuruldu. Yine afet bölgesindeki çocuklar için gönüllülerin oluşturduğu “Çocuk Koordinasyon Merkezi” oluşturuldu. Çocuk hakları savunucuları, psikologlar, sosyal hizmet uzmanları, depremzede çocuklar için faaliyette bulunuyor, yaşadıkları fiziksel ve ruhsal dehşeti hafifletmek için uğraşıyor! Peki ya sonra? O anasız- babasız kalan çocuklar, minicik bebekler ne olacak? Yüzlercesi kurumlara yerleştirilecek, bu travmayla küçücük bedenlerinin taşıdığı kocaman dertlerle hayatlarına yapayalnız devam edecekler. İşte tam da burada geçtiğimiz hafta çok tartışılan bir konu olan ‘Evlat edinme ve Koruyucu Aile’ müessesesi gündeme geliyor! Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, kimsesiz çocukları evlat edinme ve koruyucu aile olabilmek için deprem öncesi günde 2-3 başvuru, ayda ise 10 ile 12 başvuru aldıklarını, depremden sonra ise başvuran kişi sayısının 190.000’i geçtiğini belirtti. Bakanlık, depremden kurtulan çocukların deprem sonrası koruyucu aileliğe başvuranlara verilmeyeceğini, depremden önce başvuru yapmış, bakanlık süreçlerinden geçmiş ve onaylanmış ailelerin başvurularını değerlendirileceğini açıkladı. Deprem sonrası başvuranların ise zaman içinde izleme-değerlendirmeye alınacağını da ifade etti. Bir hukukçu olarak şu dönemde haliyle bana en çok sorulan sorulardan biri; Evlat edinme prosedürü ve Koruyucu aile ile arasındaki fark! Özellikle dizilerde evlat edinme ve koruyucu aile kavramlarının çok sık geçmesi, bu kavramlara ilgiyi arttırdı. Depremle birlikte yuvasız kalan çocuklara sahip çıkabilmek adına talep fazlalaşınca da bu iki müesseseyi bir değerlendirelim istedim. Öncelikle evlat edinme, çocuğun velayetinin, evlat edinene mahkeme kararı ile devredilmesidir. Koruyucu ailede ise çocuğun bakım, yetişme ve eğitim sorumluluğunu devlet ile paylaşılırken çocuğun velayeti biyolojik ailesinde kalır. Çocuğun koruyucu aileye yerleştirilmesi için biyolojik anne ve babasından rıza alınmasına gerek yoktur. Koruyucu ailelikte amaç, çocukların kurum ortamı yerine sağlıklı, sevgi dolu bir aile ortamında, birebir ilgilenilerek büyümesini sağlamaktır. Evlat edinme ile arasındaki yine önemli farklardan biri, çocuğun 18 yaşına kadar koruyucu ailesinin soyadını alamaması ve yasal mirasçısı olamayışıdır. Evlat edinme statüsündeki çocuklar ya terk edilmiş ya da biyolojik ailesinin rızasının alındığı çocuklardır. Bekarlar ve biyolojik çocuk sahibi olan kişiler de koruyucu aile olabilir. Evlat edinmede ise çiftlerin 30 yaşını doldurmuş olmaları veya en az 5 yıldır evli olmaları gerekmektedir. Bunun yanında bekar kişiler de evlat edinmeye başvurabilirler. Çocuğun anne ve babası hayattaysa ve kim oldukları biliniyorsa, terk durumu da yoksa evlat edindirme için biyolojik anne-babanın rızası gerekir. Türk Medeni Kanunu’nun 282. maddesi uyarınca evlat edinme yoluyla soybağı kurulur yani evlatlık, evlat edinenin nüfusuna kaydolur. Türk Medeni Kanunu’nun 500. Maddesinde de evlatlığın tıpkı öz çocukları gibi, evlat edinenin mirasçısı olacağı belirtilmiştir. Ve en önemlisi de Türk Medeni Kanunu’nun 129. maddesi uyarınca evlat edinen ile evlatlık ve onun çocukları arasında evlenme yasaktır!Bunun sebebi de, evlatlık alınanın öz olandan tek farkı, onu doğurmamış olmanızdır! Evlat edindiğiniz çocuk, seçtiğiniz evladınızdır!…………………………………………………*………………………………………

En ünlü Evlatlık;

Gündem deprem, gündem evlatlık müessesesi olunca dünyanın en ünlü evlatlık çocuğunun hikayesini de paylaşmak istiyorum müsaadenizle;“Abdulfattah John Jandali, Suriye’de dünyaya geldi. Annesi bir ev hanımı, babası ise birçok köyün sahibi zengin biriydi. Koyu bir Arap milliyetçisi olan Jandali, Beyrut’ta bulunan Amerikan Üniversitesinde hukuk okurken katıldığı eylemler yüzünden büyük sorunlar yaşayınca Amerika’ya yerleşerek hukuk doktorası yaptı. Doktora yaparken Joanne Carol Schieble isimli bir kadına sırılsıklam aşık oldu. İlişkileri derin ve büyük bir aşkla devam ederken kadın hamile kaldı. Kadın katı bir Katolik, Jandali ise Müslüman olunca kadının ailesi evlenmelerine izin vermedi. Katolik olduğu için bebeği aldırma durumu da olmadığından Schieble, bebeğini doğurdu ve ailesinin yoğun baskısıyla bebek evlatlık olarak verildi. Bir ayrılık dönemi yaşayan çift, kadının babasının ölmesinden sonra yeniden bir araya geldi. Bu defa evlendiler ve bir kızları oldu. Çift, kızlarıyla yeni bir hayat kurdu.Türk filmi gibi olduğunun ben de farkındayım ama en bomba kısım, filmin pardon hikayenin sonu;Evlatlık verilen o çocuk, Apple’ın kurucusu Steve Jobs’du!Henüz küçükken sınıftan bir arkadaşı; Annenle, baban senin gerçek annenle, baban değil, onlar seni terk etti" der Steve’e! O da gözünde yaşlarla eve gider ve sorar ailesine, öz ailem beni terk mi etti diye.Onların cevabı şu olur; ‘Sen değil terk edilmiş olan aksine seçilmiş olansın! Biz seni onlarca çocuğun arasından seçtik!’Steve’in kodlaması; "Ben ailem tarafından terk edilmiştim" değil, "Ben ailem tarafından seçilmiştim" olmuştur ve kendisini şöyle tanımlar; ‘Ben seçilmiş olanım!’Hayat tam da böyle bir şey işte; Kaderimiz hikayemizdir!Hikayemizde kendimizi konumlandırdığımız yer de, geleceğimizdir!

………………………………………*………………………………………………..

Düşüncelerimiz, kaderimizdir;

Ülkemizi derinden sarsan, hala kendimize gelemediğimiz, nasıl geleceğimizi de bilemediğimiz Kahramanmaraş depreminde göçük altında kalanlardan biriydi Taha Duymaz!Hatay’ın Yayladağ köyünde yokluk içinde yaşarken minicik mutfağında kıt malzemeyle çektiği yemek videoları ile birdenbire ünlenen Taha Duymaz, kısa sürede sosyal medya fenomeni haline gelmişti. Yaşadığı fakirlik içinde halktan biri olarak doğal ve samimi halleri, naifliğiyle ünlenmiş ama o da sosyal medyanın acımasız linçlerinden nasibini fazlasıyla almış, gencecik yüreği çok yaralanmıştı. Bir programda; ‘Çok fazla yaşayacağımı sanmıyorum’ demişti ve gerçekten de henüz 19 yaşındayken hayata veda etti. Çok etkiledi beni veda! Hayalleri olan genç bir delikanlının kaybından öte, emeği ve alın teri ile hayallerine en azından dokunmayı başarabilmiş, kelebek olmaya az kalmışken yitip giden bir tırtıl olduğu için belki de! Babası, ağabeyleri çalışmazken o küçücük yaşta çalışmış, ailesine bakmaya çalışmış. İki lafından biri; ‘Ailem’di, tüm çabası onları rahat ettirmek içindi. "Ben geleceği görmüyorum, bilmiyorum yarına da kadar kalır mıyım, bilmiyorum. Ben bu kafadayım, az yaşayacağımı düşünüyorum. Geleceğe dair planlar kurmak istemiyorum. Hayal kursaydım aileme bakmaya devam ederdim" demiş bir röportajında. Tam da öyle aslında, az yaşayacağını düşünüyordu öyle de oldu. Gandi’nin sözü geldi aklıma; ‘’Düşüncelerimiz kaderimizdir’’Ki Mevlânâ da bunu çok daha önce söylemişti; “‘’Kardeşim sen düşünceden ibaretsin/ Geri kalan et ve kemiksin/ Gül düşünürsün, gülistan olursun/ Diken düşünürsün, dikenlik olursun!’’O yüzden hem düşündüğüne hem söylediğine dikkat et, kendini onu yaşarken bulursun!Ve sevgili Taha;Bu kokmuş ve kirlenmiş düzende, her şeyin ve herkesin anında tüketildiği yerde belki seni de harcayacaklardı. İşleri bittiğinde kullanıp atacaklardı. Ama Allah izin vermedi buna, kirlenmeden, saflığını kaybetmeden daha fazla incinmene izin vermeden aldı yanına! Dilerim mutlu olursun orada!Işıklarda uyu!

……………………………………..*…………………………………….

HAFTANIN EN’LERİ;

Haftanın İyiliği; Konya’da gerçekleşti! Bozkır Barajı nedeniyle su altında kalacak Dedemli Mahallesi sakinleri için yaptırılan 428 konuttan 72 hak sahibi, henüz oturmadıkları evlerini depremzedeler için açtı. Başta Kahramanmaraş ve Hatay´dan gelenler olmak üzere 502 depremzede evlere yerleşti. Halısından mobilyasına kadar yerleştirilmiş bu evlerde, soğuktan hastalıktan korunan depremzedelerin sessiz minneti, herkesin yüreğini eritti. Evlerini açan o iyi yürekli insanlar var ya, işte o insanların hatırına dönüyor dünya, dönüyorsa hala!

Haftanın Kurtuluşu; Günlerdir büyük bir sosyal medya baskısına maruz kalan Diyarbakır’da ki Galeria İş Merkezi'nde yaşandı. 89 kişinin hayatını kaybettiği Diyarbakır’daki bu iş merkezinde deprem sonrası mahsur kalan birçok hayvan bulunmasına rağmen çökme riski sebebiyle binaya girilemiyordu. İçeride henüz canlı hayvanların olmasına rağmen yıkım çalışması başlatan ekiplere gelen tepkiler çığ gibi büyüyünce çalışma durduruldu ve mahsur kalan hayvanlar kurtarılmaya başlandı! Hikayenin sonunda hayvanlarında bir can taşıdığı nihayet hatırlandı bunu sağlayan da hayvansever vatandaşlardı! Tüm alkışlar, onların hakkı!

Haftanın Sanat Faaliyeti; İnanmayacaksınız ama deprem bölgesinde! Alevi, Sünni, Ermeni, Ortodoks, Katolik ve Musevileri buluşturarak birlikte yaşama kültürünü dünyaya anlatan “Antakya Medeniyetler Korosu”, 7 üyesinin de aralarında bulunduğu onbinlerce kaybın yaşandığı şehrine sahip çıkıyor! 200 kişilik koroda hayatlarını kaybeden 7 arkadaşlarının anısını yaşatmak ve; “Bu şehir yıkılmadı, ayakta” mesajını dünyaya vermek için en kısa sürede harekete geçmeyi planlıyorlar! Önce onlar sonra gidenler dönecek Hatay’a! Çünkü Hatay, sahipsiz değildir, olmayacak da!

Haftanın Şikayeti; Desek da aslında ‘Yılın Şikayeti’ daha uygun olur bence! Tüketiciler tarafından en çok şikayet edilen sektörler belli oldu. Yapılan istatistiklere göre e-ticaret sektörü 2022’nin ilk altı ayında en çok şikayet alan sektör oldu. Toplam şikayet sayısına göre de e-ticaret sektörünü sırasıyla iletişim, internet ve kargo sektörleri izledi. Ve enteresan bir bilgi, en çok şikayet yapılan gün de 27 Haziran!Ne olmuştu acaba o gün, gezegenler mi kaymıştı, Merkür gene yolunu kaybedip geri geri mi gitmişti, merak ettim bak şimdi! CANSEN ERDOĞAN

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları